Bir 27 Mayıs anısı ve değişen siyaset!
27 Mayıs'tan yedi yıl sonrası... Giriş sınavı için zamanın gözde kolejlerinden birininavlusundayız.
Kolej diyorum ya, hepsi o sıralarda basbayağı misyoner okulları. Ama bir kez girmeyi başarıp mezun olursan sırtın yere gelmiyor, falan.
Avluda siyah gözlüklerinin ardına saklanarak birbirlerinden mesafelerce uzak duran ikigrup var.
Çocuk gözümle bile dikkatimi çekiyor: İki grup da kılık kıyafet, hal ve tavır olarak birbirinin aynısı. Ancak bir grup muzaffer ve kibirli duruşuyla belirginleşiyor.
Diğer grupta kırgın bir boyun eğiş, dudak kenarlarına yerleşmiş derin bir acı var.
***
Annemin elini sıkıp "kim bunlar?" diye soruyorum. Fısıldıyor: "Şuradakiler CHP'li aileler. Onlardan uzak duranlar da 27 Mayıs'tan çok çekmiş aileler..."
Bazılarını tanıyor annem, anlatıyor. Kim kimin karısı, çocuğu, torunu, vs...
Onca yıl geçmiş darbenin üzerinden ama yara izi kapanmamış, belli ki hâlâ kanıyor.
Çok meraklı, okuyan, soran bir çocuğum. Bayar'ı, Menderes'i, İnönü'yü ezbere biliyorum. Annemin anlattıklarını üç aşağı beş yukarı anlıyorum.
Sonra dönüp bizim gibi birkaç aileye göz gezdiriyorum.
Onlara hem yakın hem de ne kadar yabancıyız!
Bu iki gruba bakıp "Birbirine bunu yapan, halka neler yapar?" diye düşünmüş müyümdür acaba?
Sanmam. Çocuğum daha.
Ama o günden aklımda kalan bu manzara oluyor.
***
Çok uzun yıllar sonra daha net biçimde anladım tabii...
27 Mayıs darbesi millet iradesine karşı yapılmıştır ama kavga aynı "siyaset sınıfı" içinde çıkmıştır.
Askerleri darbeye kışkırtan CHP kadroları ve imtiyazlarını kaybetmek istemeyen yüksek bürokrasi milletle el ele tutuşan dünürlerini, yeğenlerini, dostlarını affetmemiş, onları darağacına gönderecek kadar gözlerini karartmıştır.
Bunu şimdi niye böyle kalın çizgilerle vurguluyorum?
Bir nokta yanlış anlaşılmasın diye...
Doğrudur, 27 Mayıs'tan çıkartılacak çok ders var.
Ama Türkiye'nin siyaset sosyolojisinin derinden değiştiğini de asla gözden kaçırmamalıyız.
Millet, kendisi bizzat siyaseten tecessüm ediyor.
Halk, demokrasinin tam orta yerinde.
2002'nin siyasi tarihimizdeki "devrimsel" yönü budur.
O yüzden her darbe hevesi ve kalkışması perişan bir maceracılık haline geliyor.
O yüzden Türkiye'nin düşmanları bin türlü farklı tezgâhı devreye sokuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.