Gülen: Objektif olamıyorlar...
Pennsylvania- Mütevazi salonda Samanyolu Televizyonu'nun ana haberini muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ile birlikte seyrediyoruz. Dört gündür buradayım. Sayın Gülen oldukça rahatsız. Geçirdiği gribal rahatsızlık bronşite dönüşmüş. Ciğerleri sökülecekmiş gibi öksürüyor. Kendisini o halde görmek gerçekten çok üzücü. Bizlerin hatırına haberlerin sonuna kadar kalkmadı.
Almanya'daki Uluslararası Gülen Konferansı ile ilgili haberde Prof. Thomas Michel'in söylediklerini dinleyince, gayri ihtiyari, "Yabancılar doğru anlarken, bizde bazılarının anlayışsızlığı devam ediyor." dedi. Ben, "Efendim, anlamak mı istemiyorlar?" diye soruyorum. "Objektif olamıyorlar Hüseyin Bey." diye cevap veriyor. Ve eliyle salonda bulunan onbeş kişiyi işaret ederek devam ediyor: "İşte arkadaşlar, ceplerinde bir iğne bile yok, başkalarına batar diye taşımıyorlar..."
Gerçekten ben de uluslararası Gülen konferanslarını takip ettim. Dünya çapında böylesine bir hareketi objektif kıstaslarla anlamaya çalışıyorlar. Üç yıl kadar önce Türkiye'den 20 kadar akademisyen ve köşe yazarı arkadaşla Chicago'da böyle bir toplantıya katılmıştık. Mesela bazıları için "Işık Evler", "yasa dışı karargâh evleri" gibi bir tehlike olarak algılanır ve anlatılırken, Avrupa'dan gelen bir akademisyen "Bu evler, hareketin toplumun bütün katmanları ile ilk temas kurduğu yerler." değerlendirmesini yapmıştı.
Bakınız, Türkiye'de 115 ülkeden gelen öğrencilerin katıldığı Türkçe Olimpiyatları başladı. On gün boyunca Türkiye'nin gerçek gündemi budur. Ama yine bazı gazete ve televizyonlar bu destanımsı olayı görmeyecek, görmezden gelecek, okuyucu ve seyircilerine yansıtmayacaktır. Halbuki bu güzellik, Sayın Gülen'in ismiyle ve onu son derece üzen bir şekilde şahsileştirilemez. Sayın Gülen kaç defa, "Fedakâr öğretmenlere, belletmenlere, işadamlarına, onların ailerine büyük haksızlık yapılıyor. Bu, Türkiye'nin hareketidir, Türkiye'nin gücüdür. Dünyada hak ettiği yerde olması gereken ülkemizin, her yerde olma arzusunun, ferasetinin eseridir." diye yazdı, konuştu.
Dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerinin olduğu ülkelerde, Rusya'dan Amerika'ya, İngiltere'den Almanya'ya kadar 115 ülkede okullar, diyalog merkezleri açacaksınız ve sizin kim olduğunuzu, ne yapmak istediğinizi bilmeyecekler. Bunu normal bir aklın alması mümkün mü? Hâlâ "bu işlerin arkasında Amerika var" diye söylenenler çıkıyor. Türkçe bir dünya dili haline getiriliyor, değerlerimizin en güzel temsilcisi öğretmenler eliyle Türkiye ve insanımız sevdiriliyor. Türkiye'nin gerçek lobileri, sevgiyle, gönüllere girilerek oluşuyor, birileri ise hâlâ fitne fesat peşinde koşuyor...
Hiç unutmuyorum, yine bulunduğum şu mekânda, üç yıl önce bir Amerikalı, Washington'daki diyalog çalışmalarının içindeki bir arkadaşa mail atmış; "Sizin insanlık adına çok faydalı çalışmalar içinde olduğunuzu görüyorum, ben de para yardımı yapmak istiyorum." demiş. Sayın Gülen'e nakledilince aynen şunları söylemişti:
"İnsanların teveccühü bize bahşiş sayılır. Ama biz yabancılardan para almıyoruz. Alırsak, Anadolu insanının sadakatine vefasızlık olur. Bu tertemiz kaynağı başkasıyla paylaşmamak lazım. Kimseden bir zırnık kabul etmeme, hizmetimizin itibarıdır ve milletimize saygının bir ifadesidir. Millete mal olma çok önemlidir. Meseleyi topyekün millete mal edersiniz gözünüz arkada kalmaz. Thomas Michel, Anadolu'da bir demirciden etkilenmiştir. Demircinin, 'Alın terimle kazandığımı Afrika'da bir okula veriyorum.' demesi onu etkilemiştir. Allah bizi kötü örnek olmaktan korusun..."
Sayın Gülen, Türkiye'nin ufuklarını açıyor. O bizim çok önemli bir değerimiz. Fethullah Gülen'i müdafaa etmek, onun müdafaa ihtiyacından kaynaklanmıyor. Onu savunmak; milletimizin uluslararası alanda hak ettiği yeri almasını, evrensel insanî değerlerde buluşarak barış ve huzur dolu daha güzel bir dünyayı savunmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.