D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Mizah Ergenekonun neyi olur?

Mizah Ergenekonun neyi olur?

Zor zamanların meşhur mizahçısı Halil Kaleli, erkenden damladı. Bu sefer havası bir hayli farklı. Her zamanki tepeden bakışı yok. Lütfen konuşur gibi tavırlar hissedilmiyor. Lâfa “ağabey ver elini öpeyim!” diye başlamaz mı?
Bu Halil Kaleli ki, kendi beyanına göre, 28 Şubat’ın meşhur “brifing”ine davet edilmiş tek mizahçı. O sıralar, hâkimler, savcılar, yüksek bürokratlar ve de destekçi basın mensupları post-modern darbe için karargâhta havaya sokuluyor. İşte Halil Kaleli de dâvet edilen yazarlar arasındaymış. O da dâvete uymuş, gitmiş karargâha. Hikâyenin devamını onun meşhur “Türk Takıyye Tarihine Giriş” isimli kitabında okuyabilirsiniz.
Evet, Halil Kaleli aynı zamanda Karga Karga Gak Dedi, İyi ki Demokrasi Var ve Türk Takıyye Tarihine Giriş kitaplarının yazarı. Kendine itimadı tamdır. Burnundan kıl aldırmaz. İnkılâp tarihçileri yüz metre açığından geçmeye cesaret edemez. Çarpar alimallah!
Gelmiş şimdi sabahın bu vaktinde elimizi öpmekten bahsediyor... Gel de şaşma. “Ağabey, beni affet! Senin günahını aldım. Bir kerre affetmek büyüklüğünü göster!”
“Yahu Halil sana yakışmıyor” diyecek oldum. Hiç tavrını değiştirmedi. Aynı şekilde pes perdeden yalvarmaya devam etti. Meğer bizim 28 Mayıs’ta Vakit’te yayınlanan “Yeni bir hastalık: Ergenekonomani” yazımızı okumuş.
“Ossaat, Mehmet Ağabey bizim mesleğimizi elimizden aldı, eyvah! Dedim. Mizahtan ekmek yemek bundan sonra bize haram”!
Halil Kaleli, bizim o yazımızı mizahi bir yazı olarak mütalaa etmiş. Başlangıç kısmını gürül gürül okudu:
“Tıp son yüzyılda büyük gelişmeler kaydetti. Bundan kimsenin şüphesi yok. Türkiye büyük ekseriyetle bu gelişmelerin son zamanlara kadar sadece takipçisi oldu. Yani Türkiye merkezli buluşlar, ilaçlar o kadar şişinmemize rağmen, çok fazla yok. (Benim hatırımda kalan “Behcet” hastalığı hariç).
Son yıllarda, ülkemizde bilhassa askerî tebabetin büyük mesafeler kaydettiği inkâr edilemez. Mesela bir askerî tabibimiz paranoya ile ilgili çok önemli bir keşifte bulunmuş... Bunun gelecekte bu hastalığın tedavisinde çığır açıcı olacağı söyleniyor.
Bununla birlikte, asıl askerî tababetin asrımızı ilgilendiren en büyük buluşu “ergenekoni” denilen hastalık olmalıdır!”
Dün internette rastladığı bir ses kaydı üzerine, bütün fikirleri değişmiş. Benim mizahi değil, ciddi yazdığıma kani olmuş.
Konuşmanın kahramanları, e-general Levent Ersöz ve eşi imiş. Ersöz, 6. dalga operasyonundan önce Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'u ‘Sizi de alabilirler’ diye uyardıktan sonra ortadan kaybolmuş. 6 ay firari gezdikten sonra ocak ayında prostat ameliyatı için sahte isimle yattığı Ankara'daki özel bir hastanede yakalanmış. Türkiye'ye gelmesi de olaylı olan Ersöz'ü esrarengiz bir kadın yurt dışına çıkarmış, 6 ay saklamış ama yakalanmadan yine Türkiye'ye hem de Ankara'ya bir hastaneye kadar getirmiş. Ersöz'ü ihbar eden kişinin de yine aynı kadın olduğu ileri sürülmüş.
Ergenekon zanlısı e-tuğgeneral Levent Ersöz, GATA misafirhanesinde hanımıyla şen-şakrak sohbet ediyormuş.
Ersöz hanım eşinin GATA'daki doktoruyla olan sohbetini de anlatıyormuş. Ersöz hanım “sen bizim kardeşimizsin, bizim açık veya kapalı zamana ihtiyacımız var. Açıkça söylüyorum dedim. Bizim zamana ihtiyacımız var yardımcı olun” ricasında bulunmuş. Levent Ersöz görüşmede “biz normal hasta değiliz, biz başka türlü hastayız. Ergenekon Hastasıyız” demiş.
Halil Kaleli, benim mizah yazmadığıma artık inanıyor. Ona rakip değilim. Bundan memnun. Fakat, ikinci bir şokla karşılaşmış Halil Kaleli’yi apıştıran, konuşmanın bir yerlerinde geçen şu ifadelermiş:
“Ersöz Hanım: Osman Paşa. Geçenlerde bir şeyi var onun. Açık oturuma çıktı pazar günü. Atatürk'ün diyor orayı da kazacaklar diyor. Oradan da bomba çıkacak, bir orası kaldı. Anıtkabir kaldı kazmadıkları diyor. Şerefsizler dedi.
“Ben de bir numarayı Atatürk olarak teklif ediyorum bir numara, Onu da herhalde, O’nu da alırlar içeri.”
Bu mizah yeteneği karşısında apışıp kalan Halil Kaleli, kendisine tehdidin benden değil, Ergenekon tutuklularından geldiğine kesin kanaat getirmiş. “Bundan sonra bize ekmek yok mizahtan” diyor. “Ciddi yazsak, kimse ciddiye almaz. Bu ergenekon mizahçıları bir değil beş değil. Sürüsüne bereket. Ne yapacağız bilmem!”
Bizim nokta-i nazarımız Halil Kaleli’den biraz farklı. Bu Ergenekoncu taifesi, korkarım ki mahkemenin ciddiyetine halel getirecek. Bir müddet sonra duruşma salonunun çatısı kahkahalardan çatlarsa şaşırmayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi