Michael Leeden ve İran
İsrail'in İran seçimlerine bigane kaldığı söylenebilir mi? Elbette söylenemez. Lakin İsrail, seçimlerden ziyade daha fazla güçle ilgileniyor. Ya da İran'ın gücünün zayıflaması çıkarları açısından belki şu konjonktürde daha fazla önceliğe sahip. Bilindiği gibi Michael Rubin bizim belalımızdı ve 'Türk İslamcıları' genel olarak İslamofaşistlere benzetiyordu. Rubin'in sivri dilinden Başbakan Erdoğan da bol bol nasipleniyordu. Hem Yahudi hem de Neocon gurular arasında olan ve görevi de İran'ı takip etmek olan Michael Leeden yine seçimlerin ardından İran olaylarının merkezindeydi. İran'da 13 Haziran tarihli yani seçimlerden hemen bir gün sonra İçişleri Bakanı Sadık Mahsuli'nin Hamaney'e gerçek rakamları ve oranları aktaran bir mektup yazdığı ileri sürülmüştü. Bu da Türkiye'deki belge tartışmasına benzer bir tartışmayı tetikledi. 18 Haziran tarihli The Independent gazetesinde Robert Fisk bu mektubun hikayesini hikaye etmiş ve buna yer vermişti. Secret letter 'proves Mousavi won poll' Gizli mektup Musavi'nin kazandığını ortaya koyuyor başlıklı makalesinde bu mektubu analiz ediyordu. Amerikalı Neocon gurularından ve İran uzmanı Michael Leeden de karşımıza başka bir mektupla çıktı. Bu mektuba temas edenlerden biri de Star gazetesinden Aziz Üstel oldu. Yine başka bir tartışmalı mektupta Mir Hüseyin Musavi Obama'ya şöyle sesleniyordu:
Sayın Başkan,
Son yaptığınız 'Ha Musavi ha Ahmedinecad... Al birini vur ötekine' açıklamanız, sadece Bay Musavi'yi değil bütün İran halkını derinden yaralamıştır. Özellikle sayısı 31 milyonu bulan, genç kuşak İranlı'lar, bu açıklamanızdan fevkalade üzülmüş ve bunu bir hakaret olarak kabul etmiştir. Bugün demokrasi ve özgürlük adına savaşan ve sokaklarda öldürülen bizler, bu açıklamanızı bir aşağılama olarak algılıyoruz. Açıklamanız dünya halklarını da yanlış yönlendirmektedir. Sözlerinizin ardında bugünkü rejimle karşılıklı oturup konuşma isteğinizin yattığını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok...'
Aziz Üstel akabinde şunları yazıyor: "Mektup böyle uzayıp gidiyor.
Ancak gazeteci Michael Ledeen'in 20 Haziran günü akşam üstü saat beş sularında Tahran'dan geçtiği bu 'mektupta' gerek Obama'dan gerekse de ABD'den bir yardım ya da açık destek isteği yok. Sadece Musavi'yle Ahmedinecad'ın benzetilmesine duyulan öfke ve tepki var..."
Jerusalem Post gazetesinin gedikli yazarlarından Caroline Glick, İran seçim sonuçlarını değerlendirdiği bir yazısında seçim kargaşasını İsrail için ender bir fırsat (Jun 19, 2009 12:24 | Updated Jun 19, 2009 18:24 Column One: Israel's rare opportunity) olarak değerlendiriyor ve yazısında bol bol Michael Leeden'e göndermelerde bulunuyor. Musavi ile Hamaney'in birbirine rakip ikonlar haline geldiklerini ileri sürüyor. Glick, İran'da protestocuların bazı somut isteklerine temas ediyor ve lakin bu isteklerin malumumuz değil. Pepe Escobar'ın Asia Times'da yazdığına ve Glick'in Jerusalem Post'ta alıntıladığına göre, protestocular gizli polisin lağvedilmesini ve Hamaney'in görevden azledilmesini ve alınmasını istiyor. Hatta protestocular arasında dolaşan bir listeden bahsediliyor ve bu listede Hamaney'in yerine Ayetullah Hüseyin Muntazari'nin bu makama getirilmesi de var. Böyle bir şey Ayetullah Humeyni'nin reddi mirası olur ve başlı başına İran'da karşı bir devrim anlamına gelir. 12 yıldan beri göz hapsinde yaşayan Muntazari bilindiği gibi veliyi fakihlik noktasında Humeyni'den sonra sırasını beklerken anlaşmazlıklar yüzünden azledilmişti. Yine Escobar'ın temas ettiği bu listeye göre Ahmedinecad'ın yerine de Mir Hüseyin Musavi'nin atanması var. Glick'e göre, protestocuların zihninde liberal demokrasiye geçiş var. Gerçekten de böyle bir talepler listesi var mı? Bilinmez, lakin İsrail'in İran'a özel ilgisi malum. Bu ilginin bir parçası da İsrail radyosunun Farsça yayın yapması ve kendi değerlendirmelerine göre bir milyon civarında İranlının bu yayınları düzenli olarak izlemesi. Yine Obama'nın 21 Mart'ta Nevruz nedeniyle İran halkına hitap etmesi gibi Şimon Peres de Farsça Radyodan İran halkının Nevruzunu kutlamıştı. İsrail eski cumhurbaşkanlarından Moşe Katsav gibi birçok yetkili İran doğumlu. Yani İran asıllı Yahudi. Şimon Peres ve Bernard Lewis gibi birçok Yahudi lider ve yazar İran halkını tazim ediyor ve büyük bir halk olarak değerlendiriyor. Aynı oranda da mevcut İran rejimini sevmiyor. Gerçekten de İranlı protestocuların elinde böyle listeler var mı bilmiyoruz ama buna mukabil bazı kontra iddialar da var. Belki de bu iddialar Rafsancani ile Hamaney arasındaki bilek güreşinin nedenini ve mahiyetini de izah ediyor. O da Hamaney'in yerine oğlu Mücteba'yı getirmek ve geçirmek istemesi. Yani bir nevi veliyyi fakihlikte verasete ve vesayete gidilmesi. Aslında iki tarafın iddiaları da pek inandırıcı gelmiyor. Bununla birlikte, ortada da derin bir kavga var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.