D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Ayasofya: Bir hâkimiyet sembolü

Ayasofya: Bir hâkimiyet sembolü

İstanbul’un fethi kutlamaları bize Fatih’in mahzun emaneti Ayasofya camiini hatırlatıyor.
Fethin kahramanı Genç Fatih, 29 Mayıs salı günü öğleye doğru Topkapı’dan içeri girdikten sonra doğruca Ayasofya’ya gitmişti. Burada atından inen genç Sultan, binayı gezdikten sonra mihraba çıkıp dua etmiş ve şükran hissiyle secdeye kapanmıştı. Mabedi terk ederken avluda mermerleri sökmeye çalışan bir yeniçeriye şiddetle engel olmuş ve binanın camiye çevrilmesini emretmişti.
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un en büyük mabedini hükümranlık hakkı olarak camiye tahvil etmiş ve böylece zengin vakıflarla yaşatmak için ilk adımı atmıştı. Osmanlı Devleti hilafete de sahip olduktan sonra, Ayasofya çok önemli bir dinî merkez olarak kabul edilmişti.
Büyük şairimiz Yahya Kemal, Millî Mücadele sırasında yayınlanan "Ezan ve Kur'an" yazısında devletimizin manevî temellerini hiç kesilmeyen ezan ve Kur'an seslerinde arar:
"Bir gün Ayasofya minaresinden ezan okunduğunu işittim. 857 (1453) senesinin o sabahından beri asırlarca günde beş defa okunmuş olan bu ezan, hal-i vaki'di (hâlâ devam ediyor). Bu ezanı dinlerken Fatih'i asıl mânasıyle ilk defa idrak ettim!"
"Yavuz Sultan Selim'in Hırka-i Saadet'i Mısır'dan getirip bu odadaki mevkiine koyduğundan beri kırk hafız nöbetle Kur'an okur. Türk tarihinde bir dakika bile buradaki Kur'an sesi kesilmemiştir."
"Gezintilerden bir hakikat keşfettim. Bu devletin iki mânevî temeli vardır: Fatih'in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan; ki hâlâ okunuyor. Selim'in Hırka-i Saadet önünde okuttuğu Kur'an; ki hâlâ okunuyor."
"Eskişehir'in, Afyon Karahisar'ın, Kars'ın genç askerleri siz bu kadar güzel iki şey için döğüştünüz." (30.3.1922 Tevhid-i Efkâr)
Yahya Kemal’in Millî Mücadele’nin heyecanlı günlerinde gönülden duyarak ifade ettiği, ezan ve Kur’an muhtevalı devlet ve toplum fikri, aslında bir yıl önce Büyük Millet Meclisi tarafından millî marş olarak kabul edilen İstiklâl Marşı’nda dile getiriliyordu.
Fatih, İstanbul’un fethinden hemen sonra bir hâkimiyet göstergesi olarak Ayasofya’ya camiye çevirmişti. Osmanlı hâkimiyetinin sona ermesi ile ilgili olarak saltanatın kaldırılması, hilafetin ilga edilmesi gibi uygulamalardan sonra, Ayasofya’nın camilikten çıkarılması da beklenmeliydi.
Lozan’ı çok övüyoruz, ölü doğduğu bütün taraflarca kabul edilen Sevr’i de lânetliyoruz. Fakat, Sevr öncesinde ve sırasında batılı büyük güçlerin aldığı kararların sonradan uygulama alanı bulduğunu unutuyoruz. Mesela, İstanbul’un başkent olarak kalmayacağı. Padişah’ın İstanbul’da bırakılmayacağı. İstanbul başkent olmaya devam ederse, Padişah İstanbul’da kalırsa, Türklerin hiç yenilmediği sanılacaktır! “Eğer İstanbul’daki Padişah, geçmişin anıları ve prestijiyle yaşayan milliyetçi bir grubun denetiminde olacaksa herkesi yeni sorunlar beklemektedir.”
Ayasofya’nın camilikten çıkarılmasının neden on yıl sonra uygulamaya konulduğunu şimdilik bilmiyoruz. Fakat Sevr’in ön görüşmelerinde Ayasofya konusunun gündeme getirildiğini, İngiliz Hariciye Nazırı Lord Curzon ile Fransız mevkidaşı Berthelot’un 12.22.1919’da Ayasofya için “eğer tefrik edici bir muamele gerekliyse... bütün mezhep ve itikatların eşit çıkarlara sahip bulunduğu tarihî bir anıt olarak muamele edilebilir ama hiçbir inanç tarafından ibadet amacıyla kullanılamaz” kararı aldıklarını biliyoruz. (bkz. Paul C. Helmerich: Sevr Entrikaları, sf. 152)
Ayasofya’yı kim ibadet maksatlı kullanıyordu?
24 Ekim 1934’ten itibaren Ayasofya ibadete kapatıldı! İçindeki cami olduğunu hatırlatan bütün malzeme boşaltıldı. Yalnız, Allah, Muhammed ve dört halife levhaları büyüklüklerinden ötürü kapıdan çıkarılamadı...1 Şubat 1935’ten itibaren de Fatih’in bu mübarek emaneti vakıf cami, müze olarak açıldı! Bu bir tesadüf mü?
Ayasofya’yı camilikten çıkarıldıktan 6 ay sonra İngiliz Kralı 8. Edward gönül rahatlığı ile ziyaret etti!
1970’den sonra sağcı iktidarlar, binayı Fatih’in vakıf şartlarına uygun şekilde camiye çevirmek için epeyce çaba sarf ettiler. Fakat nafile! Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyet sınırları, Ayasofya camiinin bahçesine kadardı!
Not: İstanbul’un fethi önemsiz miydi? Bizans’ın sıkıştığı haritaya bakarak bu soruya doğru cevap vermek mümkün değildir. Bir okuyucumuzun temas ettiği husus üzerinde pazartesi günkü yazımızda duracağız.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi