Fırat’ın doğusuna müdahale: İçeride örtülü muhalefet planı...
Suriye savaşı hızla Fırat’ın doğusu savaşına dönüyor, dönecek. Geçtiğimiz hafta boyunca, bu büyük tehlikeye dikkat çeken yazılar yazdık, haberler yaptık. Dikkatler İdlib ve Münbiç’e çevrilerek Fırat’ın doğusundaki korkunç plan ve harita için “perdeleme” yapıldığına ısrarla vurgu yaptık, yapmaya devam edeceğiz.
İdlib çözüldü, Münbiç’teki durum tamamen Türkiye’yi oyalamaya dönük bir süreç izliyor. Hem ABD/PKK ve İsrail hem de “içeride bazı çevreler” planlı biçimde Türkiye’nin dikkatlerini başka yönlere çekmeye çalışıyor.
Türkiye bu tuzağa düşürülemeyecek
Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Ülkemizin geleceğini dinamitleyecek büyük tehdidi bütün yönleriyle gözler önüne sermeye, bu yönde kamuoyu bilinci oluşturmaya dönük çabalarımız aralıksız devam edecek. Çünkü bu “harita, garnizon devlet” planı Suriye savaşının asıl sebebidir. Türkiye’ye kurulan en büyük tuzaktır, bir adım sonrası savaşı Türkiye topraklarına taşımadır.
Bu yüzden “intihar anlamına gelse bile” müdahale edilmelidir diyerek, meselenin dar bir terör meselesi olmadığını, bir coğrafya meselesi olduğunu, söz konusu bölgenin bütün ülkeleri parçalayacak en kirli planların ana üssü olacağını söylüyoruz.
Yeni çatışmalar çıkarılacak, Sinsi muhalefet örgütlenecek
Soçi’deki çözümden saatler sonra bölgeyi bombalayanlar işte bu harita için çalışmaktadır. Olmazsa Suriye’nin başka bir yerinde yeniden çatışmalar çıkaracaklardır. O da olmasa Suriye dışında yakın bölgelerde yeni çatışmalar çıkaracaklardır. Bu iddiayı ciddiye alın.
Eğer Suriye’de “yeni bir şeyler” yapamazlarsa çok yakın zamanda yakın bir bölgede çok ciddi krizler çıkaracaklar, Türkiye ve dünyanın dikkatini buraya çekeceklerdir.
Daha vahim bir endişeyi paylaşayım: Bu öyle büyük bir hesap ki, uğruna yeni savaşlar çıkarılır. İşte o hesabın Türkiye ayağını dikkatle düşünmek gerekiyor. Ekonomik saldırılar, alttan alta, sinsi sinsi yürütülen yeni muhalefet söylemleri, özellikle yerel seçimler öncesinde bu çerçevede görülebilir mi?
Örtülü muhalefet, kripto kimlikler, muhafazakar sos..
Burnuma kötü kokular geliyor. Ekonomiye bağlanan bir kitle memnuniyetsizliği “içeriden operasyon” formuna sokulabilir.
Bu çevrelerin özellikle AK Parti-MHP dayanışmasını hedef alacağını, bir tür “çokuluslu proje”yi masum kitlesel serzenişler üzerine bina edeceğini söylemek mümkün. Bu sefer, öncekilerden farklı olarak yeni muhalefet dalgasına “muhafazakâr sos” ekleyeceklerini, toplumsal direnci bu yöntemle kıracaklarını düşünmek de mümkün.
Eğer Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna müdahalesi gündeme gelirse, ki gelecektir, işte o zaman bu “kripto kimliklerin” nasıl tavır alacağına dikkat edilmeli. “Örtülü” gündemleri tamamen açığa kavuşacaktır.
Fırat’ın doğusunu Suriye meselesi olarak görmeyin. O aslında Türkiye meselesidir, aslında coğrafyanın tamamının meselesidir. Suriye savaşı başladığından bu yana Türkiye içindeki bütün müdahaleler Türkiye’yi de içine alacak “yeni harita” planlarına direnenleri tasfiye amaçlı oldu. Yine öyle olacaktır.
Ekonomik kriz söylemi ve arkasına gizlenenler: Oyun bozucu müdahale..
