Çakıl taşı ahlâkı
Osmanlı döneminden kalma bir tekke, bahçesi ve haziresiyle birlikte bakımsızlıktan harabeye döner.
Uğursuzun, berduşun mekânı haline gelir.
Bu perişanlığa gören vakıf ehli, iman sahibi insanlar buraya talip olur. Gereken izni alırlar. Tekke harabesine musallat olmuş uğursuz kısmını oradan kovarlar.
Bu tekkeyi kuran zatın vakıf senedini bulurlar. Senette vakfın yerinde hangi hizmetlerin, vakıf arazisinde nelerin yapılması gerektiği orada yazılıdır.
Yüz yıllık senedin içinde yazılanları aynı şekilde yapmak için yola koyulurlar.
GÖNÜL VERENLER, DUA EDENLER
Bulur, buluşturur, denkleştirir, yardım toplayıp araziye Osmanlı mimarisinde bir cami, sonra aslına uygun olarak tekkeyi inşa ederler.
Kaybolmuş mezarları ortaya çıkarır, tekke şeyhinin yattığı yeri ihya eder, hazireyi hak ettiği hale getirirler.
Yine sağa, sola gider, destek bulur, yardım alır, tekke bahçesini cennet bahçesine benzetecek şekilde güzelleştirirler. Havuzlar, kuş sarayları, seyir yerleri, şifalı bitkiler bölümü yaparlar bahçeye.
Gönüllüler gönlünü, hayır severler hayrını, hoca efendiler dualarını, devlet erkanı himmetini gösterir, o harabe olan vakıf yeri uyanır, mamur olur, şenlenir, bereketlenir.
Ve sonra orada hattatlar, müzehhibler, sâzendeler, hânendeler, udîler yetiştirilir, eserler verilir.
Ramazanda iftarlar açılır, Enderun teravihler kılınır, lokumlar, şerbetler, yemekler dağıtılır.
BİR MİSAFİRİN VAKIF YÖNETİCİSİNDEN TALEBİ
Vakıf bahçesine bir gün misafirler gelir. Bahçeye hayran kalırlar. Mis kokulu güller, hanımelleri, lavantalar nefes alanı başka diyarlara götürür. Tekkenin, caminin, konağın mimari güzelliği, göreni büyüler.
Misafirlerden biri çiçek bölümünün etrafına dökülmüş beyaz çakıl taşlarını nedense çok sever. Bir iki tane almak ister. Önce vakıf yöneticisinden izin ister.
Yönetici, ‘burası vakıf toprağı. Çakıl taşını almak uygun olmayabilir. Nasıl alabilirsiniz, bunu hocamıza soralım’ der. Hoca der ki, ‘bu çakıl taşlarını bir kardeşimiz bağışladı vakfa. Parasını o verdi. Bunu almanız için ondan izin istememiz gerekir. Müsaade edin onu arayalım, eğer uygun görürse, çakıl taşlarını alabilirsiniz’ der.
Misafir zahmete girilmemesi için isteğinden vazgeçer.
O vakıf arazisindeki çakıl taşından, ahlâklı ve erdemli bir toplumun varlığı ortaya çıkar.
BİR MEDENİYETİN ÇAKIL TAŞI
Hikâyeden ne anlam çıktı?
İnsan bir işe gönlünü verdi mi, harabeden cennet bahçesi çıkartır.
Fedakâr insanlar bir araya geldi mi, izi, yeri kaybolmuş viranelerden nice sanatçı çıkar, sanat eseri doğar.
Gelen misafir yerde gördüğü çakıl taşını, ‘binlerce çakıl taşından iki tane almanın ne zararı olabilir’ demeden, vakfın yöneticisinden izin isteyerek, kul hakkı gibi, vakıf hakkına özen gösterir.
Vakfın yöneticisi, ‘gelen misafir iki tane çakıl taşı almak istemiş, ne olacak alsın’ demez. Buranın vakıf arazisi olduğunu, her taş parçasının dahi vakıf malı olduğunu bilir. Bir çakıl taşının almanın yolu var mı diye bir bilene sorar.
Bir bilen, ‘ben hocayım, binlerce çakıl taşından iki tanesini almanın bir zararı olmaz, veriyorum fetvayı’ demez. Vakıf malının sahibi, vakfın kendisidir, kişiler değildir, hoca bunu bilir.
Kul hakkından daha büyük vebal, vakıf malı hakkıdır, hoca buna inanır.
Bir vakfa bağışlanmış malın üzerinde ancak onu bağışlan insanın söz hakkı olacağını düşünerek, çakıl taşlarının sahiplerine sormak ister.
ÇAKIL TAŞI AHLAKI YAŞIYOR, UMUTLANLANMALIYIZ
Böylece, ortaya Müslüman ahlâkı, mümin erdemi, muhteşem vakıf sistemi, yönetim düzeni, mülkiyet hukuku, âdâb-ı muaşeret… yani bir medeniyet çıkar.
İslâm, Müslümanlara böyle bir medeniyet kurmalarını öğretmiştir. Ve bu medeniyet kurulmuş, bu insanlar o medeniyette yaşamış, o çakıl taşları vakıf arazisinden alınmamıştır…
Anlattığım hikâye, gerçek bir hikâyedir.
O vakıf arazisi İstanbul’dadır. Vakıf arazisinde kurulan cami, tekke, sanat bahçesi faal haldedir ve ziyarete açıktır.
Hoca, yönetici, misafir gerçek kişilerdir ve yaşıyorlar.
Yani umutlu olmamız için hâlâ gerekçemiz var.
Çünkü çakıl taşı ahlâkını yaşatan insanlara sahibiz.
Çok şükür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.