Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Eğitimi kaybettik ama neyse ki dünya değişiyor

Eğitimi kaybettik ama neyse ki dünya değişiyor

Hemen belirteyim, Milli Eğitim’deki kalite kaybını ve her geçen gün bir umutsuzluk tablosu oluşturmaya başlayan fotoğrafı anlatabilmek için eğitim sistemimizin halini gelişmiş ülkelerle kıyaslamaya çalışmayacağım. Zira eğitimin hali pürmelali ortada... Dolayısıyla bir kalite karşılaştırması yapmanın çok anlamlı olmadığı kanaatindeyim.

Ayrıca gelişmiş ülkelerden eğitim örnekleri vermek, iktidar karşıtlığı gibi algılanıyor ve de bir ecnebi hayranlığı olarak görülüyor. Artık bizim için önemli olan “yerli” ve “milli” olmak, bilimde, sanatta, felsefede kalite arayışına girmek olsa olsa müstemlekeci kafaların işi olabilir!.. Kısacası şimdi geldiğimiz nokta burası...

***

Ama kabul etmek gerekiyor ki hamaset edebiyatıyla eğitimdeki perişan halimizin üzerini örtmek pek mümkün olmuyor. Bu hali izah etmek için bazı somut örnekler üzerinden gitmekte yarar var. Geçenlerde bir öğretmen arkadaşla konuşuyoruz, dedim ki ‘öğretmenlik nasıl gidiyor?’ Önce derin bir nefes aldı ve başladı konuşmaya: “Öğretmenlik artık giderek bir işkenceye dönüşmeye başladı. Sadece popülizm yapıyoruz, öğrenciler sınıfta asla ders dinlemiyor. Ne öğrenciye ne de velilere bir şey söyleyemiyoruz. Zaman zaman idealistliğim tutuyor, öğrencileri dersleri takip etmeleri konusunda uyarıyorum, ancak anında yönetim tarafından uyarılıyorum. Baktım ki öğrencileri ders konusunda uyarmaya devam edersem ceza alacağım, sonunda ben de vazgeçtim. Artık derslerde sınıfın üçte ikisi uyuyor, geri kalan beş on kişiye ders anlatıyorum. Özet olarak cahiller ordusu yetiştiriyoruz.”

Bu konuda farklı kaynaklardan edindiğim bilgiler, okulların büyük bölümünde durumun farklı olmadığını gösteriyor. Yani düz liseler, İmam-Hatipler, meslek liseleri aynı kalitesizliği paylaşıyorlar. Doğal olarak bir tabloda eğitimde kaliteden söz etmek açıkçası çok anlamlı gözükmüyor.

Aslında eğitimdeki problemler sadece bugünün sorunu değil, kökleri çok daha eskilere dayanıyor. Ancak hiçbir dönemde bugünkü kadar bir perişanlık hali yaşanmamıştı. Daha da vahim olanı, bugün eğitim çağındaki genç nesillerin zihinlerinin bilim, sanat ve felsefeden çok siyasetle meşgul olur hale gelmesidir. Değerli düşünürümüz Nurettin Topçu 1966 yılında yazdığı bir makalede, neslin kurtuluşunu ancak maarifin yükselmesinde aramak gerektiğine işaret ederek şöyle diyor: “Bugün neslin gözünde siyaset en büyük değeri taşımaktadır, kurtuluşun sanki tek yolu odur. Çünkü muvaffakiyete onunla ulaşılır. Ahlak, sonradan onun üzerine sürülebilen bir ciladır. Bugün din yolu bile muvaffakiyete götürücü bir siyaset yolu olmuştur. Ahlaka her sahada veda edilmiştir.” (Türkiye’nin Maarif Davası)

***

Maalesef başından itibaren eğitime memleketin temel bir meselesi olarak bakamadığımız için, sadece günü kurtarmakla yetindik ve dünya ile yarışabilecek bir eğitim sistemi inşa edemedik.

Mesela AK Parti, 17 yıllık iktidarı boyunca sürekli dindar nesiller yetiştirmeyi hedeflediğinin altını çizdi ama KONDA’nın yayınladığı araştırmaya göre son 10 yılda ‘dindar muhafazakar’ olarak nitelenen gençlerin oranı yüzde 28’den yüzde 15’e geriledi.

Belki de çok umutsuz olmamak lazım, zira dünya hızla değişmeye devam ediyor ve Türkiye’nin de bu değişimin dışında kalması mümkün değil. Her ne kadar eğitim sistemimizi restore edip kalite anlamında dünya ile yarışabilecek bir düzeyi yakalayamasak da, genç kuşaklar dünyadaki değişimi daha iyi okuyabiliyorlar. Yine KONDA’nın son araştırmasına göre, gençler ülke geneline kıyasla çok daha eğitimli, çok daha modern, internetle çok daha ilişkili ve kültürel olarak çok daha aktif.

Ve yine aynı araştırmaya göre, 2008’de hayat tarzını ‘modern’ olarak tanımlayan gençlerin oranı yüzde 34 iken bu oran 2018’de yüzde 43’e yükselmiş bulunuyor. En önemlisi de gençlerin demokrasi algısının pozitif bir yükseliş içinde olması... Mesela, ‘Gerektiğinde siyasi partiler kapatılmalıdır’ diyenlerin oranı yüzde 54’ten yüzde 40’a, ‘Gerektiğinde asker yönetimi ele almalıdır‘ diyenlerin oranı ise yüzde 51’den yüzde 22’ye düşmüş. Bu göstergeler demokrasimizin geleceği açısından son derece umut verici.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ocaktan Arşivi