Medyada da zemin sarsılıyor
Bir süre önce, Mehmet Ali Birand'la birlikteyken, bir önceki akşamın reyting başarısını telefon muhatabıyla kutladığını görünce, "Kanal-7 Haber Saati'nin yükselişi neden görmezden geliniyor?" diye sordum. Sağolsun, önceki gün, "Ana haberlerin seyircisi artıyor" başlığı altında tek cümleyle gelişmeye değinmiş. Şöyle: "Kanal 7'nin tırmanışını anlıyorum; AKP yanlısı ve muhafazakâr yayınıyla ilgi çekiyor."
Ne kadar basit, görüyorsunuz...
Taraflı yayın yapan bir habercilik anlayışının ilgi çekeceğini bu alanın öndegelen isimlerinden birinin bu basitlikte kabulleneceğini hiç sanmazdım. Yanlış bir değerlendirme bu. Kanal-7'inin 'Haber Saati' bence 'AKP yanlısı ve muhafazakâr' olduğu için değil, başka kanalların yanlı yayınlarına karşılık, en taze haberleri en serinkanlı biçimde verdiği ve haberle yorumu ayırdığı için ilgi çekiyor.
Kendim de bültenin bir parçasıyım; bu sebeple daha öte bir övgü yapmaktan kaçınıyorum.
İlgi konusu medya olduğu için şu sırada yaşananları en iyi anlayanlardan biri Radikal yazarı Haluk Şahin... Bildiğini ve anladığını en samimi hisleriyle okurlarıyla paylaştığını sanmıyorum; ancak yine de doğruları tespit edebilecek yetkinlikte Haluk Bey. Dün yazdıklarına bir göz atın: "Son yıllarda Türkiye'de büyük bir ideolojik hegemonya mücadelesi yaşanmaktadır. En önemli ideoloji üreticilerinden biri olan medya, bu savaşın ana cephelerinden biridir. / Medyanın temelde iki ideolojik işlevi vardır: 1) Topluma neyin önemli olduğunu söylemek, yani gündem belirlemek; 2) Gündeme giren konuların nasıl anlaşılacağını belirleyen çerçeveleri seçmek."
Son yıllarda 'merkez medya'nın merkezi konumunu bozacak gelişmeler yaşandığını isabetle görmüş Haluk Şahin: Gündemi belirleyemiyor, konuları kendi gözüyle aktarmakta artık başarılı olamıyor... Bu gelişmenin öteki taraftaki aktörlerini 'tarikat ve cemaat kökenli alternatif grup' diye tanımlama yanlışlığına düşse de doğru bir tespit bu. Yıllar önce önemli bir medya patronuyla basınımızın yapısı üzerine konuşurken, "Görüyorsun" demişti, "Amcam DP milletvekiliydi; hep sağ partileri desteklemiş, 27 Mayıs'ta büyük darbe yemiş bir aileden geliyorum; buna karşılık gazetelerimde çalışanların neredeyse bütünü bu geleneğe ters bakan insanlar..."
Türkiye'de medya düzeni hâlâ öyledir. Patronların gönülleriyle gazeteleri arasında kilometrelerce uzun bir yol vardır. Paralarıyla çıkan gazeteler patronlara ters yayın yaparlar; bu tuhaflığı da "İşin raconu böyle" gerekçesi arkasına saklayarak... "Gazeteler muhalif olmak zorunda" derler sözgelimi, ya da "Mutfak baskısı diye bir şey var; bir-iki ters haberi görmezden gelirsek muhabirler isyan eder" demeyi ihmal etmezler...
Saçmalık elbette. Yalan habere alışmış bir yayıncılık anlayışının mazeretleridir bunlar. Son zamanlarda birbiri ardına özür dilenen haberler bu anlayışın ürünüdür.
Sonuncusu Tarhan Erdem'in Milliyet'te yayımlanan araştırması olmak üzere Türk toplumunun değerleri üzerine yapılan hangi araştırmaya bakarsanız bakın, göreceğiniz tablo şudur: Mini mini bir küçük azınlık kendisini 'inançsız' olarak tanımlarken, neredeyse toplumun bütünü 'dini vecibelerini yerine getiremeyen ama dindar' ile başlayarak 'dinin bütün emir ve yasaklarını yerine getirene' kadar uzanan 'inançlı' bir kitlemiz var.
"Acaba medyada durum nasıl?" diye sorarsam, çok satan gazeteleri hazırlayan meslektaşlar alınırlar mı? Kimsenin eğilimini sorgulamıyorum, herkesin inancı kendine; alınganlık gösterecek bir durum değil bu. Ben Aydın Doğan olsam Konda şirketini, Türkiye genelinde yaptırdığım 'inanç araştırması'nın sorularını gazetelerim ve kanallarımda çalışanlara da yöneltmekle görevlendirirdim. Gazete sattığımız toplum ile gazeteleri çıkaranlar arasında nasıl bir ilişki var? Uyum mu, yoksa nefret ilişkisi mi bu?
Son zamanlarda meydana gelen ve bazılarını alarma geçiren medyadaki zemin kaymasını bu tersliğin düzeltilmesi çabası sayabiliriz.
'Dinci' dedikleri gazetelerde ne 'dincilik' yapılıyor ki? Aptalca bir adlandırma bu, ama ustaca. Böylece o gazeteleri alan insanları 'farklı' gösteriyorlar. Gazetelerin satışı biraz artsa, "Bedava dağıtıyorlar" diye patronlarını aldatıyorlar. Peki ya, Haber Saati neredeyse iki yıldır her kesimden insan tarafından izlenmeyi nasıl başarıyor?
"Para dağıtarak izletiyorlar" denilemeyeceği için, "AKP yanlısı ve muhafazakâr yayınıyla ilgi çekiyor" gerekçesini veriyorlar; temel tezlerini yalanlayan bir gerekçe olduğunu fark etmeden...
Türkiye'de güzel ve iyi şeyler oluyor; medyada da güzel ve iyi şeyler olmasın mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.