Tahran’a İstanbul köprüsü
Dün sabah İngiliz basını, Türkiye haberleri ve Mardin mahreci ile kaynıyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu münasebetle bugüne kadar gizli kapaklı kalmış olan İran’ın bir teklifini İngiliz basınına faş etmiş oldu. Mardin ziyareti sırasında uçağına The Guardian muhabiri Robert Tait’ı da almış ve ona hem İran’ın gizli arabuluculuk teklifinden söz etmiş hem de İsrail’de yapılan seçimlerin sonuçlarını değerlendirmiş. İngiliz basını İran’ın Türkiye üzerinden ABD açılım arzusunu öne çıkarmış. The Mail’in başlığı daha çarpıcıydı: “Iran secretly tried to end bitter rift with U.S. when George Bush was president/ Bush başkan iken İran gizlice keskin ihtilafı sona erdirmeye çabalamış…” Başbakan Erdoğan İranlıların açık bir biçimde kendisinden bunu istediklerini ve bu mesajı bizzat Bush’a ve Beyaz Saray’a aktardığını doğruluyor. The Guardian’ın haberine göre Amerikan idaresi bu hususta suskun kalmış ya da kuşkularını izhar etmiş. Belki de vaktin henüz olgunlaşmadığını düşünmüş olmalılar. Bu arayış Obama döneminde karşılıklı olarak kuvveden fiile çıkmış bulunuyor. Geçen hafta da İngiltere’nin BM Daimi Temsilcisi John Sawers, İran’ın kendilerinden Basra bölgesinde İngiliz askerlerine yönelik saldırıları durdurma karşılığında nükleer programlarına ilişmeme garantisi almak istediklerini ve bu yönde pazarlıkların Paris, Berlin ve Londra’da gayri resmi olarak yürütüldüğünü ifade etmişti. İngiliz temsilci bununla ilgili bir tarih vermese de karinelerden ortaya çıkan bu pazarlıkların 2005 ve sonrasında gerçekleştiği yönündeydi. Lakin Hillary Man gibi kimi Amerikalı müzakereciler de İran ile ABD arasında Afganistan ve Irak’a yönelik gizli pazarlıkların 2001 ve 2003’te yürütüldüğünü doğruluyorlar. Demek ki, ABD ile İran arasında gizli kanallardan görüşmeler hiç bitmemiş ya da zaman zaman tekerrür etmiş. Ama bu görüşmeler nihai bir anlaşmaya ulaşmamış ve dönüşmemiş. Bunun temel nedeni Bush’un İran’ı da Şer Eksenine dahil etmesi ve bunun sonucunda Ahmedinejad’ın ileriye kaçış stratejisini benimsemesidir. Bu süreçte Hatemi’nin yerine Nejad gelmişti şimdi de uzlaşma atmosferine paralel olarak yeni dönemde yeniden Hatemi’nin iktidara gelebileceği konuşulmaktadır. Lakin Nejad ileriye kaçarken bile Erdoğan’ın ifade ettiği gibi son ana kadar ellerinde hep havuç bulundurmuşlar veya zeytin dalını hiç indirmemişlerdir.
•
İranlılar Erdoğan’a ‘birisi arabuluculuk yapacaksa bu Türkiye olacaktır’ diye söz vermişler. Bu sözlerin özel bir önemi var mı? Bu sözlerin özel önemi Türkiye’nin özel öneminden kaynaklanmaktadır. Oysaki Tahran ile Washington arasında arabuluculuk yapmak için can atan birçok üçüncü taraf var. Bunlar arasında Şam ve Bağdat’ı da saymamız icap eder. Lakin İranlılar illa da bir kanal kullanacaklarsa bunun Türkiye kapısı olmasını istedikleri anlaşılıyor. Neden acaba? Bunun görünürde iki ana sebebi olabilir. Birincisi, Türkiye’nin bu yöndeki isteğini kırmayarak bu arzusunu ödüllendirmek ve bunun üzerinden Türkiye-İran münasebetlerini daha da pekiştirmek olabilir. Lakin ikinci sebep daha vecih/ makbul görünmektedir Türkiye üzerinden yenilenecek ABD-İran ilişkilerine itibar devşirmek. Daha açacak olursak; İslâmi kökleri olan bir yönetimi aracı kılarak üçüncü tarafların gözünde açılıma meşruiyet kazandırmak ve ilişkilerin yeniden tesisine yönelik muhalefeti ve eleştirileri böylece daha kolay bertaraf etmek ve savuşturmaktır. Arabulucunun Ankara olması Tahran’ı rahatlatır. Başbakan Erdoğan arabuluculuk teklifinin sadece Tahran merkezli ve kaynaklı olmadığını Amerikalıların da aynı şekilde kendilerinden bunu istediklerini söylüyor. Aslında, Türkiye’de herkesin herkese açılması gibi Türkiye de herkesle herkesi buluşturmak ve bunun için taraflar nezdinde arabuluculuk yapmak istiyor. Bu bağlamda, daha önce de Mısır İhvan’ı ile ABD arasında da benzeri bir mesaj teatisine aracılık etmeye hazır olduğu yönünde duyumlar alınmıştı.
•
Lakin bunu sadece Türkiye’nin tek yanlı arzusuna bağlamak isabetli olmaz. Birçok taraf herkesle iyi ilişkileri olan Türkiye’nin kendilerine köprü olmasını ve ulaşamadıkları tarafa bu köprü vasıtasıyla ulaşmak istediklerini ortaya koymuştur. Burada ilginç ayrıntılardan birisi İran’ın talebinin Bush yönetimi döneminde gerçekleşmiş olmasıdır. Bush döneminden sonra Obama ise İran ellerini açarsa kendilerinin de ellerini açacağını deklare etmiştir. Bunun sonucunda özellikle Afganistan’ı ele alacak olan G-8 dışişleri bakanları, İtalya’daki toplantısında İran dışişleri bakanını da ağırlamaya hazırlanıyor. Obama yönetimi Londra’da yapılacak olan G-20 toplantısında İran’ı da görmek istiyor. Lakin burada biraz karmaşık bir ilişki yumağı var. Zira Obama’nın İran’la ilgili olarak atamış olduğu özel temsilci Dennis Ross İran’la yürütülecek pazarlıkların hem doğrudan hem de gizlice yürütülmesini istiyor. Bu durumda ABD’nin denkleminde Ankara köprüsü görünmüyor. Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları da işte tam bu sırada gündeme düştü. Tahran, İngiliz Temsilcinin Basra pazarlığını yalanlamıştı bakalım Erdoğan’ın açıklamaları karşısında nasıl bir tutum takınacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.