Bush Ortadoğu'ya barış getirebilir mi?

Bush Ortadoğu'ya barış getirebilir mi?

Amerikan başkanları neden Ortadoğu’da barış sağlamak için son ana kadar beklerler? Başkan Bush, İsrailli ve Filistinliler arasında barış sağlamak için Kudüs’te bulunuyor. Bush, başkanlık kariyerinin son dönemlerini yaşıyor. Birden bire, Filistin ve İsrail arasında bir barış sağlamak istiyor, ancak tüm bunlar bize çok tanıdık geliyor.

Amerikan başkanları için Filistin ve İsrailler arasında sağlanabilecek bir barış Kutsal Kase’nin başarısı gibi görülüyor.

Peki başkanlar neden bu kadar geç kalıyor? Ben, bunun bir ego meselesi olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar Bush ile aralarında çok fark olsa da eski Başkan Bill Clinton da sekiz yıl önce Bush’un bugün yaptığını yaptı.

Clinton Beyaz Saray’da bulunduğu sekiz yıl boyunca kalıcı bir başarı için çaba harcadı. Ancak Clinton, Beyaz Saray’ı bırakmadan birkaç ay önce Ortadoğu ile daha çok ilgilenmeye başladı.

Bush ise Beyaz Saray’a gelir gelmez Ortadoğu barışına sırtını döndü. Bazıları Bush’un bir kör düğüm olan Ortadoğu’da bir barış sağlamanın imkansızlığı üzerine zaman harcamak istemediğini düşünebilir. Bazıları ise Bush’un çok naif ve tecrübesiz olduğunu bu yüzden Amerikalılar için Ortadoğu’daki sorunların ne kadar önemli olduğunu görmediğini söyleyebilir.
Bush, Ortadoğu’nun önemini başa geldikten dokuz ay sonra, Usame Bin Ladin’in öncülüğündeki Ortadoğulu teröristlerin 11 Eylül saldırılarından sonra öğrendi.

Ne var ki Bush, bugün, birden bire Ortadoğu’ya barış getirmek istiyor?
Ve hemen şimdi?

Ortadoğu’da barışın hiç olmamasındansa geç olmasını yeğlerim. Ve şunu da söylemek gerekir ki, Clinton her ne kadar gerçek bir barış arzusu taşırken, Bush Clinton’dan daha tarafsız duruyor.

Clinton son aylarında Ortadoğu barış süreci için İsrail yanlısı Dennis Ross’u atadı. Ross, Camp David’te Yaser Arafat ve Ehud Barak arasındaki görüşmelere, İsrail’in önerilerini sundu ve bunun Amerikan fikirleri olduğunu söyledi. Ki bu bir aldatmacadan başka bir şey değildi.
Clinton’un bu politikası eşi Hillary Clinton’un New York senatörü için yarıştığı ve bu yüzden Yahudilerin oyunu kaybetmek istememesine bağlanabilir. Hillary Clinton, bugün New York senatörü ve şu anda da başkanlık için boğaz boğaza bir yarışın içerisinde bulunuyor.
Peki ya Bush ne yaptı?

Clinton ve Bush, her ikisi de, farklı şekillerde dindar insanlar. Clinton Hıristiyanlığın daha pasif ve güneyli tarzını yaşarken, Bush daha çok muhafazakar Evanjelik bir dindarlık sürdü.


Bizim politikacıların son dönemlerinde dile getirdikleri tüm bu seremonik söylemlere olumsuz bakmamız için sebeplerimiz var.

Amerikalı politikacılar gerçekten kalıcı bir barış istiyorlar mı? Ya da böyle bir şey yaparak piyangodan para kazanmak gibi bir şansla modern tarihte kendilerine bir yer edinmek mi istiyorlar?
Clinton, Beyaz Saray’ı terk etmeden önce başarılı bir şekilde anılmak istiyordu. Ancak 2000 yılında kendisinin bencil çabaları Filistin ve İsrailliler arasındaki ilişkilerde en kötü dönemlerden biri yaşandı.

Peki, Bush’un istediği ne? Bush da Beyaz Saray’ı büyük başarılarla mı bırakmak istiyor. Ortadoğu barışı dünyaya, sadece başkanların kütüphanelerinde bulunan ve kendilerini anlatan tarih kitaplarına, bedel mi?
Bush’un bu anlamda başarılı olduğunu düşünüyorum. Ancak, Ortadoğu barışı bir başkanın burayı ziyaret etmesinden çok öte bir şey.

Filistin ve İsraillilerin kalıcı bir barışa sahip olması için adaletli bir Amerikan başkanının başta olması gerekir. Barış, her iki tarafa da bırakılamaz. çünkü, iki taraf da bu işi yapamayacaklarını kanıtlamışlardır.

Başkan Bush’un iki devletli ve Kudüs’ün paylaşıldığı bir barış anlaşması için çalışması gerekir. Her iki tarafa da barışın kaçınılmaz olduğunu anlatmalı.

Bunu yap Sayın Başkan.

Dünyanın buna ihtiyacı var. Amerika’nın buna ihtiyacı var. Eğer bunu gerçekleştirirseniz, tartışmalı ve çelişkili bir şekilde yedi yıl boyunca bulunduğunuz Beyaz Saray, bir anda rüyaların gerçekleştiği bir yer olacaktır ve siz de bunu hak edeceksiniz.

(çev: habervaktim)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi