Kudüs sevdalıları
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde yapılan Mescid-i Aksa sempozyumunda en fazla duyduğumuz sözlerden birisi Uşşak-ı Kuds (Kudüs sevdalıları) ifadesi oldu. Bilin ki, Kudüs aşıkları dirilmeden ve bu aşk kıvamına ermeden yani kara sevdaya dönüşmeden Kudüs ve Aksa kurtulmayacaktır. En az onu Yahudiler kadar sevmeden iddiamız batıldır. Tarihimizde gerçekten de birçok Kudüs aşıkı olagelmiştir. Bunların ilklerinden birisi Abdullah ibni Ömer'dir ve ahir hayatında Aksa ve kutsal kent Kudüs'ün mücavirlerinden birisi olagelmiştir. Dolayısıyla Kudüslüler, murabıtlar olduğu gibi aynı zamanda carulenbiya'dırlar. Yani peygamber komşularıdır. Keza İmam Gazali Şam'a gelmeden önce bazı kitaplarını bu kutlu şehrin böğründe (fi rihabi'l Aksa) kaleme almıştır. İhya'nın en azından bir kısmını bu kutlu beldede yazmıştır. Belki de İhya'ya revnakını veren hususlardan birisi budur. Hadislerde belirtildiği gibi hususiyle üç mescide ziyarete gidildiği ve kafile düzenlendiği gibi bu üç şehrin ve mabedin civarında da mücaverette bulunmak da aynı şekilde meşrudur ve onun ötesinde matluptur. Aksalılar ve Kudüslüler ve onun ötesinde Filistinliler murabıtlar olarak görevlerini tam yapıyorlar. Ama yalnızlar. Dedikleri gibi, Kudüs'ün kurtarılması ancak el ele vermekle mümkündür. Murabıtların elinden tutacak Kudüs sevdalılarına ve aşıklarına ihtiyaç var. Bu hususta ise bir eksiklik söz konusu. Kudüs ile ilgilenen Hasan Fehmi Ulus gibi arkadaşlar bu hususta büyük bir duyarsızlık hissettiklerini söylüyorlar. Özellikle de Türkiye ayağı hususunda büyük bir eksiklik gözlediğini söyledi. Gazze hadiseleri sırasındaki duyarlılık genel çizgide bir istisnasıdır. Araplar da zaten kimi Filistinlilere göre maalesef Aksa'dan ve Kudüs'ten vazgeçmiş durumdalar. Onlar için kutsal olan kavga kendi aralarında yaptıkları dahili kavgadır. Onun dışında başlarını kaldırıp da Kudüs'e ve Aksa'ya bakacak halleri ve mecalleri yok. Aynen Yahudilerin de dediği gibi Filistinliler açısından da (elbette bütün Müslümanlar açısından da) Kudüs'süz bir Filistin hiçtir. Yine Aksa olmadan da Kudüs bir hiçtir.
Modern murabıtlardan birisi olan Raid Salah tarihte Selahaddin Eyyübi'nin yaptığı gibi Kudüs ve Aksa'ya ilgi çekmek için 'Aksa tehlikede' mihricanları tertiplemektedir. Bu vesile ile birlikte 1948 topraklarında yaşayan Filistinli gençlerin dikkatini kutsal davaya ve sevdaya çekmiş durumda. Bu da Kudüs'ün ve onun ötesinde Mescid-i Aksa'nın geleceğidir. Aksa hiç bu kadar tehlike altında olmamıştı. Raid Salah'ın tertip etmiş olduğu yıllık ihtifallere Güney Afrika Müslümanları bile katılıyor. Konuyla nispeten ilgili olmama rağmen ben bile bu ihtifallerden bihaberdim. Güney Afrikalı kardeşlerimiz bile bu ihtifallerle yakından alakadar oluyorlarmış. Tebliğcilerden Abdunnasır Halit Ağbariye ise bu ihtifallerin tarihi derinliğine temas etti. Selahaddin Eyyübi de Kudüs'e ilgiyi canlı tutmak için El Aksa'ya yönelik manevi seferler babından beyarik/bayraklar seferlerine ön ayak olmuş. Buna meşaleler yürüyüşü de denmektedir. Aksa hep yürüyüşlere sahne olmuş bir kentimiz. Bunlardan birisi İsra olayında Peygamberimizin Aksa'ya gece yürüyüşüdür. İşte bu seferleri tarihin derinliklerinden çıkaran ve yeniden aktif hale getiren Raid Salah olmuştur. İlginçtir, Sempozyumun ilk oturumunda oturum başkanı Raid Salah idi. İlk konuşmacı ise Raid Fethi idi. İkisinin de Raid olması ve ikinci adlarının ise Salah ve Fethi olması bana manidar geldi. Zira hadiste 'er raidu la yekzibu ehlehu' denmektedir. Yani raid/öncü bir anlamda akıncı ehline, yakınlarına yalan söylemez. İnşallah 'Raid'ler Bediüzzaman'ın ifadesiyle Kudüs davasının pişdarları yani öncüleridir. Akıncı başları ve murabıt başlarıdır. Kudüs sevdalıları ise yoldadır. İkinci olarak Raid Salah'ın Salah'ı Salahaddin'i remzediyor olmalı. Raid Fethi ise fethi müjdeleyen bir isim.
Aksa'ya adanmış gönüller ve sevdalılar gerekiyor. Günümüzde yeni Hazreti Ömer, İbni Ömer'ler Selahaddin'ler ve Selahaddin'in öncüleri olan Nureddin Zengi'lere ihtiyaç var. Sanki bir şiirinde merhum Nizar Kabbani, Selahaddin'in kandillerinin aydınlattığı yoldan bahsetmektedir. İsrail'in Duvarlarına Fedai Bildirileri başlıklı şiirinin bir rübaisinde şunları terennüm etmektedir:
Mescid-i Aksa yeni bir şehit,
Eski hesaba onu da ilave ettik.
Ateşler değil, yangınlar değil,
Kandiller aydınlatıyor yolumuzu...
Evet, Aksa minberinin yakılması hadisesinde olduğu gibi İsrail'in yolunu ateşler aydınlatıyor, semayı yangınlar ve ateşlerle aydınlatıyor. Hazreti Ömer ve Selahaddin Eyyübi'nin yolundan ve izinden gidenler ise Kudüs'ün yolunu kandillerle aydınlatıyorlar. Kandiller ve çıralar Kudüs yollarında göründüğünde bilin ki fetih yakındır. Davud'un ve Süleyman'ın hakiki torunları Selahaddin ve Yavuz yeniden dirilmiş gelmiş demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.