Yol ayrımındaki İhvan
1982 yılının başlarında olmalı. Mısır’ın en büyük hapishanelerinden birisi olan Ebu Zabel’deyiz. Anbar diye tabir ettikleri koğuşlardan birisi.. Koğuşta en az kırk kişi kadar var. Aramızda Abud Zümer ve benzerlerinin kardeşleri de var. Koğuş içinde her türlü fikirden ve cereyandan insan var. Bize en yakın gelen grup İhvan mensupları. Onlar içinden de en makul geleni Abdussettar Milici. Melekeler kaybolmasın ve gelişsin diye herkes uzmanlık alanında veya bildiği hususlarda mini konferanslar veriyor. Ayrıca bol bol Kur’an tilavet ediliyor. Mini konferans veren ekip arasına zaman zaman ben de katılıyorum. En iyi bildiğim hususlardan birisi Osmanlı tarihi. Haziruna bildiğim kadarıyla Osmanlıyı anlatıyorum. Bir defasında Baltacı Mehmet Paşa’dan bahsettim anbarda bir uğultu ve kahkaha tufanı koptu. Meğerse Baltaca ve Baltacı Mısır’da mecazen maganda anlamına gelmekte imiş. Ve hatta onu aşan bir şekilde ve ötesinde kullanılan bir ifade şekli imiş. Şunu itiraf etmeliyim ki, Ebu Zabel ve kardeşlerinde 6 ayımız geçmeseydi Arapça’ya bihakkın hakim ve vakıf olamazdım. Okuma ve yazma yönüyle problemim yoktu. Mısır’da benden daha yoğun okuma programı olan birisi ya yoktu ya da nadirdi lakin pratiğimiz eksikti ve onu da Medrese-i Yusufiyede tamamladık. Anbarda (büyük hücre) eğitim derslerini ve konferanslarını organize eden isim Abdussettar Milici idi. Hapse girmeden önce bilahare kapanan Şerif Plastik’te çalışan bir arkadaş. Kibar ve centilmen bir kişiliği vardı. Akademik boyutu olan ender arkadaşlardandı. Sağ olsun bize de sahip çıkıyordu. Mısır dönüşümde Zaman gazetesinde çalışırken beni ziyaret etmişti. Ve bana bu ziyaretin anısına bir kitabını da hediye etti. Şimdi on üzerinde kitabı var. Bana hediye ettiği kitabın adı Tarih el Hareketi’l İslâmiyye fi Sahati’l Talim idi. Burada sağ olsun bizden de bahsetme inceliği göstermiş.
¥
Şimdi asıl üzerinde durmak istediğim kitabı, daha yayınlanmadan önce Mısır’da gürültü koparan ve gündemi değiştiren Muracaat el Fikri ve’t Tanzim Fi Cemaati’l İhvan el Müslimin adlı kitabıdır. Bu kitap daha yayınlanma safhasına girmeden Arap dünyasında büyük yankılar uyandırdı. Belki de içeriden yapılan bu çapta ilk eleştiri. Elbette Kamisu Gazze gibi kitaplar üzerinden Cemaat-ı İslâmiye gibi grupların genel bir İhvan-Hamas eleştirisi var. Bunları ayrı kategoride ele almak lazım. Ama Milici’ninkisi içten ve samimi bir eleştiri. Daha doğrusu nasihat. Yöntem üzerine İhvan hareketini mercek altına alan ve sabitelerini sorgulayan bir kitap. İnşaallah umulur ki bu tartışmalardan barika-ı hakikat doğar. Müşterek dostlarımızdan birisi olan Salah Abdulmaksut’la Filistinle Dayanışma Konferansı çerçevesinde Kaya Ramada Oteli’nde ayaküstü sohbet ettik ve Milici’yi andık. Zira onun da Maksut’un nezaret ettiği Kudüs Kitaplığı’nda yayınlanmış bir eseri var. Kudüs Kitaplığının 19. kitabı Tahriru Filistin/Filistin’in kurtarılması adını