CHP’deki dip dalga trol dilini kullanan lider mi istiyor?
CHP’nin 36. Olağan Kurultayı Türkiye siyasetinin nasıl bir kalite krizinden geçtiğini göstermesi açısından son derece önemli. Aslında bu olağan kongre, daha önceki CHP kongrelerinden çok da farklı bir fotoğraf ortaya koymuş değil. Her zaman olduğu gibi küçük çaplı krizlerle başlayıp mutlu sonla biten bir CHP klasiği yani...
Bu kurultayın akıllarda kalan en önemli özelliği nedir diye sorsak, herhalde herkes 49 mükerrer imza tartışması diyecektir. Ancak bu öyle abartılacak bir durum da değil, divan başkanlığının beceriksizliği olarak bir yere not edilip geçilse hiçbir şey lazım gelmez. Kıran kırana demokrasi yarışının yapıldığı parti kongrelerinde bu tür tartışmaların yapılması son derece doğal bir durum.
CHP kurultayında ortaya çıkan fotoğrafın tercümesine daha da yakından baktığımızda gördüğümüz şudur; CHP tabanı partinin muhalefet etme biçiminden çok da mutlu değildir. Muharrem İnce’nin aldığı 447 oy bunun en önemli göstergesidir. Mevcut CHP yönetiminin teşkilatlardan delegelere kadar her alanda hakimiyetinin güçlü olduğu bir yapıda İnce’nin aldığı oy hiç de azımsanacak bir rakam değildir.
Öyle anlaşılıyor ki CHP’de her gün içten içe büyüyen bir dip dalga daha agresif ve bugün itibariyle genel anlamda siyasete hakim olan trolleşen siyaset dilini kullanan bir lider istiyor. Bu çerçevede Muharrem İnce’nin kurultayda yaptığı konuşmaya daha yakından baktığımızda, Türkiye’nin temel problemlerini önceleyen yeni bir ‘Türkiye ufku’ndan çok, günümüzün siyasi ruhuna uygun, derinliği olmayan yaklaşım sergilediğini görürüz. Biraz uzak bir benzetme olmakla birlikte, Trump’ı iktidara taşıyan dip dalga gibi bir şey sanki...
Açıkçası CHP tabanının da dünyadaki popülist liderler trendine uygun bir lider arayışı içinde olduğunu söylemek mümkün. Öyle anlaşılıyor ki CHP delegesinin önemli bir bölümü, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiyi daha makul bir çizgiye çekmesinden ve CHP’yi geleneksel kodlarından saptırmasından çok da mutlu değil. Aslında bu çok da yadırganacak bir durum değil. Zira CHP delegesi de görüyor ki, içinden geçmekte olduğumuz dönemde öyle demokrasi, hukuk devleti gibi kavramlara pek itibar edilmiyor. Muhtemelen Kılıçdaroğlu’nun makuliyet çizgisi, CHP’nin kadim ilkelerinden sapma olarak değerlendiriliyor olabilir. Her ne kadar Muharrem İnce bugün itibariyle genel başkan seçilememiş olsa da, CHP’deki dip dalga önümüzdeki yıllarda bu profilde bir ismi partinin başına geçirecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu kurultayda yaptığı konuşmada, “Bu ülkenin huzura ihtiyacı var. Bu ülkenin adalete ihtiyacı var, demokrasiye ihtiyacı var. Bu ülkenin darbe hukukundan ayrılmış, toplumsal uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Kimseyi ötekileştirmeden huzuru, adaleti ve demokrasiyi, yeni bir anayasa ihtiyacını her yerde seslendireceksiniz. ‘Ben değil, biz olacağız’ diyenlerle birlikte mazlumun ve mağdurun yanında olacağız.” İfadelerini kullandı.
Aslında bu söylemler, bildiğimiz CHP tarifiyle pek uyuşmuyor. Kılıçdaroğlu epey bir süredir, bir bakıma CHP’nin geleneksel kodlarıyla oynamayı da göze alarak partiye demokratik bir hafıza kazandırmaya çalışıyor. Oysa Muharrem İnce’nin Türkiye’nin genelini kucaklamayı önceleyen bir parti ufku yok. O eski CHP’yi geri istiyor, bu yüzden de partinin derin hafızasındaki o kadim CHP refleksini aktif hale getirmeye çalışıyor.
Gelecekte CHP’nin nasıl çizgiye evrileceğini şimdiden söylemek belki pek mümkün değil ama, partide içten içe büyüyen dip dalganın Kılıçdaroğlu’nun peşini bırakmayacağı kesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.