Militan liberalizm ve Müslümanlar
Militan liberalizm
İngilizler yüz yıl idare ettikleri ülkeleri yüz yıl da geride bıraktıkları normlar ve kavramlarla idare ederlermiş. Yani bir yüz yıl da idarelerinin getirdiği rüzgar etkili olurmuş. Mısırlı felsefeci Tavfik Tavil bu anlamda: "İngilizler gitti geride kavramlarını bıraktılar' demiştir. Batılıların içeride bıraktıkları illet veya kavramlardan birisi de liberalizmdir. İslâmî kesimler de zaman zaman giriftar oldukları bu kavrama meftuniyetleri nedeniyle liberalizm meselesinde bu nevzuhur akımlara müşayeet ve taraftarlık etmektedirler. Bu embedded kavramlar hâlâ emperyalizmin hizmetinde bulunmaktadır. Onların içimizdeki görünmez bekçileridir. Misal mi istiyorsunuz? İşte Türkiye'de ve İslâm aleminde liberal kesimlerin Sudan'ın dağılması ve Somalileştirilmesi pahasına Ömer Beşir'in yargılanmasını talep etmeleri ve savunmalarıdır. Ömer Ahmet Hasan el Beşir'in yargılanması bağlantısız olsa yani sadece kendisini ilgilendiren bir husus olsa hepimiz destek verelim. Lakin davanın seyri bütün bir ülkenin geleceğini hem de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Kavram şehvetine yakalanan liberallerin ise bunları gördüğü falan yok. Lakin Sudan'daki dengeler Beşir'den sonra tufan olacağını gösteriyor. Bunun bir daha telafisi de mümkün değil. İkinci Abdulhamid Han'ın hal'inden sonra genç ve maceracı kesimler Birinci Dünya Savaşına katılarak imparatorluğu darmadağın etmişlerdi. Onlar da böyle Fransız devriminin hediyesi hödük kavramların peşine takılmışlardı. Sudan da yeni darbelere dayanamayarak üç dört parça olabilir. Zaten diğerlerinin istediği de bu. Esasında ABD de, Sudan gibi UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi) onaylamış veya kararlarına katılmış değil. Lakin mesele Sudan olunca aynen Neocon ve Evanjeliklerin izinden giden Obama, BM Genel Sekreterini ziyaret ederek mahkemenin Ömer Beşir yönündeki kararına destek oldukları ve takipçisi olacakları izlenimini vermiştir. Mahkemeyi tanıma kararlarına sahip çık. İşte Amerikan ahlâkı! Önce, Obama yapabiliyorsa işe kendi bahçesinden başlasın ve Ömer Hasan el Beşir'in dediği gibi Darfur'un nüfusundan daha çok Müslüman kanı döken Bush'dan hesap sorsun. Hodri meydan! Asıl bunu yapmayanlar cezalandırılmalıdır. Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz: "Eski kavimler zayıfları cezalandırdıkları ve aristokratları ise bundan muaf tuttukları için helak oldular. Benim kızım Fatıma bile suç işlese cezalandırmaktan imtina etmem" buyurmuşlardır.
Hasan Turabi daha ziyade şahsi nedenlerden dolayı Ömer Beşir'i müstebit olarak nitelendirmiş ve yargılanmasına fetva vermiştir. Burada anahtar kavram istibdattır. Lakin bu öyle keyfi bir kavramdır ki bu kavram uğruna Ortadoğu'da nice kelleler gövdesinden cüda olmuştur. Baş üstünde kelle bırakmamıştır. Kurtarıcılar da bilahare yeni müstebitler olarak sahnedeki yerlerini almışlardır. Kraliyetlerle çarpışan cumhuriyetler kraliyetlere dönerken Ürdün ve Fas gibi ülkelerde de meşruti kraliyetlere geçiş hazırlıkları veya çağrıları yapılmaktadır. Esasında hangi kılıf altına girerse girsin her ideoloji muhafazakardır. En muhafazakar ideolojilerden birisi de 'kural tanımaz kuralsızlık' olan liberalizmdir. Gayet kategoriktir. Hasan Turabi'nin suçlamasını bir kenara atacak olursak Türkiye ve İslâm dünyasında Batı'nın kuyruğundan düşmeyen liberaller koro halinde Ömer Beşir'e karşı saldırıya geçmişlerdir. Türkiye'de bunun başını 'militan taraftar' olarak temayüz eden Taraf gazetesi çekmektedir. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi bu taraftarlık militan bir taraftarlıktır. Doğu Perinçek'ten farkı dini bile değil sadece rengidir. Maalesef bir kısım dindarlar ulusalcılık cereyanına kapılarak Doğu Perinçek'in hizasına düşerken diğer grup da mevcut otoriter tarz idarelere karşı olmak adına gidip embedded kavramların ve bu kavramların güç verdiği, beslediği çığırların ve ideolojilerin ortağı olabilmektedir. Hem ulusalcılığın hem de liberalizmin aslında kökü dışarıdadır. Bu ideoloji gayet tahripkardır. Ne mahkeme ne de onu destekleyenler Ömer Beşir'den sonra ülkenin tufana gark olacağını hesaba katıyor ve kaale alıyorlar. Dünya yansa onların çöpü yanmaz. Onları ilgilendiren kavramlar intikam dürtüsü ve rövanşizmdir.
Sözgelimi Mısır'da Soros'un kuyruğu olan Sadettin İbrahim, Eymen Nur gibi, Amerikalıların yardımıyla salıverildikten sonra ABD'de Kıptileri de arkasına alarak Mısır'a karşı Napolyon'un yarım bıraktığı hamleyi neticelendirmeye çalışmaktadır. Ve yine eski Neocon parçası ve şimdinin Neoliberali Fukuyama gibilerini Mısır'a karşı ayartmanın derdine düşmüştür. Keza Gad Partisi ve Kifaye (Yeter) hareketinin ortaklarından Eymen Nur da Ömer Beşir'in tutuklanması müzekkeresine destek veriyorlar. Akıllarının bir ucunda aynısının Mübarek'e karşı uygulanması da var. Elbette burada ne Mübarek'i ne de Ömer Beşir'i savunuyor değiliz. Lakin içerideki hesaplaşmada dış faktörler çağrılmamalı ve devreye sokulmamalıdır. Irak'ta ve başka yerlerde olduğu gibi başkalarının tanklarının sırtına binerek içteki dengeleri değiştirmek ancak işbirlikçiliktir. Elin parasıyla gerdeğe girmek gibidir. Mısır Müslüman Kardeşler Hareketi Genel Mürşidi Mehdi Akif'in de söylediği 'biz Mübarek'e karşı dışarıdan güç almayız' yaklaşımı sabitelerden birisidir ve fevkalede önemlidir. Gannuşi de aynı denklemi Tunus idaresi karşısında kurmuştur. Velhasıl liberalizm militan bir harekettir ve siyasi ahlâktan yoksundur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.