ABD-AB ilişkileri
Türkiye için ABD ile AB bir paranın iki yüzü gibidir. Aralarında köklü bir çatışmanın hatta rekabetin olmadığı, küçük bazı pürüzlerin sağlam temellere dayanan beraberliği bozamayacağına inanılır. Sadece son günlerde Türkiye’nin AB üyeliği konusunda bir anlaşmazlık olmuştur.
Bu anlayışın tamamen yanlış olduğu kanısındayım ve bu kanaatim yeni değildir. ABD ile Avrupa arasındaki ilişkinin bir ittifak ilişkisi olmadığını, ABD egemenliğinin kırıcı olmayan bir ifadesi olduğunu düşünürüm.
Avrupa ABD hegemonyasını kırmak amacıyla bir birlik oluşturmak istemiş ve AB bu amaçla kurulmuştur. Benzer bir yapı Doğu Avrupa’yı SSCB egemenliğine terk etmişti ve kurulacak AB ilerde bu bölgeyi de içine alacaktı.
Doğu bloğunun dağılması ve Doğu Avrupa ülkelerinin AB’ye alınmasıyla bu proje önemli ölçüde gerçekleşti ama bu birliğin önemli bir eksiği vardı. Enerji kaynakları ve pazarlarında siyasi etkinliği yoktu. ABD ve Rusya, özellikle enerji kaynaklarını kontrol ediyordu.
Türkiye’nin birliğe üyeliği bu açığı kapatmak amacıyla düşünülmüştü, Ancak ABD elini Türkiye’den çekmiyordu. Obama’nın gelişiyle, eskiden beri süren bu politika apaçık ortaya çıktı. Üstelik ABD Türkiye ile yetinmiyor tüm İslam alemiyle yakın ilişkiler kurmak istiyordu. Şüphesiz bu ilişki eşitlik içermeyecek, güçlü ABD’nin etkisi belirleyici olacaktı.
ABD Türkiye üzerinden AB’yi kontrol etmek niyetinde değildi. Yani söylendiği gibi Türkiye AB içinde bir Truva atı olmayacaktı. Ekonomik açıdan güçlenen, bölgedeki etkinliği artan Türkiye’nin AB içinde bağımlı değil belirleyici, en azından etkileyici olması beklenirdi. Böylece ABD ideolojik ve ekonomik olarak kendisiyle rekabet edebilecek Avrupa yerine kendisiyle çatışması için bir sebep bulunmayan Türkiye’nin etkinliğini artırıyordu. Obama’nın İslam’ın önemi ABD’nin İslam’la barışık olduğu konusundaki mesajları bir düşünce değil bir projeyi destekleyen sözlerdi.
AP için yapılan seçimlerde muhafazakarların zaferi bu tabloyla uyumlu sonuçlar yaratacak cinstendi. Türkiye artık AB üyesi olmayacak, onun dışındaki bir güç olarak kalacak ama AB onunla bütünleşmek yerine iyi ilişkiler kuracaktı. Yani Avrupa’nın bir parçası değil bir müttefiki olması sağlanacaktı.
Başından beri Avrupa’nın Türkiye’yi beğenmediği için dışladığı iddiasına katılmadım ama üyeliğin yaratacağı siyasi sonuçların hem ABD hem de Rusya için kabul edilemeyeceğini düşündüm. Bu ABD’nin Türkiye’nin üyeliğini destelemekte oluşuyla çelişir ama ABD Türkiye’nin üyeliğine destek veriyordu. Bu AB için kendi çıkarlarından vazgeçmesi anlamına gelir. Sonunda AB kendine benzeyen ve onunla uyumlu olan bir Türkiye isterken onun politikalarını etkileyecek farklı değerlere sahip bir Türkiye ile karşı karşıya kaldı.
Gelecekte AB dışında, bölgesel bir güç olan ve ABD, AB ve Rusya arasında dengeleyici bir rol oynayan bir Türkiye göreceğiz ama böyle bir rolü oynamanın güç olduğunu ve bu rolün gereklerini yerine getiremezsek alternatif çözümlerin deneneceğini gözardı etmemeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.