Bir sohbetin düşündürdükleri
Ergenekon soruşturmasının 2. iddianamesinde eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve arkadaşlarının İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay’la yaptıkları sohbet sadece beni ilgilendirseydi bu yazıyı yazmazdım.
Bana ayrılan sütunu şahsi meselelerim için kullanmam ama, daha önemlisi, söz konusu MİT mensuplarını muhatap saymam. Onların bana yönelik operasyonlarının hepsinin farkındayım ve bunları önemsemedim. Andıç olarak adlandırılan ve bir iftiradan ibaret olan belgeye dahil edilmemle yetinmediler, Hürriyet gazetesinde yayınlanan ve bu gazetenin tazminata mahkum edilmesiyle sonuçlanan haberlerin de kaynağı olduklarından şüphe ettim. Mesela söz konusu gazete benimle ilgili yıpratma amaçlı yazısının bir yerinde 5 Temmuz 1955 tarihinde Gelibolu’ya tayin edildiğimi yazıyordu. Benim bile hatırlamadığım bu olayı günü gününe yazmaları ancak özlük dosyamın önlerine konmasıyla mümkün olabilirdi. Bu olayı dava konusu bile yapmadım çünkü gazetenin bu konuda sadece kullanılan konumunda olduğunu düşündüm.
Bu sohbette bir hata olarak sunulan 9 Mart operasyonu bir devlet operasyonudur. Zamanın Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı operasyondan haberdardı ve günü gününe izliyorlardı. Ayrıca operasyon MİT müsteşarı tarafından yürütülüyordu. Devletin kanunlarıyla verilen bir görevi, kanun sınırları dışına çıkmadan yerine getirilmesi, bu operasyondan zarar görseniz bile, aşağılanamaz. Aksi halde devlet hiçbir görevini yerine getiremez. Bu nedenle benden söz eden ifadelerin gerçekte devlete yönelik olduğunu ve devlet görevlisi olan MİT mensuplarının böyle davranmaya haklarının olmadığını düşünüyorum.
MİT ile ilişkim benim tercihim değildi ve bu ilişki hayatımın seyrini son derece olumsuz etkiledi. Bir devlet organı kanunların kendisine yüklediği bir görevi yerine getirirken benden yardım istemişti ve istenen görev kanunların çizdiği hudutlar içinde yerine getirilmişti. Ancak daha sonra bu kurumun yönetimine gelenler yapılanları kurallara uygun olmadığı ya da ülkenin aleyhine saydıkları için değil, günün siyasi şartlarından etkilenerek, bir hata saydı ve bu görevi yerine getirenleri aşağılamak için elinden geleni yaptı. Bu aslında devletin bir sorunudur. Karşılaştığım olumsuzluklar beni yaralarken devletin de ayaklar altına alındığını görüyor ve kendimden daha çok devletin yaralanmasından üzüntü duyuyordum. Devletin her kademesinde yer alanlar ve onların etkilediği medya ya da tersinden bakarsak medya ve onların etkilediği devlet görevlileri hiçbir şekilde suçlayamadıkları kişileri yıpratmak için ellerinden geleni yaptılar.
Bu sohbette beni küçümsemek amacıyla söylenen sözlerden şahsen hiç etkilenmedim ama devletin önemli görevlerinde bulunan kimselerin bu vasfa sahip olmamalarından büyük üzüntü duydum. Hiçbir kurum ve kişiden bir beklentimin olmadığı bir dönemde kim ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın umurumda bile değil. Sadece güçlü ama aynı zamanda faziletli ve ona layık kişilerin görev aldığı bir devlete sahip olamamanın yarattığı hayal kırıklığını yaşıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.