Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

29 Mart seçiminin değerlendirilmesi

29 Mart seçiminin değerlendirilmesi

Normal bir insanın hayat tarzında zik-zak yapması, o insana olan güven duygusunu zedeler, hatta yok eder. Sırtlarını laikliğe, cumhuriyete dayayarak konuşanlar ve iş yaptığını zannedenlerden birçok insan zik-zak yapmada hayli başarılı(!) oldu. Bukalemun tipler, darbe çığırtkanları, irtica havarileri, gerenler, gerdirenler, başörtü hakikatini ülke için kara leke(!) görenlerin oy uğruna hangi renklere girdiğini gördük.
Miting meydanları yalanlara, gıybetlere, iftiralara, abartılı bilgilere ve sahte vaatlere hep malzeme oldu. Her hatibin ağzından çıkan söz, bu dünyada kalmayacak, mizan başında gündeme getirilecek ve şöyle sorulacak: Bu konuşmayı yaparken, niyetin, maksadın, gayen ne idi? Bu müthiş soruyu doğru cevaplandıranlarla yanlış cevaplandırmak isteyenler ayırt edilecektir.
Bazı parti başkanlarının konuşurken yüzlerinde oluşan sertliğin, iticiliğin ve hatta korkutuculuğun prim yapmayacağını tüm vicdanlar kabul etti. Medeni, edebi ve ahlaki özelliklerden kopuk yüzler ve sözler, vicdanlarda sorgulandı ve yargılandı.
Buna paralel olarak bazı parti başkanlarının oy için ortaya koydukları vaatlerin çok basit, komik ve gerçeklerle bağdaşmayan vaatler olduğunu gördük. Bu durum, ülke yönetimine talip olanların bilgi ve ileriyi görme dediğimiz firaset nimetinden mahrum olduklarını da ispatlamış oldu. Başörtüsünden dolayı kınanan ve çağdışı ilan edilen kızlarımızın hayata ve dünyaya bakışının bu firasetsiz insanlardan çok önde olduğunu iyice pekiştirmiş oldu. Bir asra yakındır insanların beyinlerine ve gönüllerine bakmayıp, sadece kıyafetlerine ve dış görünüşlerine bakarak hareket edenlerin iflas etmiş olduğunu hep beraber görmüş olduk.
Netice itibari ile bu ülkede laikliği, cumhuriyeti kullanarak işi yürütmek isteyenlerin, ülkenin sorumluluğunda kendilerini tek adres görenlerin, sırtını birtakım kuvvetlere dayayarak darbe isteyenlerin, beyinlerinden gelenleri değil, keselerinden gelen bilgi ve haberlerle gününü gün etmek isteyenlerin, inançlı insanlara olmadık iftira ve ithamda bulunanların, İmam-Hatipli olmayı bağnazcılık ve gericilik olarak yaftalayanların, mutluluğunu başkalarının mutsuzluğu üzerine kurmak isteyenlerin defterlerinin dürülmesinin halk ile ne kadar irtibatlı olduğunu hep beraber gördük.
Sayın R. Tayyip Erdoğan Bey’e teşekkür ediyoruz. Ancak, muhalefet parti başkanlarını sürekli muhatap olarak ele alması pek yakışık olmadı. Bu kadar üzerlerinde durmak gerekli miydi, onu kendilerine havale ediyor, üstün başarılar diliyorum. Dik duruşu ve dikleşmemesi, cesareti ve kalıcı hizmetleri ile Cumhuriyet tarihine soğuk damga gibi vurulmasına sebep oldu.
Sayın Numan Kurtulmuş Bey, siyaset sahasında ilk defa mesajlar verdi. Genel olarak edepli ve saygılı tavırlarını memnuniyetle karşıladık. İnşallah hayırlara vesile olur.
Sayın Bahçeli, sürekli agresif (saldırgan) tavrını sürdürdü. MHP içinde çok iyi, kaliteli insanlar da var elbette. Kanaatimce, Sayın Bahçeli’nin devri tamamlanmış gibi. Ama kendisi bilir. ‘MHP bir gün hak ettiği liderine kavuşur’ temennisini söylemekle yetiniyorum.
Sayın Baykal için ne diyeceğimi çok düşündüm. 71 yaşında olan bir insanın, yaşı gibi kelimeleri, cümleleri, konuşmalarının daha olgun, daha tutarlı, gerçeklerle örtüşen bir özelliğe sahip olması gerekirdi. Maalesef bunu göremedik. Ülke için ciddi bir projeyi duymadık. Sloganik sözlerden öteye gitmedi. Ne var ki yaşına saygınlığımız var. Sayın Baykal’ın Rabbi ile barışmasını, ahret âlemini bir daha gözden geçirmesini, ebedi âlemin ilk durağı olan kabir hayatına yaklaşmış olduğunu bilmesini isterim.
Sayın Ahmet Türk’e gelince, konuşmaları ile hareketleri arasında korkunç uçurumlar var. Toplumsal barışın altına sürekli saatli bomba kurmak istiyor. Sayın Türk, Doğu’yu parsellemiş gibi hareket ediyor.
“Doğu da Allah’ın, batı da” ayetinin verdiği mesajı ne yazık ki anlayamamış. Doğu’nun mert insanı, bir lokma ekmeğini on kişi ile paylaşmak isteyen cömert Kürt kardeşlerimizi parsellemenin hiçbir geleceği olamaz. Sayın Türk’ü dinlerken, şunu anladım ki; ırk olarak Türk ırkına sahip olan bizler, Kürt ırkına sahip olan kardeşlerimize, DTP’den çok yakınız. Biz batıda yaşayan insanlar, doğudaki kardeşlerimize ruhen, manen çok yakınız. Sadece fiziki bir mesafemiz var, o da mevcut iktidar tarafından giderilmek isteniyor. Rabbimden isteğimiz, Müslüman Kürt kardeşlerimize uygun liderlerin, beyinlerin takdir edilmesidir.
Sayın Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi kimliği ile her zaman dürüstlüğün, mertliğin ve doğru tavır sergilemenin mücadelesini verdi. Önceki gün bir helikopter kazası geçiren Yazıcıoğlu'ndan, bu yazıyı kaleme aldığım ana kadar bir haber alınamamıştı. Temennimiz ve duamız, bugüne kadar yaptığı hizmetlerini, Allah'ın izniyle bundan sonra da sürdürmesidir.
Ve Sayın Zeki Sezer, efkâr-ı umumiyede (kamuoyunda) gerçek kimliği istenilen şekilde pek bilinmiyor. CHP gibi Ergenekon’a bakışı ve ülke için ciddi projelerinin olmayışı sebebiyle güven kazanamadı.
Bizler nasıl bir hayat tarzı ister ve yaşarsak, o frekansımıza münasip idareciler gelir. Asıl gerçek budur. Halkın vicdanında toprağa defnedilen diğerlerine yer de kalmadı, ihtiyaç da hissedilmedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi