Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Kadının boşanma hakkı

Kadının boşanma hakkı

İslam hukukunda kocanın doğrudan (araya mahkemeyi sokmadan, mali külfeti yüklenerek) boşama (talak) hakkı bulunduğunu bilenlerin çoğu, evlilikten memnun olmayan, haksızlığa uğrayan kadınların- kocaları istemese bile- boşanma haklarının bulunduğunu bilmemekte ve bu yüzden ileri geri sözler etmektedirler.

Halbuki bugün dünyanın birçok ülkesinde uygulanan, sebeplerini ileri sürerek mahkeme yoluyla boşanmayı talep hakkı İslam hukukunda kadına da tanınmıştır. Bu hak, mahkemeye değil de hakemlere başvurularak da kullanılabilir. Ayrıca kadın, evlenme akdi yapılırken veya daha sonra kocasından boşama hakkı da alabilmekte ve gerektiğinde bu hakkı kullanarak doğrudan (kendi iradesiyle) boşanabilmektedir..

Kadının talebi üzerine ve hukukî sebeplerin bulunması hâlinde hakimin evliliğe son vermesi Hanefîlerce çok dar sınırlar içinde söz konusu olduğu için Hukuk-ı aile kararnamesine (A.K.) kadar Osmanlı ülkesinde revaç bulmamıştır. Mezkûr kanunun kabulü üzerine hâkimin salâhiyeti genişlemiş, diğer İslâm ülkeleri de iktibas ve genişletme yoluyla aynı müesseseyi geliştirmişlerdir.

Kadının boşanmayı talep etmesine dayanak olacak sebepler şunlardır:

1. Hastalık ve Kusur

Hastalık, sakatlık ve kusur iki nevidir. Birincisi cinsî hayatla ilgili olup, erkek veya kadında cinsî birleşmeyi engelleyen kusur ve hastalıklardır, ikincisi ise tiksinti ve nefret veren, yahut bulaşıcı olan hastalıklardır. Erkeğin iktidarsız olması, tenasül organının kesik veya sakat olması, kadının tenasül organında birleşmeyi engelleyen bir sakatlık veya anormalliğin bulunması birincisine; cüzzam, çiçek, frengi, saçkıran, akıl hastalığı... ikincisine örnektir.

2. Kayıplık

Kayıp olup yeri, yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen kimseye mefkud denir. İmam Mâlik, eşinin serbest kalması bakımından dört yıl beklemesini, bundan sonra ölümüne ve ayrılığa hüküm için hâkime başvurulabileceğini söylüyordu. (A.K.) da bu içtihadı benimsemiş ve kanunlaştırmıştır.

Yaşadığı bilinen, fakat evini terketmiş bulunan kocaya “gâib” denilmiştir. Kayıp şahsın eşi, Ebû Hanîfe ve Şafiî'ye göre bundan dolayı mahkemeye başvurarak ayırma talebinde bulunamaz. İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ayırma talebinde bulunabilir. Kocanın yeri belli ise hâkim ona, gelmesi veya eşini almasını yazar ve bir müddet verir, müddetin hitamında durum değişmezse ayırır. Kocanın yeri belli değilse ve kayıplık müddeti bir yılı geçmiş ise karısının talebi üzerine hâkim ayrılığa hükmeder. Bu neticeler için kayıplığın askerlik, ilim tahsili, cihad gibi bir mazerete dayalı olmaması gerekir.

A.K. kayıplığın ayırma sebebi olabilmesini nafaka temininin imkânsız olma şartına bağlamıştır (md. 126).

Kayıplıktan dolayı hâkimin ayırma hükmü Mâlik'e göre bâin boşama, Ahmed b. Hanbel'e göre fesih hükmündedir. İbn Teymiyye uzun hapislik ve esirliği de kayıplık gibi telâkki etmiştir.

Devam edeceğim.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi