Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Şeyh mi, âlim mi?

Şeyh mi, âlim mi?

Din ile sosyal hayatın, medrese ile tekkenin, cami içi ile dışının birbirinden ayrılması, bir bütünün, birbirini bütünleyen unsurların parçaları gibi değil de seçenekler gibi ele alınması, birbiri ile ilişkisinin koparılması nasıl sun’î, sağlıksız, İslâm dışı ve seküler bir tutum ve telakki ise şeyh ile alimin (hocanın) birbirinden ayrılması, birer seçenek olarak düşünülmesi de aynı doğrultuda ve değerde bir tutumdur. İslâmî hayata uyum sağlayacak ve ümmet içinde sosyalleşecek her bir müslümanın öğrenmek ve eğitilmek için yardımcılara (öğretmene, eğiticiye, rehbere...) ihtiyacı vardır. Öğrenme ve eğitilme ihtiyacı başta büyük ölçüde aile içinde karşılanırsa da ileri yaşlarda yalnızca ailenin yeterli olmadığı ve olmayacağı aşikardır.

Tarihimizde belli bir döneme kadar İslâmı öğreten şahıslarla, İslâmî eğitim veren, insanlara İslâmî faziletleri kazandıran şahıslar aynı idi. Tasavvuf hareketi doğup kurumlaşmaya başlayınca kısmen de olsa öğretme ve eğitme kurumları birbirinden ayrılmaya başladı. Giderek birinci işi medreseler ve mektepler, ikincisini ise tekkeler üslenmiş oldu. Medrese ve mektepteki öğrenme rehberinin adına müderris, muallim, hoca.. denildi, tekkedeki eğitim rehberinin adına da şeyh, pir, mürşid gibi isimler verildi. Bunlar biribirine sıcak baksa ve yekdiğerini tamamlasa idi mesele çıkmayacaktı. Durum böyle olmadı, iki kurum arasında rekabet ve mücadele başladı; biri diğerini küçümsedi; küçümsemenin de ötesinde suçladı, ittiham etti, dışladı. Bu kavga hâlâ sürmese idi bu yazının konusu da olmazdı. Ne yazık ki bugün de cemiyetimizde halk, din eğitimi ve öğretimi alma konusunda âlimler ve hocalar ile şeyhler arasında kalmış gibidir.

Şeyhler hocaları beğenmiyorlar, hocalar da şeyhleri. İstisnaları bir yana bırakırsak şeyhlere (tarikat mensuplarına ve üstadlarına) göre hocalar zahir ehlidir, dinin dış yüzünü bilirler, sırra ve derinliğe inmemişlerdir, onların rehberliği ile iyi bir müslüman (hatta bazılarına göre müslüman) olmak mümkün değildir, herkes bir tarikata intisap etmelidir.

Hocalara (tarikata girmemiş veya tarikat faaliyeti göstermeyen din alimlerine) göre de tarikatlar bid’atlerle, hurafelerle doludur, şeyhlerin birçoğu cahildir, bir kısmı sapkındır, bildikleri ve yaşadıkları dinî hayat İslâma göre muteber değildir, bu sebeple müslümanlar tarikatlerden uzak durmalı ve hocalardan (âlimlerden) öğrendikleri sahih islâmı yaşamaya çalışmalıdır, selâmete ulaştıracak yol ve tutum budur.

Bize göre sahih İslâm (ilim yoluyla öğrenilmiş ve yaşanılan müslümanlık) ile sahih tasavvuf (İslâmın yaşanılması ve bazı özel yetiştirme usûlleri ile elde edilen bilgi, hal ve fazilet) arasında fark olamaz. Fark ve tutarsızlık görüntüsü varsa kusur, ilme dayalı İslâm anlayışında ve yaşantısında değil, tasavvufa dayalı İslâm anlayışı ve yaşayışındadır. Uyarak kendini düzeltme vazifesi de tasavvufa düşer. Tasavvuf ve tarikat erbâbı, zahir denilen İslâm ilimleri ile elde edilen İslâm bilgisine (şeriata) ters düşen bilgi ve davranışlarını hemen terkedip kendilerini düzeltmekle yükümlüdürler, çünkü şeriat bilgisinin sahihliğini, Kur’ân’a ve Sünnet’e başvurarak kontrol etmek mümkündür, ona ters düşen tarikat bilgi ve uygulamalarının sahihliğini ise ancak şeriat bilgisi ile kontrol edebiliriz.

Bir müslümanın sahih bir tasavvuf terbiyesi alması farz da değildir, yasak da değildir. Eğer almaya karar verirse rehberinde şu şartları aramalıdır: Âlim olması, ilmiyle amel ediyor olması, bu yolda ehliyetli bir mürşidden icazet almış olması, bu faaliyetten menfaat elde etmemesi ve eğittiği kişilerin bu sayede daha iyi birer müslüman olduklarının sabit bulunması. Bu şartları ve vasıfları taşıyan bir rehber hem şeyhtir, hem de hoca ve alimdir; bu vasıfta rehberler çoğaldıkça da insanımız “şeyhe mi, hocaya mı?” ikileminden kurtulacaktır. Ancak bir Müslüman, tarikatsız alim ile tarikatlı câhil arasında kalırsa benim tavsiyem: “kesin olarak âlime gitmesi, âlimin dediğini tutmasıdır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi