Türkiye küresel güç
Türkiye, dünya liginde oynuyor. Zaten yaklaşık bin yıldan beri İslâm dünyasının küresel gücüdür. Gazze faciasıyla birlikte Türkiye'nin bu yönü daha da güncelleşiyor. 2009 yılı Türkiye açısından ve Türkiye'nin İslâm dünyası nezdindeki yeriyle alakalı sürprizlere sahne olacak. 2003 yılında kimi Avrupalı güçler, ABD'nin Irak işgaline destek vermeyince, Rumsfeld kendilerine destek vermeyen ülkelere lakap takmıştı. Bu, Avrupa'yı ‘eski Avrupa’ olarak nitelendirmiş ve Doğu Avrupa ile İspanya ve İtalya gibi ülkeleri de ‘yeni Avrupa’ kategorisinde saymıştır. Bu teşbih ve benzetmeden yola çıkacak, bugünkü dünyaya uyarlayacak ve bu tasnif ışığında yeniden tahlil edecek olursak, dünya bugün yeni dünya ve eski dünya olarak ikiye ayrılmış durumda. İkinci süper güç olan kitleler ve halk tabakaları hangi güçten yana ise o yeni dünya gücüdür veya yeni dünyadır. Gazze saldırılarına baktığımızda, dünya ikiye ayrılmış durumda. Birisinde siyasiler, diğerinde halk tabakaları var. Halk tabakaları tamamen felâketzede Gazze halkıyla dayanışma halindedir. Siyasiler ise genelde ya sessizliğe bürünerek İsrail'in suçuna ortak olmakta ve insanlığa karşı işlenen cürümlere ortak olmakta, haliyle savaş suçlusu olmakta, ya da arsız bir biçimde saldırganla kurbanı aynı kefeye koymaktadır. Bu yeni tasnifte kesinlikle İsrail'e açık destek veren ABD, İngiltere ve Mısır gibi ülkeler, eski dünya içinde yerlerini almışlardır. Bu eski dünya uful eden ve rüzgar önünde savrulan, anakronik bir çizgide ilerleyen ve Bush'un mirasına sahip çıkan dünyadır. Türkiye, Gazze saldırısıyla birlikte Ortadoğu'nun buluşma ve kesişme noktası olmuştur. Ülkesinde ve bölgesinde itibar kaybeden Mısır, Türkiye'yi devreye sokmak ve itibarından istifade etmek istemiştir. Türkiye'yi yanına alarak veya yanında göstererek üzerindeki baskıyı hafifletmeye, İsrail'le açık ilişiklerini Türkiye ile dengelemeye çalışmıştır.
•
Ebu'l Geyt'in ansızın gerçekleşen ziyaretinden sonra Suriye Dışişleri Bakanı Velid Ebu Muallim, yine Gazze meselesinde müşaverelerde bulunmak için Ankara'ya gelmiş ve Türkiye'nin meseleyi Güvenlik Konseyi'ne taşıma kararının, İsrail'in inadı karşısında bir işe yaramayacağını, dolayısıyla havanda su dövmek yerine bölgesel bir girişimin ve çözümün daha anlamlı olacağını ifade etmiştir. Gazze meselesinde üç girişim var. Bunlardan birisi Katar Emiri'nin Arap Birliği'ni toplama girişimidir. Kimi Arap ülkeleri de bunu sağlamaya çalışıyor. İkinci girişim insani ateşkesi esas alan ve herhangi bir çözümde HAMAS'ı gözardı eden Fransa ve Sarkozy'nin yaklaşımıdır. Üçüncü girişim ise HAMAS'ı gözardı etmeyen Türkiye'nin yaklaşımıdır. Filistin halkı gerek Türk halkının dayanışmasından, gerekse siyasetçilerinin hareketliliğinden çok memnun. Gerçekten de Türkiye bütün aktörlerin pes ettiği bir ortamda ortaya çıkmıştır. Ve El Cezire'ye konuşan Muhammed Nezzal, Türkiye'ye güvenlerinin tam olduğunu söylemiştir. Bu önemli bir imtiyazdır. Buna mukabil, İsrail Türkiye'nin açıklamalarından ve tavırlarından rahatsızdır. El Cezire, Şimon Peres'e ısrarla Türkiye'nin BM girişimini ve İsrail'e tepkilerini sormuş, İsrail'in bölgedeki en önemli müttefiki Türkiye'yi bile kaybetme aşamasında olduğunu hatırlatmış, fakat kaçamak cevaplar almıştır. Bundan dolayı İsrail yönetimi Türkiye yerine Mısır'a daha yakın durmaktadır. Mısır ise Türkiye ile İsrail'i dengelemeye çalışmaktadır. İşte yeni dünyanın baş aktörlerinden birisi olarak Türkiye bölgesinde öne çıkmaktadır. Türkiye, Rusya ve Fransa karşısında eski dünya (İngiltere, ABD ve İsrail) inisiyatifi ile ağırlığını kaybetmektedir.
