Üç aylar kişilik MR'ı
Farkında mısınız, üç aylara girdik. Bir kalb gündeminiz var mı?
Üç aylar, İslam kültüründe Ramazan’la sona eren bir zaman silsilesini ifade ediyor. Hazreti Peygamber (S.A.V.)’in şöyle bir duası var: “Ya Rabbi Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan’a eriştir.” Bu duadan yola çıkarak bu üç ayı farklı bir mevsim olarak gördü mü’minler. Bir tür yürekleri Ramazan’a hazırlıyor önündeki iki ay. Ramazan ise, külli bir arınma ayı. Ramazan’a gireceksiniz, çıktığınızda kendini yenilemiş bir kişilikle donanacaksınız. Bunun için de yüreklerinizi Ramazan’a hazırlayacaksınız.
Bir kalb gündemi olmalı insanın, Müslümanın.
Hayat öğütüyor insanı, yaralıyor, dönüştürüyor. Onarım gerekiyor ve onarım için kalbe bakmak gerekiyor.
Ben “Herkes zaman zaman kişilik MR’ı çektirmeli” derim.
MR’ın fiziksel mahiyeti, kişinin vücudundaki anormal farklılaşmaları görüntülemesi, tespit etmesidir. Kişilik MR’ı ise, kişiliğimizdeki değişim, dönüşüm, pörsüme, başkalaşma, her ne ise… Onları belirlemektir.
“Farkında mısınız?” sorusu, hayat akışının “farkındalığı” bile törpüleyebilme potansiyelinden kaynaklanıyor.
Dalgalar var, limandan uzaklaşmışsınız, farkında değilsiniz.
* * *
İçinde bulunduğunuz şartlar “sizde” yeni bir “siz” oluşturmuş, farkında değilsiniz. Çıkarlarınızı kutsamışsınız, ilişkileriniz ana mecranın bin kilometre ötesine düşmüş, babanızla bile kavgalı hale gelmişsiniz, trafikte hedefinizi kutsamışsınız, şerit canavarı haline gelmişsiniz, siyasi duruşunuzu kutsamışsınız kalbinizi kaybetmişsiniz, mezhebinizi, tarikatinizi, cemaatinizi kutsamışsınız onların dışında kalan Müslümanlar düşmanınız olmuş… Patronsunuz patron gözlüğü takmışsınız çalışanın hukukunu kaybetmişsiniz, çalışansınız işyerinizin hukukunu çiğniyorsunuz, babasınız, annesiniz, evlatsınız, eşsiniz ilişkiler fırtınalı günlerin savrulmasını yaşıyor. Gençsiniz enerjinizin hukukundan habersiz hale gelmişsiniz, yaşlısınız hâlâ bir ebedi hayat kaygısı düşmemiş gündeminize…
Elinizin, dilinizin, gözünüzün, kulağınızın, dimağınızın, kalbinizin hukukunu kaybetmişsiniz.
Farkında mısınız? Ellerinize baktınız mı hiç, kirlenme var mı diye, bugün bir yetimin başını mı okşadınız, yoksa bir insanın hukukuna tecavüz eden bir yazıya imza mı attınız?
Dilinize baktınız mı? Yalan, iftira, gıybetle ilişkisi nasıl? Hangi vasatlar bunları meşrulaştırıyor da farkına varmıyorsunuz? Nasıl bir dosya götürüyorsunuz ebedi aleme dilinizle ilgili?
Gözünüze baktınız mı? Gözleriniz kirlenmiş olmasın?
Dimağınız fabrika ayarlarını koruyor mu? Düşünce sisteminiz hayatı ve ölümü nereye yerleştiriyor? Hep hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın getirdiği sorumsuzluk duygusu istila etmesin dimağ ikliminizi?
Ya kalbiniz? Kalb kaldı mı içinizde ve nasıl bir kalb kaldı? “Allah’ı unutmayan, Allah’ı görüyormuş gibi bir duyarlılığı özümsemiş ve ona göre bir hayata kan taşıyan bir kalb” ne söyler size?
Kur’an’da bir ayet var: “Allah ve Rasulü sizi size hayat verecek, sizi diri kılacak şeylere çağırdığında o çağrıya uyun” mealinde. Dirilik o çağrılara uymakla mümkün bizim değerler dünyamızda. Ötesi fizik olarak diri, öz olarak ölü durumu demek.
Kişilik MR’ı bir anlamda diri ve ölü yanlarımızı ortaya çıkaracak. Ebedi aleme “Diri” gitmek için dünyada iken diri kalmak lazım.
Kişilik MR’nın İslam dilindeki ifadesi “Muhasebe”dir. Kendi kendine bakmak… İyi bakmak. Ebedi hayatı düşünerek, burada iken kendimize acımadan, Öte’nin acılarının çok daha çetin olacağı bilinciyle bakmak. En şeffaf zamandan, mahşer penceresinden bakmak. Rabbin huzurunda duruyor gibi bakmak.
Ayları, günleri kutlu hale getirmek için bizden bekleneni yapmak. Sonra Rasulullah’ın duasına amin demek. Yolunuz – yolumuz açık olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.