Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Darbeciler savaşa girerse..

Darbeciler savaşa girerse..

Arınç söyledi ve kızılca kıyamet koptu..
Çünki yaraya tuz bastı..
Sanki bilmiyor muyuz, darbeci subaylar savaşa girdiklerinde ne olduğunu, kendi gemilerini batırdılar.. Erkaya’yı hatırlayın.
Bizim Erkaya davası hâlâ devam ediyor. Adam yaşasaydı, bugün muhtemelen ETÖ davasında o da sanık sandalyesine oturacaktı.. O da 28 Şubat takımındandı, şu malum Batı Çalışma Grubu’ndan biri idi.. Belki o da ‘Encümen’den biri idi.. Sonra kimlere danışmanlık yaptı biliyorsunuz.. “Hakkımı helal etmiyorum” dedim diye, “Nasıl bir paşaya hakkını helal etmezsin” diye gıyabımda yargılayıp evimi haczettiler, biliyorsunuz..
Malesef, burası öyle bir memleket ki, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Bir yazar “Onbaşı olamayacakların general olduğu ülke” dedi, kıyamet koptu. 312 General birlik olup dava açtılar.. Sonunda ne oldu peki, Erdil Paşa ER oldu.. Adam haklı çıktı, ama dava hâlâ sürüyor.. Yani, general yaptıkları adam, onbaşı bile olamadı.. “Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki yolsuzluk iddialarına ilişkin açılan davada, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral İlhami Erdil’in ailesi tarafından 3 yıl içinde 1,5 ton çikolata, 60 bin paket sigara, 25 bin kutu kola, bin adet bardak tüketildiği iddiaları gündeme geldi.”
Başbakana “Pezevenk” diyene mi bakarsın, darbe yaptıklarında kellesi kesileceklerin ceset hesabını yapanına mı? Yoksa içki içmeyen bir başbakanın sofrasında içki siparişi veren paşaya mı? Başkomutanı da içki içmiyor şimdi. Ne yapacaktı o paşa yaşasaydı.. Başkomutanına da posta koyacak mı idi? Kendine itaatsizlik eden albaya ne yapardı o paşa.. O zaman Cumhurbaşkanı ona aynı şeyi yapsa yeri olmaz mı idi? Ordu kendi içinden çıkan bu kişilere karşı o zaman bırakın dava açmayı, idari soruşturma bile açamadı..
Erbakan, 28 Şubat’ta Başbakan olduğunda mozoleye çelenk koymak için giderken yanındaki albay kulağına eğilip ne dedi, hatırlıyor mu? O adam şimdi nerededir acaba?
Darbeci subaylar, soyduğu vatanın, baskı altına aldığı halkın inancı, tarihi, onuru, canı için kendi çıkarını tehlikeye atar mı?
Eleştirilen darbeci subaylar. O zaman birilerine ne oluyor ki, hemen gocunuyor, alınganlık gösteriyorlar.. Niye üstlerine alınıyorlar ki? Başbakan “Askerlik yan gelip yatma yeri değil” dedi kıyameti kopardılar..
Bu biraz da Aziz Nersin’lik bir fıkraya benziyor. “Tamam, özür dilerim” diyeceksin. “Askerlik yan gelip yatma yeridir.” Böyle mi diyecek. Bunu mu demek istiyorsunuz.
Hani Aziz Nesin, “Bu milletin yarısı aptal” gibi bir şey söyledi. Hemen homurdanmalar başladı.. O da çıktı özür diledi: “Özür dilerim, sözümü geri alıyorum. Bu milletin yarısı aptal değil” diye..
Bu memleket garip bir ülke. “Hacı, hoca, bey, paşa, efendi” kelimelerini sıfat olarak kullanmak yasak! Ama aynı devlet, nasıl hacı olacağına dair yönetmelik yayınlar, eğitim verir ve hac işini bizzat organize eder, hocaları maaşa bağlar, kimsenin sesi çıkmaz..
Mesela İstiklal Marşı, devleti, ulusun bütününü temsil eden bir takım organizasyonlar dışında bir yerde okunamaz, ama gel gör ki, yasaya rağmen dernek toplantılarında, kooperatif kongrelerde, mitinglerde, spor karşılaşmalarında filan her yerde okunur.. Okumazsan zaten hükümet komiseri zabıt tutar. “Ne yani, İstiklal Marşı’na karşı mısın” diye de sorgular.. Bu işlemlerin çoğu yasaya aykırı işlemlerdir.. İsterseniz İstiklal Marşı yasasını da internetten indirip bir bakın..
Bayrak da öyle. Yahu bir bayrak yasası var. Öyle düğün saloluna kadar her yerde, çivi ile duvara çakılmış bayraklar, bantla cama tutuşturulmuş bayraklar.. Bunlar suç.. Milli maç ya da asker yolcu ediyoruz diye, yağmurlu bir havada arabasının üstüne bayrağı bağlamış, basmış gaza gidiyor adam..
