Sayın Baykal!
Ne talihsiz bir adam şu Baykal.. Söylediği her söz ayağına dolanıyor.. Ağzından çıkanı kulağı duymuyor, ya da sözünün nereye gittiğinin farkında değil. Mesela “takiyye” nedir, takiyyeci kime denir kesinlikle bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor. Aslında “münafık” demek istiyor. Ama münafıklığın kafirlikten daha kötü bir şey olduğunu bilmiyor. Aksi halde biri kendine “kafir” dese ne hisseder, ama kendisi ve arkadaşları AK Partililere, “münafıklık” isnat etmek için “takiyyeci” diyor.
Bu sözler bir politikacıya, bir bilim adamına değil, kimseye yakışmıyor.
“Başörtüsü İslâm’da yok” diyor. O zaman niye laikliği işe karıştırıyorsun? Laiklikse; siyaset niye dine müdahale ediyor? Başörtüsünün dinî bir gereklilik olduğu Mustafa Kemal zamanında basılan Kur’an tefsirinde ve Diyanet mealinde bile var. Bu örtüyü örtenler, kendileri inandıkları için örtüyor. Başkasına zorlamıyor ki. Aynı mantıkla başı açıklar, başkasına fiilen ve yasa zoru ile, birtakım güçleri arkasına alarak açtırmaya çalışıyorsa, asıl sorun açık ve yakın tehlike ortada dururken, potansiyel bir tehdit algılaması nasıl öncelikli bir mesele haline gelir?.
CHP’lilerin halini izlerken oturup Baykal’a bir mektup yazayım dedim. Sonra bunu sizlerle paylaşmak istedim. Siyasetin sefaletine bakar mısınız?. Bir yargı adamı çıkıp, hâlâ Ortaçağdan söz ediyor. Bunların Ortaçağı filan bildikleri yok. Laikliği, hukuk devletini, demokrasiyi de bildikleri yok. Yüreklerinden büyük öfkeleri var sadece.. Mizah konusu olduklarının farkında değiller.. özgürlük, hukuk, adalet, insan hakları, barış lügatlerinde yok.. çağdaş da değiller.. 1. Dünya Savaşı yıllarında ortaya çıkan, bugün anlamını yitiren ve dünden bugüne siyasî kadrolarını kaybeden kavram ve kurumların arkasına saklanarak halka karşı meydan okumaya devam ediyorlar..
Birileri bunlara faşizmin ve Maoist bir komünizmin artık olmadığını söylemeli.. Hitler, Stalin ve Musolini öldü.. Yoksa ruhları başka bedenlerde yaşıyor mu?
İşte Baykal’a söyleyeceklerim: “Hayır! Bu kadarına da dayanamadım.
Şu “Takiyyeci” lafını artık bıraksanız.. Bu Arapça bir kelime..
Mesela “Takiyüddin”, Osmanlı döneminde önemli bir astronomi alimidir.
Takiyye kelimesi, İslâm geleneğinde, baskı altında kendini / dinini gizleme ruhsatını ifade eder. Eğer size baskı yapan biri varsa ve bu tehdit açık ve yakın bir hal almışsa, temel haklarınız ve hürriyetiniz tehdit altında ise, gerçeği gizleyebilirsiniz demektir.
Bu anlamda birisine “Takiyyeci” diyen kişi, kendinin baskı / zulüm / işkence / tehdit yapan taraf olduğunu da ikrar etmiş olur..
Yani gelenekte takiyyeci değil; bu suçlamayı yapan suçlu konumdadır.. Bunun pratik sonucu ise “şecaat arzederken sirkatin söyleme hali”dir..
Arapça kökenli bu kelimenin anlamı şu şekilde: 1- Gerçek inanç veya düşüncesini söylemeyip gizli tutma, 2-Şii ve Batınilerde siyasi düşünce ve inançları gizli tutma, 3- Dinini saklama, mezhep belirtmeme, gizleme..
Biliyorum siz bu sözü ikiyüzlü, sahtekar anlamında hakaret kastı ile kullanıyorsunuz, ama bir siyaset adamına yakışmıyor ve çok hafif kaçıyor.. “İkiyüzlülük”ün bizim geleneğimizdeki karşılığı “münafık”lıktır.. “Kafir” demekten daha ağır bir suçlamadır. “Kafir”, “inkâr eden” demektir.. Münafık bu anlamda “içi başka, dışı başka” demektir.. Eğer kastınız buysa bu da çok ağır bir suç. çok ağır bir isnat..
Arkadaşlarınız kızdıklarında ağızlarından çıkan sözleri kulakları duymuyor..
Sanıyorum siz Alevi / Şii kültüründeki “sır”dan da habersizsiniz.. Kaldı ki, insanların inançlarını gizleme hakkı temel haklardandır. Bu anlamda “takiiye” evrensel bir hak anlamı da taşır.. İsterseniz bu konuda internete, ya da Hollandalı müsteşriklerin hazırladığı İslâm Ansiklopedisi’ne bir bakın..
ülkemde siyaset yapanların daha bilgili ve ölçülü olmasını isterdim.. Onun için yazmadan edemedim.. Sadece siz değil, arkadaşlarınız da bu konuda cahillerin cesareti ile, bilmedikleri bir konuda iddia sahibiler. Mumcu’nun ifadesi ile “bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmak” gerçekten çok kötü.
Sayın Baykal. Şu “Hanefi” meselesine de bayıldım.. Aynı şeyi Erdoğan söylese ne yapardınız bilmem.
“Nas ile sabit bir konuda içtihad olmaz” ya da bir içtihadı din gibi takdim etmek mümkün değil. “Eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı”. Size bu bilgileri kim veriyor bilmiyorum ama, yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder derler.. Siz bizleri cahil sanıp bize din mi biçmeye çalışıyorsunuz?. Bırakın herkes inandığı gibi yaşasın ve düşündüğünü özgürce ifade edebilsin. Biz batılılaştırılmadan da, bin yıl burada Ezdiler (Şeytanı Melek-i Tavus diye takdis edenler)le birlikte yaşadık.. Laiklik bu değil.. öyle şeyler söylüyorsunuz ki, devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temelleri ile çelişiyor. İnsaf edin! Adamlarınız şeriata hakaret ediyorlar. “Şeriat” ne demek biliyor mu bunlar?. “Şeriat”a küfredilir mi? “Şeriat” “bir dinin emir ve yasaları”, ya da “hukuk”, “meşruiyet” demek değil mi?
Yakışmıyor size.. Size ve kimseye yakıştıramadığım şeyler oluyor.. Sizden, çocuklarımızın Hristiyan ülkelerde gördükleri saygı ve anlayış kadar saygı ve anlayış beklemek hakkımız değil mi?
Neyse, bazı gerçekler zamanla ve bu tartışmaların ışığında aydınlanacak.
Keşke biraz empati yapabilseniz.. Keşke ne dediğiniz ve yaptığınız kadar, nasıl anlaşıldığınızı da hesaba katsanız. Keşke öfkenize bu kadar yenilmeseniz. Ama siz bilirsiniz. Sonunda Allah (cc)’ın dediği olacak.. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler!
Sayın Baykal..
Lütfen insaf edin.. Haketmedik ve bu sözler, bu üslub size yakışmıyor.. Bir gün gelecek, herkes bu dünyada yaptıkları ve yapmaları gerekirken yapmadıkları, söyledikleri ve söylemeleri gerekirken söylemedikleri ne varsa hepsinin hesabını verecek. Ben o güne inanıyorum.. Görüşeceğiz o gün. O din gününde, mizan kurulduğunda. Saygılarımla.”
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.