Rejimin yerine oturuşu ve Ergenekon (1)
Pazar günkü ‘100 Yıllık Ergenekon’ başlıklı yazımda, İttihatçılar’dan Ergenekoncu’lara uzanan yüzyıllık devirde, darbecileri ve bunlara taşeronluk yapan çetecileri anlatmıştım.
‘Ergenekon Dâvası’, daha önceki soruşturmalardan ve dâvalardan farklı olarak, Türkiye’de devlet içindeki ‘legalite’ (meşruiyet) ile ‘illegalite’ (gayrimeşruluk) sınırlarını açıkça gözler önüne seren bir özellik arz etmektedir.
Ergenekon Dâvası, bütün fincancı katırlarını ürkütmüştür. Sadece çeteciler değil, bunlarla ilişkide olanlar, Hükûmete karşı darbe düzenleyenler, TSK içindeki darbeci odaklar, bu dâvadan dolayı fena hâlde telaşa kapılmışlardır. Gerçi Ergenekon savcıları, soruşturmanın başından itibaren, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in hatırâtını dışarıda bırakacaklarını ifade etmişlerse de, iddianamede bulunanlar büyük ölçüde
Örnek Hatırâtı’nı doğrulamaktadır.
Türkiye’de daha önce de gayrimeşru odakların demokratik rejime tuzaklar kurarak iktidara tesir ettikleri bilinmektedir. 27 Mayıs öncesindeki öğrenci olaylarının,
12 Eylül ’ü haklı çıkarmak için patlatılan bombaların, 28 Şubat’a gidilirken tertiplenen Fadime Şahin-Ali Kalkancı soytarılığının nasıl kurgulandıkları ortaya çıkmıştır. Lâkin, Danıştay üyelerine suikast düzenleyip bunun faturasını başörtüsü yasağına karşı olanlara ve Hükûmete çıkarmak, illegalitenin devleti ve toplumu nasıl yönlendirdiğini göstermesi bakımından çok ilgi çekicidir.
Bundan sonra tertiplenen ‘Cumhuriyet Mitingleri’nde de, paramiliter sözümona sivil toplum kuruluşlarında da, YÖK’ün ve üniversitelerin eylemlerinde de aynı gayrimeşru odakların etkileri açıkça görülebilmektedir.
***
Türkiye’de ‘derin devlet’ yoktur.
Bilâkis son derece beceriksizce faaliyet gösteren ‘sathî devlet’ kurumları vardır. Devletin millî savunmasıyla görevli silâhlı kuvvetleri, istihbarat ve güvenlik birimleri, bazı devlet kurumları, hiç bu kadar dillere düşmemiştir. Bu hâliyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünyanın en şeffaf devleti olmuştur. Öyle ki, Devletin, ASALA, PKK gibi terör örgütlerine karşı yürüttüğü operasyonlar dahi açıkça tartışılabilmektedir. Devletin mahremiyeti ve ‘devlet sırrı’ kavramları artık sözkonusu değildir. Burada kastettiğimiz, hukukî meşruiyet sınırları içinde yürütülen operasyonlardır.
Türkiye’de meşru operasyonlar dışında kalan ve bazen birbiriyle ilişkili olan
üç çeşit illegal yapılanma olmuştur:
1. Devletin Çıkarları İçin Eylemler : Devlet, elbette kendi varlığını korumak için faaliyette bulunacaktır. Hukuk içinde kalarak yapılan açık ve gizli operasyonlar
bu cümledendir. Ancak, meselâ varlığı belli olmayan bir JİTEM eliyle
Hizbullah örgütünü kurup PKK’ya karşı kullanmak için olmadık hukuk dışı cinayetlerde bulunursanız, bunu devletin çıkarları için yapılan eylemlerden biri
olarak kabul ettiremezsiniz.
2. Mafya ile Ortak Eylemler: Özellikle darbe dönemlerinde, devletin güvenlik ve istihbarat örgütleri içiçe olmuşlardır.
12 Eylül Dönemi’nde solcu ve sağcı gençler birbirlerine ve mafyaya vurdurulmuşlardır. MİT ve Emniyet içindeki odaklar mafya ile sarmaş dolaş çalışmışlar; bir müddet sonra da mafyanın yolsuzluklarına ortak olunmuştur. Susurluk olayı, 1 ve 2 numaralı illegal yapılanmalarla ilgilidir.
3. Darbeciler ve Çeteciler : 27 Mayıs 1960’dan itibaren başlatılan Darbe Dönemi’nde, seçilmiş meşru iktidarlara karşı darbeler düzenlenerek demokratik
rejim kesintiye uğratılmıştır. Bu darbelerde, TSK içinde ve dışında darbe öncesi
ortam oluşturan çete benzeri yapılanmalar görülmüştür.
27 Mayıs’ta bu yapılanma, önce CHP ’nin şiddetli muhalefeti ve üniversiteleri örgütlemesiyle ortaya çıkmış; daha sonra MillÓ Birlik Komitesi (MBK ) darbeci çete olarak yerini almıştır. Avcıoğlu’nun Devrim çevresi, 9 Mart 1971 sosyalist çetesinin TSK içindeki kurucusu olmuştur. 12 Eylül öncesinde ise, devletin bir kısım birimleri darbe öncesi ortamı oluşturmak için kullanılmıştır. 28 Şubat kurgusunda, TSK içindeki Batı Çalışma Grubu çetesinin nasıl senaryolar uyguladığı artık herkes tarafından bilinmektedir.
AK Parti İktidarı’nı içine sindiremeyen TSK içindeki 28 Şubat kalıntısı odaklar, 2003 yılından itibaren örgütlenmeye başla-mışlar ve daha sonra ortaya çıkan darbe planları hazırlanmıştır. İşte bu noktada, Ergenekon Çetesi devreye girmiş ve darbe ortamını oluşturma habasetini uygulamaya koymuştur. Bu konuya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.