•
1 Ocak (2009) günü saat 20:30 ve 21:00 arasında El Cezire'de yapılan ‘Ma verae'l haber’ programında Fehmi Huveydi ve el Kuds el Arabi yazarlarından Beşir Nafi, Türkiye'nin bölgede kendiliğinden artan rolünü tartıştılar. Bu tartışmada ilginç analizler yapıldı. Mesela Fehmi Huveydi, Ebul Geyt'in Ankara ziyaretinin tamamen Mısır'ın isteği doğrultusunda gerçekleştiğini ve Ortadoğu'da Türkiye'nin rol almasını bizzat Mısır'ın arzu ettiğini söyledi. Halbuki bölgesel olarak Mısır, Türkiye'yi muhtemel rakipleri arasında saymaktadır. Ama çaresizliği, onu Türkiye'nin eteğine tutunmaya itiyor. Mısır, kendi kamuoyunun ve bölge halklarının baskısı ve tepkisi altındadır. Fehmi Huveydi ve Beşir Nafi, bölgede ne ABD, ne de AB'nin etkinliği ve rolünün kaldığını, buna mukabil kısmen Fransa ve Türkiye'nin faal ve canlı olduğunu ifade etti. Beşir Nafi ve Fehmi Huveydi, bölgede şimdi 3 oyuncu olduğunu söylediler. Türkiye, İran ve İsrail. Türkiye bütün taraflarla ilişki içinde ve herkesle teması var. Kutuplaştırıcı değil, yatıştırıcı ve kaynaştırıcı bir rol oynuyor. Daha önce Mısırlı siyaset bilimci Mustafa Lebbad da benzeri bir değerlendirmede bulunmuştu. Arapların Erdoğan'ın şahsında ne bir Yavuz, ne de Cemal Paşa gördüklerini, Türkiye'ye güvendiklerini söylediler. Bölgede boşluk olduğundan dolayı Araplar, Türkiye'nin stratejik ağırlığından yararlanmak istiyorlar. Bölgedeki mevcut boşluğu doldurmaya aday en güçlü ülke Türkiye olarak ortaya çıkıyor. Konuşmacılar bu hususta fikir birliğine vardılar. Araplar birbirleriyle Türkiye üzerinden anlaşıyorlar, Türkiye son tabloda Suriye ile İsrail arasından çıkarak Arapların arasına girdi. İsmail Heniyye'nin yadımcılarından birisinin söylediği gibi, Gazze işgaliyle birlikte Türkiye, yeniden Osmanlı olarak sivriliyor. Zaten Christian Science Monitor gazetesi de Türkiye'yi yeni ve yumuşak bir Osmanlı olarak nitelendirmiştir. Osmanlı Junior veya Light Osmanlı aynı zamana Batılıların bir tanımı. Demek ki bu, bir temenni değil, zuhur alâmeti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.