Laikliği unutturan ekonomi tehlikesi
Bin yıl düşünseniz aklınıza gelir miydi? Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın o malum sözlerinden bahsediyorum. Sözü birçok köşede okudunuz ama o müthiş vecizeyi bir de benim sütunumda okumanızda mahzur yok. O paragraf şöyle:
"Muhafazakâr partiler öne çıktıkça, artan radikalleşmeyle birlikte, ekonomik büyüme ve modernizasyona daha çok vurgu yapılmak suretiyle, Batı tipi demokrasilerin ayrılmaz parçası olan laikliğin gündemden düşürüldüğü ve tanımının değiştirilmeye çalışıldığı görülmektedir."
Cümlede tam ne denmek istendiğini kavradığınızdan çok emin değilim.
Çünkü ben de koordinatları tam tespit edemedim.
Sayın Başsavcı, muhafazakar partilerle radikalleşmeyi bir araya getirmeye çalışmış, oradan ekonomik büyüme ve modernizasyona uçmuş, oradan laikliğin gündemden düşürülmesi hesabına gelmiş ve oradan da, laikliğin tanımının değiştirilmesi tehlikesini üretmiş.
Burada düşünsel bir çorbalama var hiç kuşkusuz.
Ama bizler de artık Sayın Başsavcı dünyasının düşünce mekaniğini okuyabiliyoruz. Buna göre herhalde, makul bulun - bulmayın, düşünce insicamı var - yok aramayın, demek istediği şu:
-Muhafazakar partilerle birlikte radikalleşme artıyor. Oradan ekonomik büyüme ve modernizasyona daha çok vurguya geçiliyor, oradan da laikliğin gündemden düşürülmesi ve tanımının değiştirilmesi hesaplanıyor.
Komplo müthiş.
Bunu planlayabilen, yapabilen bir örgüt varsa Türkiye'de şapka çıkarılır ona.
Hem muhafazakar ol.
Hem radikalleşmeyi artır.
Hem ekonomiyi büyüt.
Hem modernizasyona daha çok vurgu yap.
Ve nihayet laikliğin canına oku!
Sayın Başsavcı bunları yazarken, okurken kendi kendine hiç soru sormuş mudur bilmem.
Muhafazakarlık ne?
Muhafazakarlar radikalleşmeyi mi getirir?
Muhafazakarlıkla modernitenin ilişkisi birbirini besleyen bir ilişki midir?
Muhafazakarların ekonomiyi büyütme hesapları, üstelik dünyanın krizler yaşadığı, üstelik Türkiye ekonomisinin kronik sancılarının bulunduğu bir zamanda tik-tak olabilecek bir şey midir?
Ve bütün bunları böyle planlayınca, laiklik gündemden düşürülmüş mü olur?
Bu işler olurken, laik vatandaşlarımızın akılları-duyarlılıkları hepten dumura mı uğrar?
Toplumlar böylesine kurgulanır bir varlık mıdır?
Ve son soru:
Laiklikle ilgili şu korkulan sonuca varmamak için, ekonomiyi gündemden düşürmek mi gerekiyor?
Bu soruları sorduğumda, cevabının, Sayın Başsavcı tarafından bile, zatına ait o cümleyi kurmaya imkan vermeyeceğini düşünüyorum.
Ama o cümle, cümle alemin önünde, halktan yüzde 47 oy almış bir iktidar partisinin kapatılması davasını açan bir Başsavcı tarafından okunmuştur.
Öyleyse anlamsız değildir.
Peki anlamı nedir o zaman?
Acaba şu mudur?
-Bu ülkede, "Laiklik tehlikede" yaklaşımı, "Yağmur yağacak" sözünden, "Bana ördek demek istedin" anlamı çıkaracak ölçüde karinelerle üretilebilir. Birileri, laikliği gündemden düşürmeyi hesaplasa bile, onunla ilgili en uzak ihtimalleri bile hesaba katan uyanık bekçiler vardır. Gözümüz laikliğe karşı kumpas kuranların üzerindedir.
Tabii bu cümlenin muhtemelen bir mesajı daha vardır:
Bizi ekonomi ve modernizasyon ile uyutmaya kalkmayın. Bizim için laiklik, ekonomiden de modernizasyondan da daha hayatidir.
Ekmek mi laiklik mi sorusunun tek bir cevabı vardır:
Tabii ki laiklik!
Sağ olsunlar, yüksek yargıçlarımız, hiç ihmal etmeyip, memleketin başına vururcasına "Türkiye gerçekleri"ni ortaya koyuyorlar.
Absürtlük tartışmalarına zerre itibar etmeden!
Muhteşem!
ŞEYHLİK İDDİASI:
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, pazar günkü yazısında "Bunları biliyor musunuz?" başlığı altındaki bölümde, altıncı madde olarak "İslami kesimin önemli isimlerinden köşe yazarı Ahmet Taşgetiren'in bir tarikatın şeyhi olduğunu..." cümlesini kurmuş. Benim "Tarikat şeyhi" olmadığımı bilmesi gerekir. O zaman neden böyle bir iddiada bulunma gereği duydu? En sona sıkıştırılmış o cümle kime ne mesaj verme amacı taşıyor? Bilmiyorum. Zamanla öğreneceğiz.
Kalbi eğitim açısından tasavvufu önemsiyorum. Tasavvufi hassasiyetle 24 yıldır yayınlanmakta olan Altınoluk dergisinin yayın yönetmeniyim. Gönül bağlarım var. Hepsi bu kadar. Şeyhlik ise "Mürşidi kamil" olmak anlamında, tasavvufta çok farklı bir donanımı gerektiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.