Aman ne itiraf! Peki ya bu gerçekler ne olacak?
Tarihin en karanlık, en karmaşık terör saldırısına ilişkin dosya, beş kişinin itirafıyla aydınlandı! Guantanamo'da tutulan beş mahkum, 11 Eylül saldırılarını kendilerinin planladıklarını itiraf etmiş. Söz konuşu beş esir, "11 Eylül Şura Konseyi" üyesiymiş. Başlarında da Halid Şeyh Muhammed varmış. Yedi yıldır dünyadan tecrit edilen, hiçbir hukuku korumadan yararlanmalarına izin verilmeyen, üzerlerinde işkencenin her türü denenen, birçoğu deliren, intihara kalkışan, açlık grevi yapan esirler bunlar… Bush yönetiminin onca işkenceye rağmen konuşturamadığı bu insanlar, ne gariptir ki, tam da Guantanamo'nun kapatılması tartışmaları sırasında bir anda kendilerine geliyor ve 11 Eylül saldırılarını planladıklarını hatırlıyor!
Ne kadar kolaymış aslında. Beş kişiyi konuşturmak bu kadar kolaymış. ABD güvenlik birimlerinin bunca yıldır çözemediği, "11 Eylül Araştırma Komisyonu"nun üstesinden gelemediği, çözmekten çok gerçeklerin üstünü örtmeye çalıştığı saldırıya ilişkin gerçeklere ulaşmak ne kolaymış. Barack Obama döneminde ne denendi de başarı sağlandı?
Yeni yönetim, ABD'nin karanlık dosyalarını mı kapatıyor? Gerçekten böyle bir itiraf var mı? Varsa bu kişiler itiraf etmek için neden bugünü bekledi? Söz konusu kişilerle bir anlaşma mı yapıldı? Eğer böyleyse, Bush yönetiminin soruşturmaları yönlendirip gerçeklerin üstünü örtme anlayışı devam mı ediyor? Hani Obama, Bush yönetiminin gizliliklerini deşifre edecek ve ABD'yi ayıplardan kurtulacaktı?
Ne tuhaf! 11. Eylül 2001'deki saldırıdan sonra, olaya ilişkin hiçbir sağlan bulgu elde edilemedi. Sadece manipülasyonla, dezenformasyonla insanlar bir şeylere inandırıldı. Bu şaibeli durumu sorgulayanlar itibarsızlaştırıldı. Ne Üsame Bin Ladin yakalandı, ne El Kaide çökertildi. Bazı örgütlerle istihbarat teşkilatları arasındaki bağlara ilişkin nice veriler çıktı ortaya ama kimse önemsemedi. Bir küresel terör zırvasıyla on yılını harcadı dünya. Bir yanılsama, bir illüzyon insanlığa gerçek gibi kanıksatıldı.
2 bin 970 kişi hayatını kaybetti o saldırıda. Sonra ne oldu? Yaklaşık bir buçuk milyon Müslüman öldürüldü. İki ülke işgal edildi. En az yirmi ülke işgal edilmiş hale getirildi. Etnik çatışmalardan mezhep savaşlarına kadar denenmedik senaryo kalmadı. Yüz bine yakın insan değişik ülkelerde sorgulandı. On binlerce insan cezaevlerinde şu an. En az 27 bin kişi gizli işkence merkezlerinde. Onların da nerede olduğu bile bilinmiyor. Taylan'dan Hind denizine, Kuzey Avrupa'dan Somali'ye kadar onlarca ülkede bilinmeyen yerlerde sorgu evleri kuruldu. Esir kamplarında tutulan zavallıları, çocuk yaşta insanları ne yapacağız? Bir küresel olağanüstü hal uygulandı, uygulanıyor. Buna rağmen 11 Eylül saldırıları çözülemedi.
