"Ailenin felsefi inancı" gerekçesi
Çifte standart uygulamaları, insanın adalet duygusunun canına okuyor. Ve ne yazık ki bu, yargı alanı dahil her yerde var.
Alalım şu "Ailenin dini ve felsefi inancına uygunluk" meselesini...
Ve soralım:
-Bu ülkede veya Avrupa'da bir Müslüman aile, kız çocuklarının başörtülü olarak okula devam etmesini istediğinde alacağı cevap nedir?
-Aynı aile, karma eğitim istemediğinde alacağı cevap nedir?
-Aynı aile, kız çocuklarının bilinen kıyafetlerle beden eğitimi ya da yüzme dersine girmesini istemezse alacağı cevap nedir?
-Aynı aile, çocuklarına erken yaşlarda Kur'an öğretmek istese ve bunun eğitimini alacağı kurumlar oluşmasını talep etse, alacağı cevap nedir?
Uzatmayalım:
Bunun Türkiye ve AB ülkeleri için cevabını az çok herkes tahmin ediyor.
-Böyle durumlarda çocukların eğitimi ve tercihleri ana-babaya bırakılamaz! Çünkü bu dönemler, çocukların kişiliklerinin oluşma dönemidir ve ana-baba etkisi çocukların kişiliğinin özgürce oluşumuna imkan vermez.
Ne kadar alımlı bir cümle değil mi?
Bebelerin kişiliklerini özgürce inşa hakkını savunuyoruz!
Ama sakın bu gerekçe, dindar insanların taleplerini saf dışı bırakmak için üretilmiş olmasın?
Dindar insanların taleplerini saf dışı bırakırken, çocukların eğitimini ve kişilik tayinini, devlet tekeline, devlet tekelini de ona biçim veren ideolojik odağın insafına bırakmış olmasın!
Bir süredir Alevi ailelerin çocuklarının din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine girip girmemesi tartışılıyor ve Danıştay'dan, AİHM'den, Bölge İdare Mahkemeleri'nden bazı kararlar çıkıyor.
Son karar, Antalya Bölge İdare Mahkemesi'nden çıktı.
Karar, Alevi ailenin çocuğunun din dersine girmesi noktasında, "telafi edilemez zararlara yol açacağı" gerekçesiyle "yürütmenin durdurulması" şeklinde...
Ama bu gerekçenin de dayandığı bir gerekçe var, asıl o çok önemli:
İdare Mahkemesi'nin bu kararında "S.D.'ye eğitim gördüğü ilk öğretim okulunda ailesinin iradesine, dini inançlarına ve felsefi görüşlerine aykırı biçimde dinsel eğitim verildiği... Bunun hukuka aykırı olduğu..." görüşü zapta geçiyor.
Vaktiyle AİHM de, Danıştay da bu gerekçeden yola çıkarak "Alevi ailelerin çocuklarına din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri verilmemesi"ni hükme bağlamış, ben de konuyu, Aksiyon dergisinin 10.03.2008 tarihli 692'nci nüshasında değerlendirmiştim.
O gün, "Ebeveyn gerekçesi" diye yargı kararına giren gerekçe, kelime kelime şöyle idi:
"Devletin, eğitim ve öğretimle ilgili olarak üzerine düşen görevleri yerine getirirken, müfredatta yer alan bilgilerin nesnel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat etmesi ve ebeveynlerin dinî ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerekmektedir."
Yine aynı noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, anayasal açıdan zorunlu bir ders. 1982 anayasasında yer almış.
Çocuğun, Allah inancı gibi bazı temel insani değerlerde aileden bağımsız eğitim görmesi, ailenin inançsızlığını çocuğa aktarma hakkı bulunmadığı gereği de savunulabilir.
Ailenin, çocuğun eğitimi üzerindeki hakkının, devletten daha öncelikli olduğu görüşü de savunulabilir.
Her bir görüşün artıları-eksileri üzerinde durulabilir.
Ama, bir uygulamanın gerekçesinin, falancalar için geçerli, falancalar için geçersiz olması, çifte standarttır.
"Ailenin ya da ebeveynin dini ve felsefi inancı" çocuk eğitiminde belirleyici ise bunu, diyelim Türkiye'deki dindar sünni aileler için de belirleyici kılmak lazımdır.
Dindar sünni aileler bunun farkında mı?
Böyle bir hak talebinin peşinde mi?
Böyle bir hak talebinin peşine düştüğünde, AİHM'den çıkacak olan karar nedir? Danıştay ya da İdare Mahkemeleri nasıl karar verir?
Açık olan şu ki, T.C.'nin cari iradesi, şu ana kadar, başörtüsü konusunda ne kız öğrencilerin ne de ailelerin talebine kulak asmadı. Aksine bu alandaki tüm talepler, "Devletin belirleyiciliği" duvarına tosladı. İşin garibi AİHM de insan haklarını falan unutup bu yasakların arkasında yer aldı.
Bu yazının sonuna konacak olan soru şu olsa gerek:
-Acaba sünni ebeveynlerin dini-felsefi tercihleri kaç zaman içinde çocuklarının eğitimine ilişkin belirleyici ölçü haline gelebilecek? Hangi yargı kurumu, Türk hukuk sistemine bu ileri adımı attırabilecek?
KAZA: Amsterdam'daki kazada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. THY'ye geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.