Neden üzümcülük yapmıyorsun?
Darılmaca gücenmece olmasın... Bu iş yürümez. Bu işin yürümeyeceğine en büyük kanıt, bizatihi sizsiniz.
Sonunda Ruhat Mengi’nin programına düştünüz ya, bu iş bitmiştir.
Size, bu hanımefendinin istikbal ettiği Yaşar Nuri Öztürk, Hüsamettin Cindoruk, Yaşar Okuyan gibi ‘umut vaat eden’ büyük siyasetçilerin akıbetini hatırlatırım...
Dün çıktınız ve dediniz ki, ‘Yolsuzluklar, usulsüzlükler, kayırmacılıklar, ihale paylaşımları, kaynak aktarımları, dosyalar’, şu bu...
İktidarı ‘şeffaflıktan uzak olmak’la da suçladınız...
Hızınızı alamadınız, antidemokratik işler yaptığını, muhalefeti sindirmeye çalıştığını, özgürlükleri budadığını, icraatlarıyla hak ve adalet duygularımızı zedelediğini filan söylediniz.
Güzel konuştunuz yani...
İktidarın sütten çıkma ak kaşık olduğunu söylemiyorum.
Kayırmacılıkların, usulsüzlüklerin olmadığını da iddia etmiyorum.
İktidarın olduğu her yerde ‘usulsüzlük’ vardır. Gücü paylaşanlar arasından mutlaka ‘tiran eğilimler’ çıkacaktır. Parlamento üstünlüğüne dayananların mutlaka hoşa gitmeyecek icraatları olacaktır.
Fakat, bunları söyleyecek kişi siz misiniz?
Siz mi olmalısınız?
Bizatihi o yapının içinde değil miydiniz?
O yapıda üye, ‘kurucu üye’, genel başkan yardımcısı, bakan olarak görev yapmadınız mı?
Bakanlar Kurulu’na girip çıkmadınız mı?
İsminizi muhtemel Cumhurbaşkanı adayları arasına yazdırmadınız mı?
Kararlarınızla ekonomiye yön vermediniz mi?
İhalelere ve hayati özelleştirmelere imza atmadınız mı?
Mahut yapının en önemli parçası olmanız hasebiyle, sözkonusu kayırmacılıkların, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, kaynak aktarımlarının altındaki ‘suçlu imzalar’dan biri size ait değil midir, size ait olmamalı mıdır?
Nasıl kendinizi sıyırabilirsiniz?
Bugün ‘şekva’ sadedinde söylediklerinizi neden o yapının bir parçasıyken dile getirmediniz?
Neden konuyu Bakanlar Kurulu’na taşımadınız?
Kime ne kadar kaynak aktarılmış? İhalelerde hangi usulsüzlükler saptanmış? Hangi kalemlerde usulsüzlükler yapılmış?
Bunları ortaya koymak ödevinde ve sorumluluğunda değil misiniz?
Hem, nasıl oluyor da, ‘e-muhtıra’ sürecine kadar her şey iyi ve normal, Cumhurbaşkanlığı hayallerinizin suya düştüğü ‘e-muhtıra’ süreci sonrası her şey kötü ve anormal oluyor?
Bunu açıklar mısınız?
Bir de diyorsunuz ki, ‘Çiftçi ölmüş...’
Siz ayrıldıktan sonra mı öldüler?
Hayvancılık bitmiş.
Siz ayrıldıktan sonra mı bitti?
Esnaf kan ağlıyor.
Siz ayrıldıktan sonra mı ağlamaya başladılar?
İşin bir de ‘siyasi etik’ boyutu var ki, hatırlatmamak büyük vebal olur: Kapatma tehdidiyle karşı karşıya bulunan partiniz hakkında demediğinizi bırakmadınız (Başsavcı’nın suçlamaları sizi de ilzam ediyordu oysa), ama Ergenekon davası konusunda sustunuz; ‘konu yargıdadır’ şeklinde geçiştirmelere başvurdunuz.
Hálá susuyorsunuz.
Dursun Çiçek imzalı ‘halka karşı psikolojik savaş’ belgesi karşısında da özenli suskunluğunuzu koruyorsunuz.
Bir konuşmanızda ‘Şarabın tadından başka her şeyini bilirim’ demiştiniz, biz de akledip soramamıştık.
Hadi sorup öyle kapatalım:
Şarabın tadından başka nesini biliyorsunuz? Üzümden mi anlıyorsunuz? Bağcılıktan mı çakıyorsunuz? Şıranın ‘mayhoş’ kıvamını mı kestirebiliyorsunuz? İmalat aşamaları konusunda mı ihtisas sahibisiniz?
Nedir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.