Neden böyle düşünüyorum? Çünkü daha öncekilerde olduğu gibi bu dalga da çokuluslu müdahale çerçevesinde formatlanacaktır ve “Türkiye’yi durdurma” amacı taşıyacaktır.
17-25 Aralık müdahalesinin “yolsuzluk” gibi kitleleri tahrik edecek söylem üzerinden servis edildiğini kimse unutmasın. O müdahalenin çokuluslu boyutu unutulmasın.
Yerel bir sorun üzerinden nasıl bir uluslararası kurgu yapıldığı, arkasına nelerin gizlendiği unutulmasın. Bugünkü ekonomik saldırıların arkasına gizlenenlerin de çok yakında ortaya çıkacağını göreceğiz. Bu yüzden, erken davranıp yeniden bir oyun bozucu, hesap bozucu müdahaleye yönelmemiz zorunluluktur.
Erdoğan tehdidi gösterdi, ‘perdeleme’ yetmeyecek..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son iki konuşmasında bu konuyu gündeme getirmesi, “Hedefimiz Fırat’ın doğusu, oraya da Zeytin Dalı operasyonu gibi operasyonlar yapacağız” mealindeki sözlerinin çok kişi ve çevrenin uykusunu kaçırdığına eminim.
Bu bir akıldır, milli bir akıldır, bütün perdelemelere rağmen bu aklın ne yapacağına karar verdiğinin işaretidir. Ayrıca bu tehdit sadece Türkiye için değil, İran için Irak için Suriye için de en yakın tehdittir.
Fırat’ın doğusundaki harita için 1991 Körfez Savaşı’ndan beri uğraşıyorlar. Birçok bölünmüş garnizon haritalar oluşturup sonra birleştirecekler. Bunu şimdiye kadar adım adım uyguladılar. İlk kez bu adımları durduran, yavaşlatan bir irade ortaya çıktı Türkiye’de. Bu da ülkemizin kendi siyasi havzasına yerleşmesi demektir.
Önümüzde üç ihtimal var: Ahvaz saldırısı neyin işareti?
Meselenin oldukça geniş çerçevede düşünülmesini öneriyorum. Bu yüzden, önümüzdeki dönemde ya Türkiye içlerine yeni bir müdahale türü denenecek ya Suriye’de yeni bir çatışma alanı oluşturulacak ya da Basra Körfezi bölgesinde çok ciddi krizler büyütülecek.
Önceki gün İran’ın Ahvaz kentinde yaşanan saldırı bu çerçevededir. Suriye ve Yemen’de oldukça pervasızca saldırılara girişen İran, bu terör saldırısıyla evinde vurulmuştur.
Suriye savaşından sonra yeni cephe orada açılacaktır. İran-Suud ya da Arap-Fars savaşı yeniden bu bölgede başlatılacaktır. Ahvaz’daki saldırının ABD-İsrail menşeli olduğu açıktır. Bu da BAE ile S. Arabistan’ı öne çıkarmaktadır.
Yapılmak istenen de BAE, S. Arabistan ve Körfez ülkeleri ile İran’ı çatışmaya sokmaktır. Böyle bir kriz, bütün bölgeyi imha edecek saldırılar zincirine neden olacaktır. Bu yüzden de İran ve S. Arabistan’ın çok dikkatli olması gerekmektedir. Özellikle BAE’nin terör sponsorluğunun önüne geçilmelidir.
Türkiye’yi susturma planı var. Ama bu ülkenin ekseni sağlam
Suriye savaşı ile yapmak istediklerini şimdi Fırat’ın doğusunda planlıyorlar. Onlar aslında alacaklarını aldılar. Bütün bölge, ne kadar devlet ve kişi varsa hepsi bu bölgedeki işgale karşı savaşmakla yükümlüdür. Çünkü tehlike herkes için vatan meselesidir.
Bu yüzden, önümüzdeki günlerde Türkiye’de servis edilecek “örtülü muhalefet”in aslında bir “çokuluslu” boyutu olduğunu not edelim. Türkiye’yi susturmaya, hareket edemez hale getirmeye dayalı bir plan uygulanacaktır. Fırat’ın doğusuna müdahale söyleminin bizzat Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmesi bu tehlikenin görüldüğünün işaretidir.
Türkiye bu eksende asla tereddüt etmemelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.