Kürsüye, masaya, masa örtüsü ya da dekor malzemesi gibi bayrak konmuş..
Sanki ilkokul duvar gazetesi gibi Atatürk’ün resmi, büstü, bir vecizesi, bir bayrak, işi abartıp vali, belediye başkanı, cumnhurbaşkanı, meclis başkanı, başbakanın, kimin resmini buldu ise asanlar da var..
Geçengün Zonguldak’ta idim. Sendikanın konferans salonunda “Kömür Türkiye’nin iktisadi kalkınmasının temel kaynaklarından biridir” gibi, Mustafa Kemal’e ait olduğunu iddia ettikleri bir sözü duvara yamışlar. Berberler ve kapıcılar odasında da bu tür yazılar var mı merak ediyorum..
Bakın bayrak ulusun bütününü temsil eder; bir kesim, onu bir başka kesime karşı sahipleniyorsa bu, bayrağın ruhuna ihanet anlamı taşır..
Kim takar bayrak yasasını değil mi efendim.. Hangi belediye başkanı, belediye kültür merkezlerindeki dekor malzemesi yapılan bayrağı indirmeye cesaret edebilir ki.
Paşanın biri gelip imar yasasına, trafik yasasına aykırı, hiç bir estetik değeri olmayan bir heykeli getirip cadde ortasına dikti, sök bakalım şimdi sökebilirsen..
Gecekonduların başına millet Türk bayrağını, Atatürk resmini boşuna dikmiyor.. Hazine arazisine bir Atatürk heykeli dik bakalım, sökebilecek biri var mı? Bursa tarafında biri cami avlusuna Atatürk büstü koymuş, kimse dokunamaz artık ona.. Bizimkiler hacca giderken resmi elbiselerinin üzerine bayrak resmini etiket olarak dikiyorlar.. Cumhuriyet mitinglerini hatırlasanıza.. Kim takar bayrak yasasını! Meraklısı için işte bayrak yasasının ilgili maddeleri (özet olarak): Madde 3- Bayrak, kamu kurum ve kuruluşlarıyla yurtdışı temsilciliklerine ve kamu kuruluşlarıyla gerçek ve tüzel kişilerin deniz vasıtalarına çekilir. Yurt içinde ve yurt dışında yetkililerin araçlarına takılır. Bayrak çekilirken ve indirilirken tören yapılır. Bayrak törenlerinin gereken biçimde yapılmasından o mahaldeki yetkili amirler sorumludur. Bayrağın; nerelerde daimi olarak çekilmeyeceği, hangi kapalı yerlere konulacağı, nerelere fon olarak takılacağı veya asılacağı, kamu kurum ve kuruluşlarından başka yerlerde ne zaman ve nasıl çekileceği, (...) bayrak çekme ve indirme zamanları ile bayrak çekilirken ve indirilirken yapılacak törene ilişkin hususlar, tüzükte gösterilir.(...) Bayrağın Selamlanması: Madde 5- Çekilmesi ve indirilmesi esnasında veya tören geçişlerinde Bayrak, cephe alınarak selamlanır. Bayrağın örtülebileceği Yerler: Madde 6- Türk Bayrağı, Cumhurbaşkanlığı yapmış kişilerin, şehitlerin ve tüzükte belirlenecek asker ve sivil kişilerin cenaze törenlerinde bunların tabutlarına, açılış törenlerinde Atatürk heykellerine veya resmi yemin törenlerinde masalara örtülebilir. Ayrıca milli örf ve adetler göz önünde tutularak bayrağın diğer kullanılma şekil ve yeri tüzükte gösterilir. Yasaklar: Madde 7- Türk Bayrağı, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk veya layık olduğu manevi değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz. Resmi yemin törenleri dışında her ne maksatla olursa olsun, masalara, kürsülere, örtü olarak serilemez. Oturulan veya ayakla basılan yerlere konulamaz. Bu yerlere ve benzeri eşyaya bayrağın şekli yapılamaz. Elbise veya üniforma şeklinde giyilemez. Hiçbir siyasi parti, teşekkül, dernek, vakıf ve tüzükte belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları dışında kalan kurum ve kuruluşun amblem, flama, sembol ve benzerlerinin ön veya arka yüzünde esas veya fon teşkil edecek şekilde kullanılamaz. (Türk Bayrağı Kanunu No: 2893, Kabul Tarihi: 22/9/1983 Yayımlandığı Resmi Gazete Tarih: 24/9/1983, Sayı: 18171, Tertip: 5, Cilt: 22, Sayfa: 599)
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar derler ya.. Bu da işte o hesap. Arınç doğru söyledi.. Arınç’a gocunanlar, öfkesini dışa vuranlar, yarası olanlardır..
Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi