Melih Gökçek’in durumu
En temel gerçek şu: AK Parti Ankara'yı kaybetmeyi göze alamaz.
Bunun sembolik anlamı, İstanbul'u kaybetmek kadar büyüktür. Başbakan'ın da, aday değerlendirmesi yaparken, bütün düşüncelerini, Birkaç sembol şehir yanında, Ankara'yı kazanmak üzerine yoğunlaştırdığını tahmin etmek zor değil.
Ankara deyince Gökçek adına artılar ve eksiler içeren birkaç sebepten dolayı "Gökçek hadisesi" üzerinde yoğunlaşmak da kaçınılmaz. Şunlardan dolayı:
-Melih Gökçek bir fenomen, -Gökçek'in Ankara'da derinliği var, -Melih Gökçeksizlik AK Parti'ye bedel ödetebilir, ve,
-Melih Gökçek'in eski karizmasının mevcut olup olmadığı tartışılmaya başlandı. Uğur Dündar'lı "oyun"a kadar Melih Gökçek ismi Ankara için favori gibiydi. CHP, Murat Karayalçın'ı SHP'den ithal etmişti ama, Karayalçın'ın kitle desteğinin sınırlılığı yanında "Sol" içinde toparlayıcı olması bile imkansız görünüyordu. Bu arada AK Parti'de adaylık heyecanı kızışmaya başladı.
Bu süreçte, acaba Melih Gökçek, bir "Aday gösterilmeme" kaygısı yaşadı mı? Gerilimi kendi etrafında toplama niyetini çağrıştıran bazı hamleleri bu yüzden miydi?
Ve Kılıçdaroğlu ile düelloya bunun için mi çıktı? Kılıçdaroğlu gibi, son günlerin, dişli adamları yiyen başat aktörünü ekranlarda perişan etmek, büyük bir yıldızlaşma ve rakipsizlik sağlamaz mıydı?
Gökçek, bunu başarabileceğine gerçekten inandı sanıyorum. Ben onun adına endişeliydim. Çünkü, bir, Uğur Dündar'ın, Star haberlerinde geliştirdiği ısrarlı ve "sinsi" muhalefet içeren son çizgisi sağlıklı bir açık oturum yönetimi olacağı noktasında kuşku uyandırıyordu. (Burada, kendi kendime "Melih Gökçek neden Uğur Dündar'ı seçti? Bu büyük bir yanlışlıktır.
Sadece Uğur Dündar'ın narsist duygularını beslemek boyutu bile yanlışlıktır" dediğimi belirteyim.) İki, Melih Gökçek'in tartışmacı üslubu, Kılıçdaroğlu'nun sükuneti karşısında "fazla" bulunabilirdi.
Üç, Gökçek, yolsuzluk iddiaları üzerine odaklanan bir tartışmada, savunma pozisyonunda kalabilir ve kamuoyunun, yolsuzluk ihtimalini hep önemseyen bilinç altı birikimi, ağzı ile kuş tutsa onu yaralı bulabilirdi.
Evet, Uğur Dündar "Gökçek agresif"i oynadı, Gökçek abartılı bir tartışmacı görünümü içine girdi, Kılıçdaroğlu da, kendinden emin yolsuzluk araştırmacısı rolüne büründü. Sonuçta Gökçek, düello öncesinden daha savunmacı bir noktaya geldi. AK Parti camiasının kafası karıştı. Parti bünyesinde Gökçek'e karşı olan bir çevre vardı, onların sesi yükseldi.
Ve Başbakan'ın önüne koca bir "Ankara'da ne yapmalı?" sorusu düştü. Gökçek'in işi zorlaştı. Gökçeksizlik daha da zor. Ne yapmalı? "Ne yapmalı?" sorusuna cevap ararken şunlar dikkate alınabilir diye düşünüyorum:
1- Düellodan sonra insanlara "Gökçek'i nasıl buldunuz?" diye sordum. AK Parti'ye oy verdiğini düşündüğüm çevrede iki görüş öne çıktı: Bir grup, "Bunlara Gökçek gibisi lazım" diyordu. Bir başka grup ise, Gökçek'in tartışma üslubunu agresif buluyordu. Ama her iki grubun, Gökçek'ten oyunu esirgeyeceğini sanmıyorum.
2- Melih Gökçek'in, geçen 15 yıl içinde Ankara'da, toplumun etkin toplumsal derinlikleriyle kalıcı bir iletişim kurduğunu söylemek mümkün. Bu çevreler, Gökçek'ten memnunlar, Gökçek'in Uğur Dündar'a ve CHP'ye feda edilmesini doğru bulmazlar.
3- Melih Gökçek yönetiminin, yıllar içinde Ankara'nın varoşlarında sürdürdüğü yardımlar, Uğur Dündar'ın, Doğan medyasının ve CHP camiasının "Avanta - Sadaka" bilmem ne suçlamalarına - aşağılamalarına rağmen, bu yardımları alan kesimler tarafından memnuniyetle karşılandığını görmek lazım. Bütün bunların özeti, Gökçek'in hâlâ ciddi bir toplumsal tabana sahip olduğu gerçeğidir.
"Gökçek olmazsa..."nın da bir seçim karşılığının olacağı kuşkusuzdur. Bir değerlendirme yapılırken, orayı da görmek lazım:
1- AK Parti belediyeciliği başkentte başarısız oldu, kanaatine iştirak edilmiş olacak.
2- Kılıçdaroğlu, AK Parti'de üçüncü dişi de söktü olacak. Bu, Kılıçdaroğlu'na hiç beklemediği bir ödül niteliği kazanacak... Ve Kılıçdaroğlu'nun bundan sonra "el atacağı kişiler"i peşinen "potansiyel kirli" hale getirecek.
3- K ılıçdaroğlu, şu sıralar İstanbul'dan söz etmeye başladığına göre, adaylığı kesinleşen Topbaş'la ilgili suçlamalar da önemsenir hale gelecek.
4- Aday gösterilmediği takdirde Gökçek'in bir başka partiden aday olacağını sanmam. Bunu, tavsiye de etmem.
Konunun, Gökçek'in adaylığı değerlendirilirken, bu boyutta ele alınmasını sağlıklı da bulmam. Ama aday göstermemenin, Ankara'da, Gökçek - severler nezdinde sevimsiz bulunacağı kesin. Bunlar belki başka partiye gitmezler ama, şevklerinin kırılacağı da muhakkak.
5- Aday gösterilmeme durumunun bile, sadece Gökçek için değil, tüm mevcut adaylar için, onurları zedelemeden yapılmasını başarmak da, bir doğru yönetim becerisidir. AK Parti'de seçime giderken, eski başkanlar, yeni adaylar, örgüt, milletvekilleri planında bir gerilim yaşanıyor.
Bu da ciddi bir risk oluşturuyor. Melih Gökçek bakımından "Harcama" görüntüsü verecek ve CHP yandaşı medyada zafer çığlıkları attıracak bir yaklaşımın parti için de yaralayıcı olacağı açıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.