Engin Ardıç

Engin Ardıç

Sakalet kıyamet

Sakalet kıyamet

Bir ya da birkaç sakillik bekliyorduk tabii...
Samsun'dan bekliyorduk ama Muharrem İnce'den bekliyorduk.
Kalpak giyecekti, gülecektik.
Vazgeçmiş, bizi bu tiyatrodan mahrum bıraktı.
Onun yerine bisiklete bindi.
Cumhurbaşkanı olunca köşke bununla gidecekmiş.

***
Sakillik kasaba panayırından geldi:
Bandırma vapurunun "maketini" yapmışlar.
1919 yılında Latin alfabesi kullandığımızdan olsa gerek, yanında da yeni harflerle Bandırma yazıyor. (Vahdettin Atatürk'ü beklemeden alfabe devrimini yapıvermiş olmalı.) Lakin maketin boyu üç metre kadar!
Buna bineceksen gerçekten azgın dalgalarla boğuşmak zorunda kalırsın.
Fakat batmaktan kurtulamazsın, çünkü makette Bandırma vapurunun bir yanı var, öbür yanı yok!
"Tek cephesini" yapmışlar, "iskele" var, "sancak" boş! Vapur üç boyutlu değil, iki boyutlu.
Foto muhabiri tam yandan çekseymiş belki yutardık, ama geminin burnundan geriye doğru bir açı bulmuş, bir yanının "boş" olduğu kabak gibi görülüyor...
Prens Potyomkin'in, imparatoriçe Katerina'nın hoşuna gitsin diye kadının geçeceği yollar boyunca yaptırdığı "maket köyler" gibi!
İnce bıyıklı, toraman bir çocuk bulmuşlar (bıyık takma), asker üniformasına benzer bir şey giydirmişler (pelerin var ama rütbe yok), bu da Mustafa Kemal Paşa oluyormuş.
Çocuk tutunsun da düşmesin diye bir de alüminyum parmaklık.
Kemal Paşa, çakma maketin güvertesinden halkı selamlıyor.
Eh, buna da şükür... Samsun'a gidebilmesi için Mustafa Kemal Paşa'ya vize veren İngilizler'in, Bandırma vapurunun Samsun'a varamaması için bu kez yol boyunca kıyılara "taşınabilir fenerler" döşediğini iddia eden manyaklar vardı...
Britanya adasının Cornwall kıyılarında bu tür fenerlerle gece karanlığında yelkenli gemileri şaşırtıp kayalıklara bindirmelerini sağlayan ve sonra da o gemileri yağmalayan "shipwreckers" gibi... Daphne Du Maurier ünlü romanlarından birinde anlatır...
Ne yani, Bandırma vapuru batmadan Samsun'a gelmiş ama kayaklıklara bütün bir sancak tarafını kurban mı vermiş, gelirken yarısını yolda mı bırakmış, bunu mu demek istiyorlar?
***
Neyse, beterin beteri vardı... Bu törenlerde Şişli'deki evden bir 'ikona" çıkarılır (camlı çerçeveli Atatürk portresi), evin önünden bir otomobilin arka koltuğuna konulur, Samsun vapuruna bindirilmek üzere Dolmabahçe'ye götürülürdü...
Ne var ki, bu tören için 1919 model ya da daha eski bir otomobil bulmak çok zor olduğundan, Atatürk 1965 model bir Chevrolet Impala'ya bindiriliyordu!
Daha sonra tiyatrocu bir çocuk buldular, Atatürk kılığına girip Chevrolet'ye bindi, Dolmabahçe'ye vardığında bir de demeç verdi: Samsun'a şeriatçılarla savaşmaya gidiyorum!
Biz Yunan ordusuyla savaştığını sanıyorduk, böylece işin doğrusunu öğrenmiş olduk.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi