Düşmanını yaşatmak
Amerika’nın dünyanın gözü önünde, anti demokratik bir şekilde Venezuela’da rejim değiştirme girişimi, karşısında kafamızı karıştı. Ben biraz daha karıştırmak niyetindeyim. Zihni zorlayalım ki ortaya doğru bir şeyler çıksın!
Şunu diyeceğim, ABD’nin devletlerin içişlerine, milli egemenliğine ve halkın iradesine karşı müdahalelerinde farklı bir şey daha var:
Düşmanını yaşatmak.
Anlatayım, beraber kafamız karışsın!
AMERİKA HEP BİR DÜŞMANA İHTİYAÇ DUYAR
Amerika, halkını korkutarak devletinin etrafında toplamayı sever. “Ulusal güvenlik” diye kavramlaştırdığı şey, aslında insanın en büyük kaygısı olan can güvenliği psikolojine tekabül eder.
Her zaman bir düşman vardır ve ABD’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiği söylenir. Bu yüzden Amerikan devletinin işgalden darbeye, halkı illegal dinlemekten örtülü cinayete kadar, yaptığı her şey meşrulaştırılmaya çalışılır. Ulusal güvenlik söz konusu olduğunda akan sular durur, her şey mubah olur Amerika için.
Bu nedenledir ki Amerika her daim düşmanıyla var olmayı ve ondan güç alarak ayakta kalmayı tercih eder. O düşman sayesinde halkını korkutur ama devletinin etrafında toplar. Ekonomisi o düşman sayesinde canlı ve karlı hale gelir. Yine o düşman sayesinde emperyalist amaçlarını gerçekleştirir.
Amerika bu nedenle çoğu kez düşmanının yaşaması için ona örtülü destek verir. Sadece kullanım ömrü bittiğinde değiştir.
SADDAM’I NEDEN 1991’DE DEVİRMEDİ?
Bunun en tipik örneği Saddam’dır. Saddam ABD’nin müttefiki iken Kuveyt’i işgaliyle düşmana dönüştü. 1991 yılında birinci Körfez Savaşı ile Irak işgal edildi ama nedense Saddam iktidardan devrilmedi. Ne enteresan değil mi?
ABD bunu hiçbir zaman tatmin edici şekilde açıklamadı. Ancak Saddam sayesinde Ortadoğu’da kendisine bir müttefikler bloğu oluşturdu. Üsler kurdu ve müttefiklerine Saddam’a karşı kendilerini korumaları için silah sattı.
ABD, Saddam sayesinde Ortadoğu’da istediği hegemonik yapıyı kurdu ve İsrail’in güvenliğini de sağlamış oldu. Neden Saddam’ı devirmediği net olarak anlaşılıyor değil mi?
Ne zaman ki Saddam artık kullanışlı bir düşman olmaktan çıktı ve yerine yeni düşman bulundu, ikinci Irak savaşıyla öldürüldü.
AMERİKA MÜDAHALE ETMESEYDİ İKTİDARLAR DEĞİŞİRDİ
Adım gibi emin olduğum iki konu var.
İran ve Venezuela (Amerika’nın baş düşmanlar dediği iki ülke) eğer dışarıdan müdahale olmasa, kendi iç sorunları ve yozlaşmış rejimleri nedeniyle halkları tarafından iktidarları değiştirilecekti.
Geçen yıl ekonomik kriz yüzünden İran’daki ayaklanmalar öylesine ciddi boyutlara ulaştı ki, İran uzmanı arkadaşlarım ülkede büyük bir çöküntü yaşanacağını, hatta devrim muhafızlarının darbe yapacağını söylediler.
Ne zaman ki Trump ve Netanyahu İran halkının rejimi değiştirmesi için mesaj yayınladılar, olaylar bir anda kesildi. İran halkı, “Amerikan ajanı” ya da “İsrail uşağı” olmamak için bir anda durdurdu gösterileri. Amerika, İran tehdidi nedeniyle Suriye’de, Irak’ta tahkimatını arttırdı. Suud başta, onlarca Arap ülkesine milyar dolarlık silah satmaya devam etti.
Şurası da kesin ki, Trump Venezuela konusunda tivit atıp, bu ülkeye karşı operasyon başlatmasaydı, orada da halk iktidarı değiştirecekti. Olaylar o kadar büyümüştü.
Maduro şimdi Amerikan emperyalizmine karşı direnerek iktidarda kalmaya devam ediyor. ABD ise, Maduro’yu tehdit olarak gösterip, diğer Latin ülkeleriyle ittifaklar kurdu, “arka bahçesi” olarak gördüğü Latin Amerika’da tahkimatını kuvvetlendirdi.
ABD DÜŞMANINI YARATIR VE YAŞATIR
K. Kore de aynı durumda. Yıllardır ‘en büyük tehlike ve düşman’ diye gösterilen K. Kore için tek bir müdahalede bulunmadı. Ancak bu sayede Pasifik’e yerleşti, Çin’i sıkıştırdı ve orada büyük bir ittifak halesi oluşturdu. Başta Güney Kore ve Japonya olmak üzere tüm müttefiklerine, ‘K. Kore tehdidi’ nedeniyle milyarlarca dolar silah sattı.
Amerikan ekonomisi savaş sanayi ve teknoloji üzerine kurulmuştur. Her ikisi için de müttefik ve düşmana ihtiyaç vardır. O nedenledir ki, ABD çoğu kez düşmanını kendi yaratır, kendi yaşatır. İşi bittiğinde de çöpe atar.
Bu anlattıklarımdan, “Amerika ve düşmanları arasında örtülü bir ittifak vardır” tezi çıkar mı? Kafamız iyice karışsın, onu da siz düşünün!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.