Devletin tekliği
Gözaltına alınan bir kişi kendisini kanuna karşı gelmiş ama yakalanmış birisi olarak mı hissediyor yoksa karşı tarafa esir düştüğünü mü düşünüyor? Bu duygu ülkede devletin tekliğinin en önemli kanıtıdır.
Bir ülkede birileri darbe teşebbüsünden tutuklandığında, başarsaydı iktidarın aynı akıbete uğrayacağı düşünülüyorsa o ülkede hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi? Darbeciler de hukuka saygılı olabilir. İktidarı ele geçirdiklerinde devrilenlere suçlu gibi davranmayıp, şartlar bunu gerektiriyordu, üzgünüz ama yapmak zorundaydık diyebilir ve 12 Eylül’deki gibi önüne geleni cezalandırmaya kalkmaz.
Ergenekon soruşturmasının iki boyutu var: Birincisi darbe teşebbüsünde bulunmak ve ortamı hazırlamak için terör eylemlerinde bulunmak ya da bu amaçla örgütlenmek. İkinci boyutu bu hareket içinde yer alanların siyasi hedeflerinin bulunması.
Darbe bazı insanların hükümeti devirmek için bir araya gelmesi ve halkın güven duygularını sarsacak eylemler yapmasıyla gerçekleşmez. Bu nedenle ortamı hazırlamak için eylem yapanlar sadece birer suçludur ve cezalandırılmaları gerekir. Ancak her darbenin iç ve dış destekleyicileri vardır ve bunlar siyasi bir hedefe ulaşmak istemektedirler. Son darbe teşebbüsü iktidara karşı siyasi mücadelede başarılı olamayacaklarını düşünenlerin başvurduğu bir çözümdür. Yeni bir siyasi hareketin oluşumuna öncülük yapabilir ve belki de başarıya ulaşabilirlerdi ama bu yolu tercih etmediler. Siyasi plandaki projeleri de darbeyi kolaylaştırmak amacı taşıyordu. CHP ve MHP yönetimi için öngördükleri ve destekledikleri kişiler toplumsal çatışma yaratacaktı ve böylece darbe için uygun bir ortam oluşacaktı. Bunu gerçekleştiremedikleri için zaten iddia olunan darbenin başarılı olma ihtimali son derece zayıflamıştı. Bu nedenle, bana göre, Ergenekon operasyonu darbeyi engellemek için değil teşebbüs edenleri cezalandırmak için yapılıyordu.
Türkiye’nin temel sorununun devletin birbiriyle çatışan taraflardan oluşması ve ikili bir görünüm sergilemesidir. Eğer devlet tek bir gücün kontrolünde olsaydı sorunların niteliği konusunda bir ayrışma olmaz ama farklı çözüm yolları tartışılırdı ve muhtemelen en uygun çözümde taraflar uzlaşırdı. Hatta bir darbe gerekiyorsa bu konuda da bir mutabakat sağlanırdı.
Devletin tek olmadığını yaşayarak öğrendim. Kanunların emrettiğini kanunların çizdiği sınırları bir santim bile aşmadan 12 Marttaki darbe teşebbüsünü izlemekte MİT içinde görev yaptım. Kendimi devletin bir görevlisi sayıyor ve onun himayesinde olduğumu düşünüyordum. Ancak darbeye teşebbüs edenler muteber, kanunlara uyanlar itibarsız hale geldiler ve ben kendimi karşı güce esir düşmüş bir insan gibi hissettim. Devlet tek olsaydı kişilerin itibarı ona hizmet etme ölçüsünde olurdu. Ülkeyi yönetenlerin çoğunun devlete karşı suç işlemiş olmaları ya da sayılmaları, kanuna karşı gelenlerin bunu tekrarlamaktan çekinmemeleri, devletten yana nasıl olunabilineceğinin bilinmemesi ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.