Serdar Arseven

Serdar Arseven

Ayşe bebek

Ayşe bebek

Ayşe Ebrar Çakmak, dört yaşında bir bebek.
Yılda dört-beş kere boğazı şişer...
Anne-babası her seferinde doktora götürür.
Boğaz kültürü yapılır...
Sonuca göre; ilaç tedavisi uygulanır.

Ayşe Ebrar Çakmak, kıymetli dostum Ebubekir Bey’in kızı...
Ebubekir Bey’in iki kız evlâdı var.
Abla olan, Ayşe Ebrar.
Her baba gibi;
Ebubekir Bey de, kızının özel yeteneklere sahip olduğunu söyler.
Diğerlerinden önce yürümüş, önce konuşmuş... Vesaire...
Çekilir mi;
İnsanoğlu “evlâdını” bu kadar sevmese...

Yılda dört-beş kere boğazı şişer, dedik ya.
Bu “sık tekrar”ı göz önünde bulunduran doktoru, aileye “ameliyat tavsiyesinde” bulunmuş.
Siz olsanız ne yaparsınız?..
Ameliyatı, gerekli olduğu halde yaptırmamanın bir dolu sakıncası var.
Mesela; büyüme ve gelişme üzerine olumsuz etkileri olabilir...
Daha kötüsü;
Tedavi edilmemiş bademcik enfeksiyonları, romatizmal kalp hastalıklarının gelişmesine sebebiyet verebilir...
Yani...
Ameliyatın geciktirilmesi son derece sakıncalı bir durumdur.
Ayşe’nin anne ve babası, bademcik ameliyatlarının en kolay müdahaleler arasında yer aldığını da düşünerek, “olur” der...
Lâkin...
Kader...
Ayşe...
Ebubekir Bey’in kızı.
Annesinin nazlısı.
Ayşe Abla...
Bademcik ameliyatının sebep olduğu kanamadan dolayı...
Önceki gün...
Maalesef!..

“İman kaybından” sonra insanoğlunun başına gelebilecek en acı kayıp.
Evlât!..
Huyumu suyumu çok iyi bilen, her sabah yanıma gelip “öpmemi” bekleyen muhabbet kuşumuz öldü de...
Ne üzüldüm, Allah’ım...
Bir kuş için bunca yanılıyorsa...
O ana-baba bu acıya nasıl dayanır!..
Allah’ım.
Sabır!..

Şimdi ben, ne yapsam?!..
Üzüntüm büyük, kızgınlığım galiba daha fazla...
Ne bileyim; “En basit ameliyatın bile garantisi yok” ama...
Doktorun, hata yapıp yapmadığına takılıyor kafam..
Bebeği ameliyattan alıp, eve götürmüşler.
Kanama olunca, geri getirmişler.
Müdahaleyle kanama durmuş...
Yine eve götürmüşler...
Yine kanama olmuş.
Bir kez daha müdahale edilmiş ama...
Beş saatlik mücadeleden sonra, yenik düşmüş Ayşe bebek.
Dün, bazı hekim arkadaşlarımla görüştüm.
Biri...
 “Bademciğin çok yakınından geçen bir atardamar var.
Bu damarın bademciğe olan mesafesi kişiden kişiye değişir.
Eğer çocuğun bademciğinin çok yakınından geçen bir atardamar söz konusuysa... Bademciğe yakın olan damarın duvarı çatlayabilir” dedi.
Anlamadığımız işler; böyle hastalar için risk daha fazla demek ki.
Ameliyat tavsiye edilmeden önce, o bölgenin durumuna ilişkin “tetkikler” tam olarak yapılmış mı?..
Kanamasını durdurduktan sonra çocuğu taburcu etmek doğru muydu?..
Bu işin üzerine mi gitsem?..
Yoksa...
“Gideni geri getirmek mümkün değil. Süreci tâkip etmek, ailenin yarasını sürekli olarak deşmekten başka bir işe yaramaz” mı desem?..
Bilemiyorum.
Babamı, açık bir “hekim ihmali”nden dolayı kaybetmiştim.
 “Sürekli ağrı” şikâyetiyle defalarca başvuran merhum babamı, her defasında “Kasında zorlanma olmuş” diyerek, bir merhemle eve göndermişti, o doktor.
Meğer, tümör ağrısıymış.
Doktor zamanında “şüphelenip” tetkik isteseymiş, erken müdahaleyle kurtulurmuş...
Bunları düşünüyorum.
Şimdi sigortalılar, devlet ve üniversite hastanelerinde muayene olabiliyor.
Ancak, çoğu doktorun hastayla en fazla iki dakika ilgilendiğini...
Tetkik ihtiyacı hissetmeksizin, ilaç yazıp gönderdiğini...
“Bu ilacı sigorta karşılamaz, paranla alacaksın” demeyi de ihmal etmediğini düşünüyorum.
Ebubekir Bey’in bebeğiyle ilgilenen doktor, nasıldı?..
YÖK üniversitelerindeki ideolojik saplantılar, hekim eğitiminde ne gibi “komplikasyonlara” yol açtı?.
Ya da... Açtı mı?..
Ebubekir Bey kardeşimi, “sabır dilemek” için aradığımda, doktordan şikâyetçi olmadıklarını...
Ortada bir “hata” bulunsa bile, “kasıt” olmadığı için tâkip etmek istemediklerini söyledi.
Acılarının zaman içinde, tekrar tekrar deşilmesini istemiyor.
Haklı...
Haklı da...
Varsa, “Sorumlulukları ortaya koymak”, sonraki müdahalelerin daha sağlıklı ve itinalı bir şekilde yerine getirilmesine fayda sağlamaz mı acaba?..
Bunlar kafamın bir yerinde.
Kalbimde ise “Cennete gitti, Ayşe Bebek” tesellisi var.
“Tıbbi hata var mı?” sorusunun üzerine gitmek de, tamamen aklımdan çıkmış değil.
Amma zor bir dünya...
Anne-babanın halini düşünüyorum şu anda...
Nasıl katlanılır, Allah’ım,
Ahirete iman olmasa!..
“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”
Kardeşim Ebubekir Çakmak’ın ve kıymetli yengemizin evlâtları Ayşe Ebrar Çakmak’a Cenab-ı Hakk’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.
Siz de...
Lütfen “dua” edin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi