Erdoğan Gökçek’e nasıl karar verdi?
Başbakan Erdoğan’ın aday belirlemede esas aldığı üç temel kriter var: 1- Milletvekillerinin desteği, 2- Teşkilatla uyum, 3- Halk memnuniyeti.
Aday belirleme sürecindeki bu yöntem, bilerek veya bilmeyerek AK Parti’de önemli bir sorunu ortaya çıkardı. Çok sayıda belediye başkanı, milletvekili ve parti teşkilatları arasında ciddi sorunlar yaşanıyor.
Partiyi daha dinamik hale getirdiği düşüncesiyle bu iç tartışmalar, bir yerde doğal karşılanabilir. Ancak, partiyi ‘kurt’ gibi kemirmeye başlarsa koca beden bir sabah ‘gurpeden’ yıkılabilir. Bu risk, gözardı edilmemelidir.
Bu pencereden baktığımızda; Halkın yüksek oranda desteğini alan kimi başarılı başkanların, teşkilat ve milletvekilleri arasında ‘ezilme’ tehlikesi yaşadığını gözlemliyoruz. Sözgelimi, Şanlıurfa belediye başkanı anketlerde tüm rakiplerini ezip geçtiği halde milletvekillerinin direnci yüzünden bir türlü adaylığı açıklanamıyor.
Aynı şekilde ‘mafya’ gibi örgütlenmiş, akraba ocağı haline getirilmiş kimi teşkilatların başarılı başkanların üzerinde Demogles’in Kılıcı gibi sallandığı aşikardır. Bu nedenle yeniden adaylığı tehlikede olan başkanlar var.
Şu anda AK Parti, birçok seçim bölgesinde halkın desteğini almış başarılı başkanlar ile kişisel kaygılarını ön planda tutan milletvekili ve teşkilatlar arasında sıkışmış durumda.
Elbette mekanizmanın tüm dişlileri arasında uyum çok önemlidir, ama kırık dişin sistemi bozmasına da izin verilmemelidir. Halkın güvenini kazanan başkanlara tepkili milletvekili ve teşkilatlar, gerekçelerini çok iyi ortaya koymalıdır.
Maalesef, birçok bölgede iş takibi sekteye uğrayan ve teşkilatçılığını ranta dönüştüremeyenler başarılı başkanlar önünde büyük tehlikedir.
Ankara, bunun en somut örneklerindendir. Anketlerde Melih Gökçek açık ara önde çıktığı halde karşısında etten duvar oluşturanlar, ‘Melih Gökçek’le kazanacağımıza falancayla kaybedelim’ demeye başladılar.
Niyet, AK Parti’nin başarısı değil Gökçek’i devirmek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun değirmenine su taşımaktı. Hatta, Star TV’deki tartışmayı ellerini ovuşturarak izleyip Kılıçdaroğlu lehine tezahürat bile yaptılar. Sonra Vatan Gazetesi’ne sızdırdıkları düzmece anketle Gökçek’i vurmaya çalıştılar.
Başbakan, buna inanmayıp Ankara’da ikinci anket yaptırdı. Gökçek, açık ara öndeydi. Bu sonuçları test ettirmek için bu kez İstanbul’dan ayrı bir firma davet edilerek üçüncü anket yaptırıldı. İkinci ve üçüncü anket örtüşüyordu.
Derken Ankara’da AK Parti’nin çalışmadığı bağımsız bir araştırma kuruluşundan dördüncü anket sonuçları ulaştı başbakana. O rakamlar da Gökçek’in AK Parti’deki diğer adaylara göre çok önde olduğunu gösteriyordu.
Ankara’da seçimi kaybetmek istemeyen Erdoğan, parti içindeki tepkilere inat, sonunda ‘Gökçek’ dedi.
Ancak, bu süreç Gökçek açısından ders alması gereken konu başlıklarını çok açık şekilde ortaya koydu. 1- Parti içinde çok düşmanı var, 2- Gökçek yorgunluğu hissedilmeye başlandı.
Melih Bey, seçimi kazanır veya kaybeder ayrı bir konu, lakin aktif siyasete devam etmek istiyorsa, halkın teveccühü tamam ama düşmanlarını dosta çevirmeli, çevresine daha fazla güven verebilmelidir.
Ankara’daki bunca başarılı icraatına ve rakiplerine göre açık ara önde olmasına rağmen ‘meleyerek’ adaylığı kapmamalıydı.
Ayrıca, dördüncü dönem adaylık heyecanının yaşandığı şu günlerde ‘metal yorgunluğu’ gibi parti tabanında Gökçek ismi üzerinde bıkkınlık duygusunun izdüşümlerini görmeye başladık. 26 yıldır Ankara’da yaşayan biri olarak Gökçek’in yeniden kazanacağını düşünmekle birlikte, son kez aday olduğunu açıklamasının yeni bir heyecan dalgası oluşturacağı kanaatini taşıyorum.
Hatta, böyle bir açıklamanın AK Parti oylarını bir iki puan ilave arttıracağını tahmin ediyorum.
Evet, Gökçek yeniden sahada, bakalım neyleyecek...