Başkalarını ortak etmediğin bir mutluluk yok!
Kaç cumartesidir bu köşede tekrarlıyorum...
İyi insan olmayı hedef edinirsek; cömertliğe ve dürüstlüğe hak ettikleri değeri geri verirsek çılgın gibi mutluluk aramaya ihtiyacımız kalmaz.
Ama biliyorum...
Medarı maişet motoruna köleliğimiz ve sosyal ortam bizi öylesine hırpalıyor ki, kafamızı kaldırıp etrafa bakamıyoruz.
Modern mutluluk teorileri ise takılmış plak gibi bize "sen kendine bak, kendini toparla, kendini bul" deyip duruyor.
Mümkün mü? Bu işin altından tek başımıza ve benmerkezci bir tutumla kalkabilir miyiz? Hayır!
***
Bir terapist arkadaşım son zamanlarda kendisine başvuran gençlerin çoğunun kendilerini aptal, boş, değersiz bulduklarından yakındıklarını anlatmıştı.
Ne yapıyorsun bu durumda, diye sormuştum.
"Hızlı biçimde özgüvenlerini yükseltmeye çalışıyoruz" diye cevaplamış ama sonra eklemişti; "malum insan içine, mesela aileye veya işe güce dönüldüğünde her şey eski tas eskihamam oluyor!"
İyi ya işte!
Artık bu konularda birbirimizi aldatmaya son versek ya...
***
Başka insanlara güvenmeyen ve bunu marifet sanan bir genci nasıl özgüvenli kılacaksınız, söyler misiniz?
Etrafını hor görüp eleştirmeye şartlanmış bir insanı kendisinin beğenilmeye layık olduğuna nasıl ikna edeceksiniz?
Bunu yapmak onu aldatmaya çalışmak olmaz mı?
Söylemesi kolay tabii...
Hepimiz birbirimize neyin doğru olduğu konusunda akıl vermeye bayılıyoruz.
İşin gerçeği, teoride süperiz ama pratikte dökülüyoruz.
Neden peki?
Bildiğimizi sandığımız pek çok değeri ve çareyi gerçekte unuttuk da ondan mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.