Kârlı bir şekilde iflas etmek!
Bazı şeyler göründüğü gibi değildir..
İflas ederek de kazanabilirsiniz.. Onun için “hileli iflas” diye bir şeyden söz edilir..
İflas ettireceğiniz şirketi cilalarsınız. Borsada hisseler tavan yapınca sazanlar atlar, herkes bu yağmaya / tatlı kâra ortak olmak ister. Sonra şirketin iflasını açıklarsınız, birileri paranızın üzerine yatar..
2009’un ilk 3 ayında Rusya’daki bir düzine cıvarındaki milyar dolarlarla ifade edilen servet sahibinin sayısı yarı yarıya düştü. Paraları ABD’ye aktı..
Petrol fiyatları 150 dolara çıkınca paralarını koyacak yer bulamayanlar, bütün dünyadan topladıkları bu paraları, bu borsanın yükselen yıldızlarına yatırdılar.. Sonra o şirketler batınca bütün servet uçtu gitti.
Fransız Merkez Bankası bile yüzmilyarlarca Euro kaybetti bu batık şirket operasyonunda..
ABD bütün dünyadaki serseri dolarları böyle topluyor. Onun için de doların çöküşü gecikiyor..
Rus mafiasının Rusya’yı sömürmesine onun için ses çıkarılmıyor. Sonunda bu paralar bir şekilde ABD’ye gidiyor.. Ya karapara operasyonları ile bu servete el konuluyor, ya da borsa oyunları ile ellerinden alınıyor..
Sadece Rus milyarderler ya da petrol şeyhlerinin paraları değil, Mafianın, siyaset ve bürokrasi içindeki rüşvetçilerin paraları da günü geldiğinde aynı adrese gidiyor..
Yani devletler de, devleti soyan siyaset ve bürokratlar da, sermaye grupları da, sonunda herkes Amerika için çalıyor. Kim kimden çalarsa çalsın, sonunda bu işten ABD kazanıyor..
Yahudi lobisi de bu işin kaymağını yiyor.. Borsa çıksa da, düşse de birileri çıkarken de, düşerken de kazanan tarafta yer alıyor. Senaryoyu yazan ve oyunu kuranların arasındaysanız, her zaman kazanan safta yer alıyorsunuz..
Görünen o ki; son global krizin kazanan tarafı ABD ve Yahudi sermayesi. Kaybedeni ise herkes..
Dünya bu krizden iki ders çıkardı: Borsa, bugünkü şekli ile bir kumar oyunudur ve doların boyunduruğundan kurtulmadan istikrar sağlanamaz..
Çözüm: 1) Vadeli işlemlerde ve uluslararası ticarette geçerli olacak yeni sanal bir para birimine ihtiyaç vardır.. 2) Borsaya kote şirketlerin yapılarının şeffaflaştırılması gerekir ve usulsüz işlemler konusunda uluslararası daha sıkı bir denetim ve yargılama-cezalandırılma sistemi getirilmelidir.. Yani nasıl silah kaçakçılığı, uyuşturucu gibi suçları izlemek için ciddi organizasyonlar gerçekleştiriliyorsa, uluslararası mali / piyasa sisteminin denetimi için uluslararası düzeyde mali suçların izlenmesi için bir mekanizma gerekmektedir. Ve kesinlikle dolarizasyonun önü alınmalıdır.. Bunun garanti altına alınabilmesi için uluslararası devletten devlete, devletten özel sektöre ya da uluslararası kuruluşların kredilendirme esasları, denetimi yeni esaslara bağlanmalıdır..
Biz yıllarda bu mahsup kredileri ile adeta dolandırıldık.. Şartlı kredilerle savunma sanayiinde, tarımda, yatırımlarda, ticarette dışa bağımlı hale getirildik..
Madem ulus devletler çözülüyor, uluslararası bir hukuk düzeni oluşturuluyor. Uluslararası para ve mali politikaların da uluslararası bir düzene kavuşturulması gerek.. Bunu denetleyecek olan BM’nin de yeniden yapılandırılması şart..
BM “parayı verenin düdüğü çaldığı”, “herkesin parası kadar söz sahibi olduğu” bir yapı olamaz! Olmamalı!
Bu işleri İsrail derin devleti, Amerikan derin devleti ile birlikte kotarıyor.. Buna İngilizleri de eklemek mümkün..
İsrail ve Yahudi lobisi aynı şey değil.. Yahudi lobisi ABD, AB ve global piyasada söz sahibi olan bir güç.. İsrail onun kendi mahallesi.. Broklyn gibi bir yer yani. Kutsal, sembolik bir “baba ocağı” değil, “ana ocağı”, “ana yurt”.
Derin devleti en kolay meşruti kırallıklarda uygulayabilirsiniz.. İngiltere / Birleşik Krallık / Büyük Britanya örneğinde olduğu gibi.
Mesela ABD dediğiniz örgüt, 51 Amerikan devletinin derin devletidir.. Washington’daki görünen Beyaz Saray, kongre, temsilciler meclisi, CIA, Pentagon gibi örgütler, ABD derin devletinin vitrinini, beyaz masasını olşuşturur.. Asıl derin yanı daha geride durur.. Mesela FED, ABD derin devletinin ürettiği doların dağıtım mekezi gibi bir işleve sahip. CFR ABD derin devletinin görünen aktörlerinin istişare konseyi gibi bir konuma sahip..
Bu işlerde kim kimdir, çoğu zaman belli olmuyor. Hüseyin Barack Obama kimdir mesela?.. Bunların çoğunun kökleri Tuncay Güney’inki kadar karmaşık.. Bu haber de daha dün internete düştü. Şu Antalya’daki lüks otelin sahibi, mesela kim bu adam: İsmailov aynı zamanda Yahudi lobisinin önde gelen isimlerinden biri; Avrasya Yahudileri Konferansı adlı örgütün Başkan Yardımcılığı’nı yürütüyor. Telman İsmailov'un 3 oğlundan biri olan Sarkan İsmailov ise hâlâ Antalyaspor'un asbaşkanlık görevini yürütüyor. Türkiye'de kriz sırasında yatırım yapan İsmailov, daha büyük bir yatırımı olursa onu da Türkiye'de yapacağını söylüyor. Antalyaspor Başkanı da olduğuna göre, herhalde Türk vatandaşlığını almış olsa gerek. Biz Azeri diyoruz, ama aslında o bir Rus işadamı. Adı İsmail olunca, sanki “Müslüman” imajı da veriliyor.. Bütün bunlar bir yana, o Yahudi lobisinin önemli isimlerinden biri..
Büyükanıt kim, Başbuğ kim, Mareşal Fevzi Çakmak kim? Çakmak Komünist partinin kurucusu mu, DP’li mi?.. İnönü’yü başa getiren adam mı? Kim bu adam!
Derin konuları düz bir mantıkla çözemezsiniz.
Kurtlar Vadisi’nde ne diyorlardı geçen hafta, “Ordu göreve” diye pankart açarak orduyu harekete geçiremezsiniz, “Hilafet isteyenlere destek verirseniz, ordu harekete geçer” diyordu biri..
Yani bilardo oyunu gibi, vurduğun taştan daha önemli olanı, vurduğun taşın vurduğu taştır..
İflas etmek, bazen kirli bir kazanç için bir araç olabilir..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.