İşler sarpa sarıyor
Ordu içerisinde irticayla mücadele kisvesi altında yürütüleceği iddia edilen bir çesit darbe girişiminin, sadece bundan birkaç ay öncenin tarihini taşıyor olması, muhtevasından bağımsız bir ürkütücülük arz ediyor. Düşünsenize, tam da geleceğe umutla bakalım diye kendimizi zorlarken, daha açık bir toplum olmaya namzet olduğumuzu düşünmeye başlamış, bazılarının kendi azınlıkları adına yaptıkları cumhuriyet mitinglerini, bu mitinglerin doğurduğu genel seçimleri, aynı azınlığın Cumhurbaşkanlığı makamını hak edeni sadece “öteki” mahalleden diye dışlama girişimlerini geride bırakıp, Ergenekonumuzla baş başa kalmış, hesaplaşıp güzel güzel hayatımızı idame ettirirken, hükümeti düşürme paketi bomba tesiri yaptı gündemimizde. Bunun bir taraftan da “haydi sil baştan” kıvamında kekre bir tat bıraktığı da söylenebilir damağımızda. Bir çesit kabak tadı da diyebiliriz biz buna. Biz sıkıldık usandık, onlar usanmadılar. Ergenekon soruşturmaları altında ortaya çarşaf çarşaf kirlileri dökülse de bıkmadılar uslanmadılar. Tek onlar doğru, bütün dünya düşman. Kollarındaki saatler Kurtuluş Savaşı’nı gösteriyor. Onlar’ın kurtuluş savaşı bu. Öyle senin benim herkesin değil, onların, sadece onların savaşı bu. Sadece onlar layık bu savaşı yapmaya, kazanmaya, burayı vatan edinmeye. Her şey donmuş kalmış zaman içinde. Düşmanlarını güncellemişler ama. Sınırlarını genişletmişler ama. Eskiden İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan varken şimdi olmuş doğu ve batı, ABD’si, Arabı, Afrikası. Hem içi hem dışı. Tek doğru onlarınki. Herkes şeytan onlar melek. Herkes yalan, onlar dürüstlük abidesi. Her an tetikte. Her an mevzide. Ateşe hazır vaziyette. “Are they psycho?” -Zır deliler mi? diye sordu, dün öğlen yemeğini beraber yediğim gruptan biri. Gülüştük önce. Sonra “Evet” dedik, öyle böyle değil, epeyce deliler! Ne üzücü ki başka türlü tasvir edilemeyecek bir davranışlar dizisi bu. Her an işgal edilme korkusu, işgal edilmişlik duygusu içinde yaşayan bir güruh bu. Dışarıdan incelendiğinde masumane bir akli bozuklukla kendini belli ediyor adeta. Ne acı ki hepsi vakit kaybına karşılık geliyor. Tabii bizce. Bu ülkeyi, bu vatan insanını olduğu yerden daha farklı, iyi yerlerde, müreffeh görmeyi dileyen, hayal eden bizlerce. Onlar içinse akan suları durdurmak ne derece mümkünse onun savaşını vermek var. Destek değil, köstek olmak var. Çukur açıp siper olmak var. Kendileri de biliyor aslında akan sular durmaz, bir kere girilmiş yoldan bir daha dönülmez. Hedef: Açık toplum, açık toplum, açık toplum. Sorumluluklarını bilen toplum... Şeffaf yönetim. Muhasebeye tutulan birey ve kurum. İster apolet, ister postal, ister kalem taşısın, sorgulanabilir toplum. Onun içindir ki sürece köstek olmak onlar için bu kadar olmazsa olmaz. Amaç sadece sabote etmek değil, aynı zamanda da vakit kazanmak. Bize kayıp zaman onlar için kazanılan zaman. Göreceğiz el mi yaman, bey mi yaman?
Bu arada eylem planının ortaya çıkmasıyla verilen tepkilere bakıyorum da. Ergenekonu küçültüp küçültüp cebimize sokan ve hatta sevimli bir maskot haline dönüştürmeyi başarabilen, hayal gücü geniş siyasetçilerimiz beni en çok eğlendirenler oluyor.
Bakınız, şekil 1-A Cindoruk güzellemesine... İrticayla mücadele planıyla ilgili kendine yöneltilen soruya bakın Cindoruk nasıl karşılık veriyor? “O belgeler tabii ki sahte... İçeriği itibariyle akla ziyan bir belge. Yok, bazı kişilerin evlerine girilecek silah bırakılacak, sonra da silahla yakalanacakmış. Bunlar dediğim gibi akla ziyan şeyler. Bir defa ordu adamın cebine esrar koyma gibi işler yapmaz. Böyle alışkanlığı yok. Asker böyle bir şeye girmez” demiş Cindoruk.
Hani şu 28 Şubatçı Demirel’in varisi Cindoruk. Biz de inandık!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.