Cumhurbaşkanını didiklemenin anlamı
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi bir çevrenin yüreğine oturdu. 367 garabeti falan sökmedi ve Gül, en demokratik şartlar içinde Cumhurreisi seçildi.
O günden bu yana, oradan buradan didikleyerek, içlerindeki ateşi söndürmeye çalışıyorlar.
Türkiye'ye neye mal olduğuna aldırdıkları yok.
O çevreye göre, her şey, Gül'ün Türkiye Cumhurbaşkanı olmasından daha az tehlikeli.
Acaba yargı yoluyla bir şey yapılabilecek mi?
Git Sincan'a dava aç.
Hiçbir yer olmazsa, Iğdır'da da olabilr.
Yeter ki "hakimini bul!"
Cumhurbaşkanı'nı 1 trilyonu iç etmekten sanık sandalyesine oturt. "Şüpheli" diye kayda geçir, dünyaya ilan et.
Aynı konuda Yargıtay tarafından verilmiş takipsizlik kararlarına aldırma.
Aynı davada benzeri statüde olan, yani parti içinde mali sorumluluğu bulunmayan kişilerin yargılanıp, beraat etmiş olmalarına aldırma.
Cumhurbaşkanlarının en az milletvekilleri kadar dokunulmazlığa sahip olabileceği yorumlarını bir kalemde es geç.
Anayasa'nın "Cumhurbaşkanları vatana ihanet dışında yargılanamaz" hükmünün seni hiç ilgilendirmediğini düşün.
"Cumhurbaşkanları ancak, görev süreleri sonunda yargılanırlar" tarzındaki Anayasa hukukçularının yorumlarını görmezden gel.
Ve "Anayasa'da Cumhurbaşkanları için dokunulmazlık kaydı yok" gerekçesine sığınarak davayı patlat.
Bunun adı da "Yargının bağımsızlığı - tarafsızlığı" olsun!
Ergenekon davasını yargının bağımsızlığı- tarafsızlığı hengamesinde harcamak isteyenler, bu konuda dillerini yutsunlar.
USAK Başkanı Doç.Dr. Sedat Laçiner'in aşağıya alacağım, Taraf'tan Neşe Düzel'e söylediği sözleri, içlerinde Ergenekon avukatlığına soyunan Ana Muhalefet liderinin de bulunduğu bazı vatandaşlarımız için bir anlam taşır mı acaba?
"Ergenekon davasının sanıklarına bakın...
"Sanıklar veya bir kuvvet komutanı İsrail'in Mossad'dan daha karanlık istihbarat örgütünün başındaki insanla konuşuyor. Diğer paşalara bakın... Ne kadar çok İsrail'le konuşmuşlar. Bu size çok normal geliyor mu? Kuvvet komutanları niye bu kadar çok İsrail'le görüşüyorlar? Bedrettin Dalan (Aynı mülakatın başka yerinde Laçiner onu Ergenekon'un kilit ismi olarak niteliyor) İsraillilerden yardım istedim, diyor. Niye böyle bir şey yapıyor? Jandarma İstihbaratının başındaki kişi niye Rusya'ya kaçıyor? Niye etrafında bu kadar çok Rus var? Bunlar normal şeyler mi?" (Taraf, 19 Mayıs 2009)
Oysa bu, Ergenekon'dan sadece küçük bir kesit.
Alın işte, Danıştay cinayeti, tüm yargı kademelerini dolaştı ve sonunda Ergenekon davası ile bütünleşti.
Bu cinayet ki, Ankara'da fırtına estirmiş, tepkiler, Hükümet üyelerine Kocatepe Camii avlusunu dar etmişti.
Ergenekon'un avukatlığını genel başkanlarının yaptığı CHP, Gül'ün yargılanması ihtimali karşısında sevinçten dört köşe...
Ergenekon deyince yüzleri buruşuyor. Danıştay davası Ergenekon'la bütünleşince sus pus oluyorlar.
Ergenekon davası, kanlı ve karanlık bir geçmişi, gün yüzüne çıkarmayı ve Türkiye'nin ayaklarındaki prangayı sökmeyi amaçlıyor.
Ergenekon'u Gül'e dava açarak dengeleyelim.
İçimiz soğusun.
Bu mudur amaçlanan?
Ergenekon dosyası kapanır mı böylece?
Ne kadar derin bir şaşkınlığın ürünüdür bunlar!
USAK (Uluslar arası Stratejik Araştırmalar kurumu) Başkanı Sedat Laçiner sözlerini şunlarla bağlamış:
"Türkiye, yeni döneme, tam demokrasi ve Ankara'da tek devletle girmek ve Ergenekon'un başını ezmek zorunda."
Laçiner, iktidarın yandaşı falan değil.
Ama aklı selimden yola çıkan herkesin gördüğünü görüyor.
Şu anda Türkiye, gerçekten tarihi bir süreçten geçiyor.
Cumhurbaşkanı Gül'ü yargılama girişimi, bu süreçte Türkiye'nin ayağına yönelik (Evet, doğrudan Türkiye'nin ayağına yönelik) küçük çelmelerden birisi. Etkili olur mu, hiç sanmıyorum.
Bunlar, öylesine suyu yokuşa doğru akıtma çabaları ki, dünyada olan biteni biraz yukardan seyredebilen için komik oluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.