Sen kime ‘salak’ dedin?
Herkes konuştu... Başbakan, mini muhalefet partileri, hukukçular, sivil toplum örgütleri, ‘konuşamaz’ sanılan Ertuğrul Özkök... Herkes.
Baykal konuşmadı.
Dursun Çiçek imzalı ‘halka karşı psikolojik savaş belgesi’ hakkında tek laf etmedi.
Diyebilirdi ki, ‘İktidarı eli silahlı gruplar değil, halk tayin eder. Sınırları korumakla görevli olan ordu seçilmiş iktidara karşı komplo kuramaz. Halka karşı psikolojik savaş ise suçların en büyüğüdür. Dolayısıyla bu işleri yapan Kıdemli Albay Dursun Çiçek ve ekibi suç işlemiştir. Gereği neyse yapılmalıdır.’
Bunu demedi.
Çok eskilerde şöyle bir şeyler demişti: ‘Ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlayan önemli bir baskı grubudur.’
Ben ‘halaskaran ruh’ taşıyan bir ordu mensubu olsaydım ve siyasi iktidarı alaşağı etmeye niyetlenseydim, meşruiyetimi bu söze dayandırırdım, kimselere de hesap vermezdim.
Bence konuşmamakla iyi etti.
Bu şartlar muvacehesinde konuşmaması, konuşmasından iyidir.
Ertuğrul Özkök konuştu, Dursun Bey’in ‘eylem planı’na tepki gösterdi de ne oldu?
Burada bir parantez açmam gerekiyor.
Sorsalar, ‘Türkiye’nin en kötü yazarı kimdir?’ diye...
Ertuğrul Özkök’ü işaret ederdim.
Üslup ve kompozisyon itibariyle sıfırdır. Renksizdir. Sevimsizdir. Satıraralarına sinmiş ‘hesapçı’ tavır can sıkıcıdır. Meşhur ‘ama’ları ikrah ettiricidir. ‘Suret-i hak’tan görünme çabaları bezdiricidir...
Burada bir Ertuğrul Özkök aması gerekiyor...
Bezdiricidir ama, Türkiye’nin en etkili kalemidir. Bir barometredir. Bir göstergedir. Bir aynadır... Yazdıkları bir hesaba ve bir politikaya istinat etmektedir, bir eğilimi ele vermektedir, bir tutumu deşifre etmektedir.
Dolayısıyla, ‘Ertuğrul Özkök bu konuda ne yazdı?’ sorusu, her zaman önem teşkil etmiştir.
Sevsek de sevmesek de, onun yazdıklarına bakarız... Satıraralarını okuruz... Kızarız, tepki gösteririz, ‘önemsemiyormuş ayaklarına yatarız’ ama mutlaka okuruz.
Dursun Çiçek imzalı ‘eylem planı’na ilk tepki gösterenlerden biri Ertuğrul Özkök oldu. Yazısında öyle sert, öyle zehir zemberek ifadeler vardı ki, şaşırdık.
Mesela, ‘vahim bir provokasyon’ diyordu... Mahut belgenin ‘tam bir gerizekalılık örneği’ olduğunu söylüyordu. Hatta, daha da ileri gidip Genelkurmay’da birtakım insanların ‘nasıl hálá böyle planlar yapabilme cüreti gösterdiklerini’ soruyordu.
Ne yalan söyleyeyim, okuyunca ürktüm, ‘İnşallah, demokratik çevrelerin çıkışına lahika olur, sonunda özür dilemek zorunda kalmaz’ diye düşündüm.
Ben böyle düşündüm ama, Ertuğrul’umuz başka ‘mod’da...
Belgede yazılanlar feciymiş... Sızmasına mani olmamak daha da feciymiş... Bir Genelkurmay, en gizli belgelerin böylesine ortalığa saçılmasına nasıl mani olamazmış? Böyle bir belge hazırlamak ‘cüret’se, bunun sızdırılmasına engel olmamak ‘salaklık’mış.
Evet, salaklık...
Hazır sızmış belge üzerinde ileri geri konuşuyor; ‘cüret’, ‘vahim provokasyon’ filan gibi laflar ediyor, beleş tarafından ‘demokratik gösteri’ yapıyor ama, ‘sızdıranlara’ daha çok kızıyor, ‘salak’ diyor.
İnşallah bu ‘salak’ yüzünden de özür dilemek zorunda kalmaz.
Ben de şunu söylüyorum:
Ertuğrul Özkök demokrasiyi savunmasın... Eksik olsun... Kendisine teşekkür edelim ve bu görevi üzerinden alalım. O da rahat etsin, biz de rahat edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.