İyi insanlar ülkesi
İş adamlarıydı çoğu. Hepsinin hali vakti yerindeydi. Aslında kazançlarından bir kısmını, bir yardım derneğine gönderip, fakir fukaraya yardım eder ve vicdanlarını rahatlatabilirlerdi.
Öyle yapmadılar. Bir yardım derneğinin yönetimine girdiler. Sonra o derneğin gönüllü, fedakâr çalışanlarıyla beraber uçağa binip, Bangladeş’e gittiler.
SIRTLARINDA YARDIM TAŞIYAN İŞ ADAMLARI
Yanlarında getirdikleri paralarla oradan gıda, battaniye aldılar. Arabalara yüklediler. Arakanlıların kaldığı kamplara gittiler. Dünyanın en acı veren kamplarına girdiler. Kamyonlardan yardımları sırtlayıp, kampa taşıdılar. Hepsi eşya taşıdı, eşya dağıttı. O sıcakta, o sefalette, o fakirliğin ortasında Arakanlı göçmenlerle birlikte oldular. Onlara sarıldılar, kucaklaştılar, onların göz yaşlarına ortak oldular.
Yetimhanelere gittiler. Çocukların ortasına oturup onların başını okşadılar. Ceplerinde kalan son paraları oraya dağıttılar. İçlerinde kanayan acıları hissettirmediler. Bir kısmı eşlerini aradı. Gördüğü daramı onunla paylaştı. Eşleri ‘yetimleri getirin, biz bakalım’ dedi karşılık olarak.
Yüce gönüllü insanların ortasında kalmıştım.
BU ÜLKE NEDEN YIKILAMAZ?
Bir kısmı kamplarda para dağıtırken, bir kısmı pazara gidip alışveriş yaptı. Burada ekonomi canlasın diye uğraştı. Satın aldıklarını yine başkalarına dağıttılar.
Ticareti iyi biliyorlardı. ‘Gıda yardımı yaparak bu iş çözülmez’ dediler. Hemen iş geliştirdiler orada. Kamplara yakın yerlerde kurulacak ticarethanelerde Arakanlıları çalıştırıp, oradan bir katma değer üretelim dediler. Bu ticaretin sermayesini kendileri karşılamayı, tüm geliri de buraya bırakmayı taahhüt ettiler.
Sonra projelerini Bangladeş’e giden bir bakana açtılar. Bakan da gelir üretme sistemini Bangladeş’te İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında tüm İslam ülkelerine duyurdu.
Sonuç ne olur bilemiyorum.
Ama gördüklerim, yaşadıklarım bana şunu söyletti:
Bu ülke, bu iyi insanların omuzlarında ayakta duruyor. Onların yaptığı iyiliklerin, aldıkları duaların sayesinde bu ülke güçlü oluyor. Bu yüzden bu ülke yıkılamaz.
ARAKANLILARIN DOSTU MİLLETVEKİLLERİ
Sonra bir grup milletvekili gitti o kamplara. Onlar da dünyanın unuttuğu Arakanlıların derdini dinledi, acısını paylaştı, sarıldı, kucaklaştı. Sonra gelip parlamentoda basın toplantısı düzenleyip, Bangladeş’in, Arakan’ın çektiği acıyı duyurmaya çalıştı.
Sonuç ne olur bilmiyorum.
Ama Ankara’da rahat içinde yaşamak yerine, dünyanın en fakir, en sorunlu bölgesine gidip, insanlığın utancı haline gelmiş kamplarda Arakanlılarla buluştular. Bu milletvekillerinin varlığı bu ülkenin en büyük gücüdür.
Onların vicdanları, yürekleri, göz yaşları bu devletin, bu milletin asla yıkılmaz olduğunu gösterdi.
GENÇ BİR GAZETECİNİN DERDİ
Sonra genç bir gazeteci gitti oraya. Günlerce kamplarda kaldı, yüzlerce insan dinledi, acı hikayelerini not etti. Yetimlere sarıldı, şefkat, merhamet, sevgi… elinde avucunda ne varsa hepsini oraya döktü.
Gördüğü acıyı, sefaleti, çileyi yazdı, anlattı, duyurdu.
Sonuç ne olur bilmiyorum.
Ama Türkiye’de oturup, ona buna yalakalık yapıp gününü gün etmek varken, o çileli yolları seçti. Sosyal medyada iki tivit atıp, sosyal duyarlılık kasmak yerine, o kamplarda fakirliğin en dibinde olmayı ve acıyı hissetmeyi tercih etti.
İSİMSİZ KAHRAMANLARIN ÜLKESİ
Hiçbirinin ismini yazmadım. Çünkü onları değerli kılan şey, isimsiz olmaları, tanınmamış olmaları, gizli kahramanlarımız olmaları.
Tüm bunlara şahitlik ettikçe şunu anladım ve umutlandım:
Bu ülke iyi insanların ülkesidir.
Bu ülke gizli kahramanların ülkesidir.
Bu ülke mazlumun limandır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.