D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Koca Mimar Sinan Köşk’te

Koca Mimar Sinan Köşk’te

“Sermimaran-ı hassa” yani Osmanlı sarayının mimarbaşısı Koca Sinan, Ankara’da Cumhuriyet’in Cumhurbaşkanlığı köşkünün misafiri idi!
Bir zamanlar, divan edebiyatı, mûsıkîmiz ve klasik sanatlarımız “saray işi” sayıldığı için eleştirilmiş, halkımızı temsil etmediği, millî olmadığı iddiasıyla reddedilmişti. Buna karşılık, Osmanlı sarayının başmimarı Sinan göklere çıkarılmıştı. Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin bahçesine Mimar Sinan’ın heykeli dikilmişti!
Bu çelişki, çelişkiler yumağının bir parçası idi. Yeni Türkiye Devleti’nin merkezi Ankara olunca, Cumhuriyet tesis edilince, Çankaya’daki bağ evinin yanına Cumhurbaşkanı’nın ikamet edeceği bir bina yapılması ihtiyacı hâsıl oldu. Bu binaya “Cumhurbaşkanlığı köşkü” denildi. Belki fazla büyük olmadığından, tevazu ifadesi olarak ama muhtemelen “saray” padişahı, Osmanlıyı çağrıştırdığı için bu kelime tercih edilmişti. Nitekim ABD başkanlarının yüzyıllardır oturduğu bina da “Beyaz Ev” olarak bilinir, yine de türkçe anlatılmak istendiğinde “Beyaz Saray” denir.
Ankara’da Cumhurbaşkanlığı köşkü vardı ama Cumhurbaşkanı Atatürk İstanbul’da Osmanlı saraylarının en muhteşemi olan Dolmabahçe’de kalırdı. Nitekim, bu sarayda öldü. İlk Cumhurbaşkanımızın muhteşem bir Osmanlı sarayında hayatını tamamlaması üzerinde bugüne kadar kimse durmadı nedense!
Mimar Sinan, Osmanlı medeniyetinin görünür, elle tutulur, içinde yaşanır bir sanatının tartışmasız en büyük ismi. Kendisinden önce olduğu gibi, sonra da büyük mimarlarımız var. Fakat Sinan’ın büyüklüğü tartışılmaz. Bu büyüklüğün devletin büyüklüğü, hükümdarın büyüklüğü ile de ilişkileri akıldan çıkarılmamalıdır. Mimar Sinan bir asra yakın yaşamış ve yüzlerce eseriyle üç kıt’aya yayılan Osmanlı coğrafyasının neredeyse bütün bölgelerine uzanmıştır.
Onun için, Cumhurbaşkanlığı köşkünde bir tanıtma toplantısı yapılması elbette yerinde ve güzel bir iş olmuştur. Mimar Sinan’ı hatırlama, tanıma ve tanıtma yolunda bu başlangıç, daha sonra yapılacaklarla amacına ulaşır ümidindeyiz. Mimar Sinan’ı ve eserlerini tanıtmak, Osmanlı medeniyetini tanıtmak demek bir anlamda. Yüzyılları aşan büyük bir kültürün somut ürünleri yoluyla bilinmesini sağlamak alkışla karşılanması gereken güzel bir başlangıç.
Yaz sıcağının iyiden iyiye hissedildiği Ankara’dan rakımı yüksek olan Köşk’ün serinliği içinde çeşitli ülkelerin temsilcilerinin katılımı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün huzuru ile Mimar Sinan programı başladı. Programı ünlü oyuncu Kenan Işık sunuyordu. Kenan Işık’ı sunucu olarak görmeye alışmadığımızdan mı, yoksa onun böyle işlerle fazla ünsiyeti olmamasından mı, yoksa kelimeleri değil cümleleri yutan hızlı okuyuşundan mı maksat tam hâsıl olmadı. Mimar Sinan Belgeseli başlayınca, anladık ki, Kenan Işık filmde aynı zamanda Mimar Sinan rolündeymiş. Daha önce, bu rol merhum Halûk Kurdoğlu’na çok yakışmıştı, belki de bu sebepten Kenan Işık’ta biraz iğreti durduğu hissine kapıldık.
Mimar Sinan Belgeseli’nin özeti bize birkaç gün önce Kayseri’de seyrettiğimiz Kent Müzesindeki sunuşu hatırlattı.
Cumhurbaşkanımızın açış konuşmasından sonra piyanist Fahir Atakoğlu’nun Mimar Sinan temalı piyano dinletisi vardı. Fahir Bey’in resitali, herkes gibi bize de süre olarak fazla tutulmuş gibi geldi. O biraz kısa tutulup projenin yöneticisi Mustafa Aksay konuşturulabilirdi. Neyse ki Mustafa Bey, toplantı salonunun girişinde açılan fotoğraf sergisinde eserleriyle konuşuyordu! Gerçekten çok güzel resimlerden oluşan bu serginin en farklı yanı, Mimar Sinan’ın Türkiye dışındaki eserlerinin geniş şekilde yer almasıydı.
Artık ilavelerle bir saray görünümü kazanan Cumhurbaşkanlığı köşkünün böyle sanat faaliyetlerine mekân olması tebrike şayan. Türkiye’nin konuyla ilgili isimlerinin böylece bir araya getirilmesi çok faydalı. Bu vesileyle uzun zamandır görüşmediğimiz dostlarımızla da karşılaştık. 1990’larda TRT’ye yaptığımız Mimar Sinan filminde beraber olduğumuz mimar Özkul Eren’le yıllar sonra bu vesile ile görüşebildik.
Tanıtımın esaslı unsurlarından albüm-kitabın metninde yorum mahiyetindeki ifadelerin zayıf düştüğünü söyleyebiliriz. Bunun için, bu yıl kaybettiğimiz Mimar Sinan’ın çağımızdaki hayrülhalefi Turgut Cansever’in “Mimar Sinan” kitabından faydalanabilirdi...
Koca Sinan döneminin büyük şairi, belki de söz sanatımızın mimar Sinan’ı olan Bâkî ve devrin diğer büyük şairi Fuzulî’nin şiirleri ile birlikte anılabilirdi. Onun anılması sırasında devrinin Osmanlı mûsıkîsi icra edilebilirdi. Mehter mûsıkîsi eşliğinde de bu program yapılabilirdi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi