Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Laik yaşam tarzı mı muhafazakar yaşam tarzı mı?

Laik yaşam tarzı mı muhafazakar yaşam tarzı mı?

Söylendiği gibi değil

Ülkedeki farklılaşmanın ve çatışmanın tarafların savunduğu ideolojiden, yaşam biçimlerinden kaynaklandığı söyleniyor. Daha açık bir ifadeyle laik yaşam tazını benimseyenlerle dini esaslara dayanan bir düzeni savunanların karşı karşıya geldikleri düşünülüyor. Bu iddiayı doğru kabul edersek bugün iktidara karşı olan cephede yer alan büyük sermayenin ve bazı medya gruplarının neden başlangıçta AKP’yi desteklediklerini açıklayamayız. O günlerde ortak payda demokrasi, AB üyeliği, küresel sermaye ile bütünleşmenin gerektiğiydi.

Bu konular varlıklarını sürdürürken neden büyük sermaye ve merkez medyası desteklerini çekmekle yetinmediler iktidar karşıtı bir tavrı benimsediler? Acaba bu güçler iktidarın politikalarında bir değişiklik olduğunu mu düşünüyorlar yoksa dünya şartlarında geçmişteki politikalardan vazgeçilmesini gerektiren bazı değişiklikler mi oldu? Eğer durum buysa hangi taraf şartlara uygun hareket etmiyor?

Yaşanan kriz ekonomik nedenlerle ortaya çıkmış olsa bile sonuç olarak hem ekonomik politikalarda hem de dünya dengelerinde önemli değişikliklere neden olacağı açıktır. Artık dünya ekonomik bir bütün sayılmayacak, ekonominin yönetimi finans kesiminin tekelinden çıkacak ve devletler genel çerçeveyi çizecektir. Bu kapitalist düzenin sona ermesi değil paraya hükmedenlerin siyasal gücünün sınırlandırılmasıdır. Yaşadığımız süreçte yeni iktisadi güç odaklarının yaratılması ve bunların devletin kontrolünde olması beklenir. Aynı olmamakla birlikte benzer bir süreç Rusya’da yaşanmış ve ekonomik güç oligarkların elinden alınarak devlet kontrolündeki kapitalistlere verilmiştir.

Türkiye’de burjuvazinin ve onun uzantısı olan medyanın tedirginliğinin nedeni burada yatmaktadır. Acaba iktidar yeni bir burjuvazi yaratmaya ve ekonomik gücün el değiştirmesine mi çalışmaktadır?

Bu sorunun cevabı şudur: İktidarlar dünyadaki şartlardan bağımsız hareket edemez. Edenler yerlerini başkalarına terk etmek zorunda kalırlar. Bu nedenle burjuvazi ya devlet kontrolünü kabul edecek ya da yerini bunu kabul edenlere bırakacaktır. Burada bir kısır döngü olduğunu da kabul etmek gerekir. Siyasal gücü elinde bulunduranlar aynı zamanda devleti de kontrol ederler. Öyleyse dünyadaki şartlara kim uyum sağlarsa o ekonomik gücü elinde tutacaktır. Türk burjuvazisi kendini bu konuda sorgulamalıdır. Aslında birbiriyle çatışan tarafların çözmesi gereken sorun aynıdır ve bu sorun dünyadaki değişmelere ayak uydurmaktır.

Şu soruları doğru cevaplandıran ve buna uygun politikalar izleyenler kazanır: Ekonomide küreselcilik sürecek mi? Yeni düzen ne olacak? Dünyadaki güç odaklarında bir değişme var mı? AB projesi gerçekleşecek mi? Bugüne kadar dünyadaki dengelere biçim veren nükleer silah gücü neden unutuldu? Eğer silahlı güçler yeniden gündeme getirilirse demokrasi, insan hakları, küreselleşme gibi konular eskisi gibi belirleyici olur mu?

Benzer bir durum bireyler için de geçerlidir. Bugün el üstünde tutulanlar, savundukları düşünce anlamsız hale gelince, bir kenara itilirler. Ama insanı her şart altında değerli kılan ne para ne mevkidir. İnsanlığın tarih boyunca oluşmuş ortak değerlerine sahip olanlar her zaman saygı değer olurlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi