Gülen Hareketi'ne bir şikayet gelmiş mi?
110 ülkeden tek bir şikâyet gelmiş mi?
"Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler" başlıklı araştırmayı tartışmaya devam ediyoruz. Türkiye'de bir kutuplaşma olduğunu kimse inkâr edemez.
Yanlış ve tehlikeli olan, bu kutuplaşmanın derinleştirilmesi, yangına benzin dökülmesidir. Hiç geriye gitmeye gerek yok. Bu ülkede, yüzde 47 oy almış iktidar partisi, "laiklik karşıtı eylemlerin odağı oldun" gerekçesiyle cezalandırıldı. Anayasa Mahkemesi'nde 6'ya 5 bir kararla, adeta esir alındı. Bu bile kutuplaşmanın, esas olarak nereden kaynaklandığı konusunda bir fikir vermiyor mu? Yönetici elitler, sırf kendilerinin istedikleri iktidar olmadığı için, her iki kişiden birini potansiyel suçlu ilan ederse, o toplumda zorla, inatla bir kutuplaşma icat edilmiş olur. Azınlıkları ötekileştirilenlerin örneği tarihte boldur, ama çoğunluğun ötekileştirildiğinin örneği sadece bizde var.
Bir yandan "yüzde 99'u Müslüman bir ülkeyiz" deyip, bir yandan "bütün dünyada dine dönüş var, bizim toplumumuzda da dindarlık artıyor" deyip, öte yandan; "Selamünaleyküm yaygınlaşıyor, umreye gidenler çoğalıyor, üniversiteli gençlerin evlerine karşı cinsten arkadaş getirmeleri engelleniyor" derseniz, tabii ki bu, yaşadığınız topluma karşı saygısızlık olur. Hem de büyük bir haksızlık...
70 milyonluk bir toplumda sert mizaçlı, anlayışsız, kaba, hoşgörüsüz, hemen parlayan, karşısındakini dinlemeye tahammüllü olmayan yüz binlerce insan bulabilirsiniz. CHP Genel Başkanı Sayın Baykal, Antalya'da önünü kesip, kendisine çıkışan bayanlara ne dedi? "Sevecen olun, düşmanlık beslemeyin..." Sağda solda, Sünnilerin Alevilerin içinde, Türklerin Kürtlerin arasında, aydınların, milletvekillerinin, yazarların, yayın yönetmenlerinin, üniversite profesörlerinin, yüksek yargı mensuplarının -daha fazla saymayayım- içinde, "sevecen olun, düşmanlık beslemeyin" diyeceğiniz pek çok insan vardır. Şimdi bunu biliyorken, sanki keşfediyormuş gibi, adına da bilimsel bir proje diyerek ve 401 kişiyle konuşarak, yalanları dolanları da aktararak, yangını bilvesile daha körüklemenin makul, kabul edilebilir bir izahı var mı? Yapılan, bilime, bu topluma büyük bir haksızlık değil mi?
Böyle bir haksızlık "Gülen cemaati" denilerek, bu toplumda gerçekten hoşgörünün, yardımlaşmanın, uzlaşmanın, diyaloğun adresi olmuş insanlara karşı da yapılmak isteniyor. Araştırmada, "Cemaatin, büyük kentlerdeki kanaat önderleri ve medya kurumları tarafından benimsenen 'demokrat ve ılımlı' tavrı, yerini taşralı muhafazakâr ve ayrımcı kişiliklere bırakıyor gözükmekte. Bu kişilerin taşradaki faaliyetlerinin Anadolu kentlerinde zaten mevcut olan baskıcı muhafazakârlığı daha da derinleştirdiği kanısındayız." deniliyor.
Bir araştırma, özellikle dindarlardan baskı gördüğünü söyleyen, kin ve öfke ile dolu insanlar seçilerek yapılıp da, böyle hükümler çıkarılabilir mi? "Gözükmekte.. kanısındayız..." lâfları, bilimsel hükümlerin ifadesi midir?
Gülen cemaati denilen gönüllüler hareketi, bugün bütün dünyada eğitim ve diyalog faaliyetleri ile biliniyor. Medeniyetler ittifakı ve evrensel barış adına olumlu bulunuyor, önemseniyor, benimseniyor ve destekleniyor. Amerika'da, Avrupa'da, Afrika'da, Avustralya'da, Vietnam'da, Türk cumhuriyetlerinde, 110 ülkede "dünya acaba yeni bir bahara mı uyanıyor?" ümit ve heyecanını aşılayan bir hareketten söz ediyoruz. Üstelik Türkçemiz bir dünya dili haline getiriliyor.
Velev ki fıtratı gereği yanlış yapan üç beş insan olsun. Koskoca, tertemiz, örnek bir hareketi karalama adına bunları öne çıkartmak iyi niyetle bağdaşır mı? Milyonlardan bahsediyoruz. Bakınız, bu insanlar bütün illerde, ilçelerde varlar, 110 ülkede faaliyet gösteriyorlar. Bu 110 ülkeden hangi birinde bunlardan bir şikâyet gelmiş? İnsaf edilsin Türkiye'de böylesine yaygın, geniş bir hareketin içinden -Allah'ın lütfuyla- kötü örnekler çıkmaması yeterli bir madalya değil mi?
Kendisini dünyaya anlatabilenlerin, içeride karşılaştıkları anlayışsızlıkların sona ereceği günler gelmedi mi? Biraz insaf...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.