İtiraf haberini veren The New York Times gazetesi geçenlerde bir başka haber yayınladı: Saldırının sorumlusu olarak gösterilenlerden Ziyad el Cerrah'ın kuzeni, uzun zamandır Mossad için çalışıyormuş. Lübnanlı Ali el Cerrah İsrail için üst düzey istihbaratçılardan biriymiş. 1983'ten bu yana İsraillilerle birlikte Filistinlilere ve Hizbullah'a karşı örtülü operasyonlara katılıyormuş. Gazete, bu gerçeğin, "İsrail İslamcı olduğunu iddia eden teröristler eğitiyor" tartışmalarını güçlendirdiğini belirtiyor. Gazete, 71 gün gözaltında tutulan İsraillilere dikkat çekiyor ve Beyaz Saray'ın; saldırıda İsrailliler'in rolü olduğu iddialarını örtbas etmek için nez kadar uğraştığına işaret ediyor.
İtalya eski Başbakanı Francesco Cossiga, Corriere della Sera gazetesine, 11 Eylül'ün CIA-Mossad planından başka bir şey olmadığını söylüyor ve ekliyor: "Amerika ve Avrupa'daki bütün istihbarat teşkilatları, bu dehşet verici saldırıyı Arap dünyasını suçlamak, batılı güçleri Irak ve Afganistan işgali için yanlarına çekmek için planladılar…"
Biz elbette bu kadarını söylemiyoruz. Ama Batılı istihbarat teşkilatları ile İslamcı görünümlü kişi ve gruplar arasındaki karmaşık ilişkiye dikkat çekiyoruz. İslamcı teröre karşı İslamcı görünümlü kişi ve örgütlerin nasıl kullanıldığına… Bütün bunların ötesindeki büyük hesaplara… Dünyaya yaşatılan travma, öyle beş kişinin itirafıyla üstü örtülecek cinsten bir şey değil.
Bir not daha aktarayım: CIA uçakları, gizli cezaevleri, sorgu evleri, hayal gemiler, bir çok Avrupa ülkesinin ve Türkiye'nin hava sahasını kullanarak bugün hala devam ettirdikleri hava trafiği, yani esir ticareti sırasında başka neler yapılıyor, biliyor musunuz? Uyuşturucu da taşınıyor. CIA'nın "terör suçlusu" diye gizli esir taşıdığı o uçaklarda aynı zamanda uyuşturucu taşınıyor. Bu deşifre oldu. 2007 Eylül ayında bir Gulfstream-2 uçağı Cancun dışındaki Yucalan yarımadasında düştü. Uçaktan tam dört ton kokain çıktı. Düşen uçağın, içinden kokain çıkan uçağın kuyruk numarası N987SA. Aynı uçağın, CIA'nın gizli uçuşlarında, esir ticaretinde kullanıldığı ortaya çıktı. Hatta birkaç sefer Guantanamo'ya bile uçmuş. Aynı uçak, daha bir çokları gibi, yeryüzünün nerelerinde olduğu hala bilinmeyen, çok azı ortaya çıkan gizli işkence merkezlerine de "yolcu" taşıdığı ortaya çıktı. Amerikan yönetimine ait, örtülü operasyonlarda kullanılan, dünyanın en gizli ve en korkutucu suç unsuru olan bir uçak Meksika'da düşüyor ve içinde tam 132 paket kokain çıkıyor…
Hadi gelin Afganistan'dan New York'a uzanan uyuşturucu hattını tartışalım. Hangi ülkelerin, hangi şirketlerin, hangi devlet odaklarının, hangi istihbarat teşkilatlarının bundan pay aldığını, bu trafikle terörle savaş arasında nasıl bir bağlantı olduğunu tartışalım. Hatta bu trafikle Afganistan işgalinin, Guantanamo'nun bağlantısını sorgulayalım.
Öyle beş kişilik muvazaalı bir itiraf anlaşmasıyla yüz binlerce insanın ölümüne yol açan pisliklerin üstünü örtemezsiniz, bu uçsuz bucaksık karanlığı aydınlatamazsınız. Bunu yapmak için gerçek suçluları ortaya çıkaracak kapsamlı bir sorgulama gerekiyor. Bunu yapabilir misiniz? Pek ümitli değilim. Amerikan derin devletini deşifre etmeniz lazım. Obama yönetiminin böyle bir gücü olduğunu sanmıyorum.
Yani bu itiraf hiçbir şeyi açımlamıyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.