Brunson meselesinde nasıl kıvırdım?
Rahip Brunson tahliye edilmiş... Bakalım Ahmet Kekeç nasıl kıvıracakmış...
Merakla bunu bekliyorlarmış.
Sosyal medyadaki “Atatürk kalpaklı” FETÖ’cüler böyle söylüyor.
Benden niçin “kıvırma” beklediklerini bilmiyorum.
Neden ben?
Onu da bilmiyorum.
Brunson meselesine daha önce hiç girmedim çünkü.
İddianameyi okusaydım (çünkü okumak istemedim), tutukluluğu konusunda ne düşündüğümü yazardım.
Bir rahip olduğunu biliyordum sadece.
Bir rahibin üzerine vazife olmayan işlerle uğraştığını, tecessüsünün geniş olduğunu ve bu “aşırı meraklılığın” görev alanı içinde telif edilemeyeceğini...
Salıverildiği gün, bir televizyon kanalında, konuyu (kendi zaviyemde) yorumlamıştım. Ekstra bir yazıyı “fazlalık” saydığım için sıcağı sıcağına bir şey yazmadım.
Nihayetinde adam 3 yıl, 1 ay, 15 gün ceza aldı ve tutuklu bulunduğu süre gözetilerek tahliye edildi.
Muhtemelen yargı, bu maksadını aşan aşırı tecessüsü tecziye konusu yaptı. Yapsın. Çok da iyi yaptı. Keşke fazlasını yapsaydı. Kürtleri Hıristiyanlaştırmak misyonuyla kilise kuran (kilise kurmasına izin verilmiş) bir din adamının, Türkiye’deki benzin istasyonlarının sayısını ve işletmecilerinin kimliğini merak etmesi, bu merakı çerçevesinde “arşiv çalışması” yapması ve bazı kriminal şahıslarla telefon irtibatı kurması anlaşılabilir bir durum değil.
Kaldı ki, tutuklandığında işin bu boyutunu bile yazmadım.
Konu yargıdaydı... Yargı halletsindi... (Görülüyor ki yargı, birçok konuda olduğu gibi, bu işi de yüzüne gözüne bulaşırmış. Çürük tanıklarla muhakemeye kalkışmış ve ortaya tevil edilemeyecek bir problem çıkarmış.)
Sadece, dövizdeki dalgalanmayla Brunson’ın tutuklanması arasında irtibat tesis eden arkadaşlara, “Hani dalganızı geçiyordunuz... ‘Dış güçler’ diye bir şey yoktur diyordunuz... Bu irtibat çabanız bile dış güçlerin varlığına işaret etmiyor mu?” diye sordum.
Bu sorum caridir...
Dolayısıyla, benden “kıvırma” bekleyenleri sukutu hayale uğratacağım.
Başka kapıya!
HAMİŞ
Hazır konu açılmışken yeniden hatırlatalım: Dövizdeki anormal dalgalanmayı bazı CHP’liler ve içimizdeki liberal İslamcılar Brunson’ın tutuklanmasına bağlamış ve şöyle demişlerdi: “Brunson’ı serbest bırakın, döviz düşer...”
Brunson da yetmiyordu.
Bütün tutuklular (Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Enis Berberoğlu filan) serbest bırakılmalıydı.
Hani, bazı iktisatçılar, “Doların yükselişini, ekonominin içinden bakarak ve sadece ekonomik gerekçelerle izah edemiyoruz” diyordu ya...
Bunun izahatını bu arkadaşlar bulmuştu...
Şunu demeye getiriyorlardı: “Dövizdeki yükselişin küresel ekonomik krizle, FED kararlarıyla, ekonomik yetersizliğimizle alakası yok. ABD’nin patronajındaki finans odakları bize operasyon çekiyor, koşulsuz biat etmediğimiz için bizi cezalandırıyor.”
E, biz de bunu söylüyorduk işte...
Bunu söylediğimizde, “Bırakın dış güçler edebiyatını, önce ekonominizi düzeltin” diyorlardı ve bir dış manipülasyon olmadığına bizleri inandırmaya çalışıyorlardı.
Şimdi onlar karar versinler:
Dış güçler diye bir şey var mıymış, yok muymuş?
Dövizdeki aşırı dalgalanmanın nedenini dış güçlerin manipülasyonunda mı, yoksa ekonomik yetersizliğimizde mi aramalıymışız?
Hangisi?
Buna bir karar versinler artık...
Bakalım nasıl “kıvıracaklar!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.