Ermenistan muamması ve “izzetli musâlâha”
Ankara’nın Ermenistan politikaları muamması devam ediyor. Azerbaycan Parlamento heyeti Ankara’da görüşmelerde bulunuyor; lâkin siyasî iktidardan “bir şey olmaz” temenni ve tesellilerinin dışında net bir politika gözlenmiyor.
Dışişleri suskunluk içinde. Lâkin önceki gün Erivan’a giden Dışişleri Bakanı Babacan’ın Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Dışişleri Bakanı Nalbandyan ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile dörtlü toplantı sonrası diplomatik kaynakların “ayrıntılı bir şeyin konuşulmadığı” bilgisini vermekle yetinmeleri, belirsizliğin göstergesi.
Ermenistan Dışişleri Bakanı’nın, “Türk-Ermeni sınırının açılmasına dair bir anlaşmanın imzalanacağı”na ilişkin bir soruya, “Süreçte ilerleme kaydettik; bu noktaya yakında gelebiliriz” demesi Türkiye ve Azerbaycan kamuoyunda kaygılara yol açıyor.
Nalbandyan’ın bununla kalmayıp, “Cumhurbaşkanı Gül’ün Yukarı Karabağ konusunda öneride bulunduğu”nun hatırlatılması üzerine, bu konuda çalışmaları Minsk grubuna havale edip görüşme gündeminin gerisine itmesi ise endişeleri daha da arttırıyor. Kısacası, Ankara’nın Obama’nın “Ermenistan sınır kapısının açılması” telkiniyle başlayan Ankara-Erivan hattındaki bilinmezliğini sürdürüyor…
ERİVAN İDDİALARINDAN
VAZGEÇMİYOR
Cumhurbaşkanı Gül ve Dışişleri Bakanı Babacan’ın Azerî milletvekillerine açık “taahhüdleri” olacak mı, bilmeyiz. Ancak bunca haber kirliliği ortasında Erdoğan’ın medyaya, “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın ne söylediğine bakmıyorsunuz, sağdan soldan gelen haberlere bakıyorsunuz. Azerbaycan-Ermenistan arasında mutabakat sağlanmadığı sürece Dağlık Karabağ konusunda Türkiye-Ermenistan olarak nihaî bir sözleşmeyi imzalamayız” sözü, hâlâ önemini koruyor.
Ne var ki Başbakan’ın “Karabağ sorununun çözümüne bağlı” dediği yapılan “alt ve üst çalışmalar”dan da kamuoyunun mâlumatı yok… Sarkisyan, Ermenistan’ın 15 yıldır işgalini sürdürdüğü ve bir milyon Azerî kaçkının (göçmenin) yurtlarından, evlerinden edilerek çadırlarda perişan edildiği Dağlık Karabağ’daki insanlık dramından tek kelime söz etmiyor.
Yine Ermenistan’ın işgal ederek BM ve AGİT Minsk Grubu’nun kararlarına aykırı olarak Azerbaycan’ın bir parçası olan Nahcıvan’la arasını kesen Laçin Koridorunun açılmasından bahsetmiyor. Erivan’ın Ermeni diasporasının “soykırım isnadı”na resmen sahip çıkması ve başta Amerikan Kongresi ile Avrupa ülkeleri parlamentolarında yürüttüğü “iftira kampanyası”ndan vazgeçeceğini belirtmiyor.
Ermenistan’ın, “Büyük Ermenistan” ütopyasıyla Doğu Anadolu bölgesinin büyük bir bölümünü kapsayan Türkiye toprakları üzerindeki iddiasının anayasasından ayıklanıp Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanıyacağı taahhüdünü ağzına almıyor. Dönüp dolaşıp söylediği bir tek “sınırın açılması.”
Belli ki Erivan bunların hiçbirinden caymış değil. Obama’nın Türkiye’de olduğu sırada Nalbandyan’ın, “Karabağ konusunun ikili görüşmelerin tamamen dışında kalacağı” güvencesini Ankara’dan aldıktan sonra İstanbul’daki Medeniyetler İttifakı toplantısına gelmesi ve “Ermenistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler Ermeni soykırımının gerçekliğine şüphe düşürmez” cümlesi, Erivan’ın sözkonusu hususlarda hiçbir düzeltmeye niyetli olmadığını açığa çıkarıyor…
“İZZET-İ MİLLİYEYİ MUHÂFAZA
EDEREK, MUSALÂHA”
Neticede Bediüzzaman’ın tesbitiyle, “bazı Ermenilerin düşmanlık, hile ve hıyanetleri”, Osmanlının verâsetini taşıyan Türkiye’yi Ermenilerle bin yıl süren iyi komşuluk, dostluk ve barıştan geri bıraktırmamalı. Osmanlının eski “sâdık tebâsı”nı, ecnebilerin maşası diasporanın husûmet aşılayan tuzaklarına karşı dikkatli olmalı. Ancak bunun için Erivan’ın da mesnedsiz “iddia” ve “işgal”den vazgeçmesi gerekiyor.
Bediüzzaman’ın ifâdesiyle “Âdem zamanından beri yolda arkadaşlık eden bizimle gelmiş” unsurlardan olan Ermenilere elbette dostluk eli uzatılmalı. Zira “Şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vâbestedir (bağlıdır). Fakat mütezellilâne (zillet ve eziklik içinde) dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhâfaza ederek, musalâha (barış) elini uzatmaktır.” Yapılacak olan budur. (Münâzarât, 67,68))
Türkiye ile Ermenistan’ın dostluğu ve ilişkileri, her iki ülkenin menfaatine. Bölgenin barış ve istikrarı, şüphesiz karşılıklı saygıya ve toprak bütünlüğünü tanımaktan geçmekte… “İzzetli musalâha” için, öncelikle muamma politikalar netleşmeli. Başta Ermenistan’ın başta Karabağ işgali ve “tehcir”i “soykırım” diye çarpıttığı “soykırım iftirası”ndan caydırılmalı.
Aksi halde, “izzetli musalâha” olmaz ve gerçek bir barış ve dostluk sağlanamaz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.