İran seçimleri
İran’da Ahmedinecad’ın yeniden ve açık arayla cumhurbaşkanı seçilmesi bazıları için sürpriz sayılabilir ya da istenmeyen bir sonuç olarak algılanabilir. Ama bu sonuç dünyadaki genel eğilime uygundur. Yani renkli devrimler peşindeki küreselci güçler Ukrayna, Gürcistan ve benzeri bazı yerlerdeki gibi başarılı olamadılar. Musavi taraftarlarının yeşil renkle simgelenen ideolojisi halk tarafından benimsenmedi ve ulusalcı cephede yer alan Ahmedinecad kazandı. Burada ulusalcılıkla küreselci karşıtlığını kastediyoruz.
Seçimler genelde gerginlikleri sona erdiren ve halkın işaret ettiği çözümün taraflarca kabul edilmesini gerektiren bir eylem olarak kabul edilir. Ancak, ilk işaretlere bakılırsa, seçim sonucu bir çözüm olarak algılanmakta ve gerginliğin devam edeceği anlaşılmaktadır. Seçimlerde hile yapıldığı iddiası sonucun kabul edilmeyeceği ve buna karşı direnç gösterileceği anlamına geliyor. Ancak bu direnişin kazanma şansı zayıf görünüyor.
Bu konuda sorulması gereken soru şu olabilir: İslam alemi tek bir blok mu olacak yoksa farklı güç odakları arasında bölünecek mi? Bu bölünme önceden planlandı mı?
İkinci Dünya Savaşı sonrasında önce paylaşım gerçekleştirildi sonra her ülke bulunduğu kampa göre bir ideoloji benimsedi. Eğer her ülke yerini ve ideolojisini kendisi seçseydi farklılıklar coğrafi konuma uyar mıydı? Mesela Fransa komünist, Polonya kapitalist safta yer alabilir miydi?
Bu açıdan bakılınca Orta Asya cumhuriyetlerinin Rusya; Arap ülkelerinin, belki Kuzey Afrika hariç, ABD safında yer alacağı düşünülebilir. İran bu saflaşmada Rusya’ya yakın olabilir ve Avrupa’nın bu bölgede müttefiki kalmayabilir.
Küreselci dünya görüşü dünyanın ekonomik araçlarla ve tek merkezden yönetilmesini, ulus devlet yapılarının tasfiyesini ve bu devletlerin olabildiği kadar küçük parçalara bölünmesini öngörüyordu: Ancak küresel kriz bu merkezin ekonomik gücünü zayıflattı ve ulus devlet yapıları giderek gücünü artırmaya başladı. Bu durumda yeni ittifaklar sisteminin kurulması ve bunların az sayıda odak etrafında toplanması kaçınılmaz hale geldi. İran seçimleri bu gidişe uygun bir sonuç yarattı. Gerçi aksi olsaydı bile küreselci eğilimin kazanacağı söylenemezdi ama direnmeye devam ettiği sonucu çıkarılabilirdi. Bu durum ülkemizdeki siyasi yapılanmayı ve bölgedeki yeni siyasi oluşumun biçimini etkiler. Merak ettiğim konu İran çevresindeki yapılanmada dinin mi yoksa soyun mu kullanılacağı. Yani Kuzey ve Güney Azerbaycan arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı, Irak’ta ortak paydanın hangi temele göre belirleneceği. Din belirleyici olursa Şii-Sünni bölünmesi ve bunun körükleyeceği çatışma yaşanabilir. Eğer soy belirleyici olursa bundan İran etkilenir. Eğer imkanım olsaydı İran’daki yeşil devrimcilerin bir soy etrafında toparlanıp toparlanmadığını araştırırdım. Sonuç olarak İran seçimleri dünyanın genel gidişine uygun biçimde sonuçlandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.