taşıyor ve Milici’ye ait. Abdussettar Milici’nin kitabı. İlk defa burada Milici mensubu olduğu İhvan hareketine esaslı bir eleştiri getiriyor. Yöntem olarak hareketi analiz ediyor ve bazı yanlışlarını ortaya koyuyor. Esasında birçok ulema geçmişte İhvan’a bu yönde nasihatlar tevcih etmiştir. Bunlardan birisi de Ebu’l Hasan en Nedevi’dir. Seyyid Kutup ve diğer İhvan liderlerinin arkadaşları arasında olan Nedevi özellikle siyasi boyut noktasında İhvan’ı kardeşce eleştirmiştir. Nasihat etmiştir dersek daha doğru olur. Ve 1952 yılı sonrasında. Hasan Bakuri gibi kimileri Nasır’ın ayartmasıyla hareketten ayrılmış ve ulema- sulta veya uluma-ı rusum arasına girmiştir. Lakin gerek Muhammed Gazali gerekse Yusuf Karadavi gibilerin bilahare İhvan’dan ayrılmaları şahsi değil yöntem ve ilkesel olmuştur. Daha doğrusu davet yöntemindeki farklılıklar nedeniyle gerçekleşmiştir. Bu bağlamda, gerek Yusuf Karadavi gerekse Ebu’l Hasan en Nedevi fena fi’s siyase noktasında İhvan’a nasihat etmiş ve yöntemlerini gözden geçirmeye çağırmıştır.
¥
İşte Nedevi ve Karadavi’nin işaretle geçiştirdiğini, bir biçimde Abdussettar Milici tam teorize etmiştir. Bundan dolayı son kitabı müthiş bir polemik ve gürültü koparmıştır. Esasında İslâmi hareketlerin meselesi yöntem meselesidir. Bu yöntem meselesi doğru ikame edilemezse esasatta sapmaların da nedeni olabilmektedir. Ben de bu meselelerle alakalı olarak İz Yayınları arasında çıkan Siyaset ve İtidal kitabında aslında Milici’nin temas ettiği yöntem sorununu el attım ve ele aldım. Teorize etmeye çalıştım. Bu mesele sağlıklı halledilemezse İslâmi hareketler kurur. Nitekim de öyle olmaktadır. Bu bağlamda, Abdussettar Milici hareketin gizliliğinden şikâyet etmekte ve şeffafiyetten uzak olmasına parmak basmaktadır. Bu bağlamda, İhvan’ın muhaliflerinin ispat ettiği lakin mensuplarının geçiştirdiği el Cihaz es Sırri gerçeğinden bahsetmekte ve bu gizli koluna da parmak basmakta ve hâlâ bu kolun faal olduğunu yazmaktadır. Bu gizli ve yarı askeri kolun liderliğini Mahmut İzzet’in yaptığını ve kendisiyle uğraşan kişinin de bu olduğunu söylemiştir. Mahmut İzzet ve seleflerinin zorla harekete görüşlerini dikte ettirdiklerini ifade etmektedir. Harekete örgüt değerlerinin yön verdiğine tanıklık etmektedir. Yöntem yanlışlığı nedeniyle daha büyük idealleri gerçekleştirmek bir yana kardeşlik hukukunun da süreç içinde payimal olduğunu ve da süreç içinde kaybedildiğini ve İslâm adap ve erkanından ve ahlakından uzaklaşıldığını ifade etmektedir. Netice itibarıyla Milici’ye göre, İhvan bugün çözümün bir parçası ve anahtarı değil sistem veya rejimle birlikte sorunun bir parçasını teşkil etmektedir. Milici’den anladığımız hususlardan birisi de şudur: İhvan büyük bir ulema boşluğu içerisindedir ve yönetici kadrolar teknokrattır ve İslâmi ilimlerden bibehredirler. Dolayısıyla, uleması olmayan hareketler sapmanın eşiğindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.