Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Vesayetçiler için bir avcı hikâyesi...

Vesayetçiler için bir avcı hikâyesi...

Genelkurmay Başkanı'mızın "kâğıt parçası" dediği belgedeki imzanın sahibi Albay Çiçek tutuklandı. Askerî savcılık, soruşturmaya bile gerek duymamıştı. Org. Başbuğ, "benim mahkemem" diyerek askerî yargıyı savunmuştu. Baykal, partisinin grup toplantısında, müstakbel genelkurmay başkanı gibi konuşmuş, Başbakan'a, "Sen askerî savcıya güvenmiyorsan, ben de sana güvenmiyorum." demişti.
Medyanın özel kuvvetleri, "gününüzü MGK'da göreceksiniz" diye heyecanlı ataklar yaptılar. Sayın Baykal, gözümüzün içine baka baka, "Ortada darbe havası mı var? Bu, cuntacıları sivil mahkemelerde yargılama kanunu da nereden çıktı arkadaş." dedi. Hem de, "12 Eylül darbecilerini gelin yargılayalım." diye efelenmişken, diyebildi. Yetmedi, MGK toplantısı devam ederken, sanki işin göbeğindeymiş gibi en anlamlı mesajı verdi: "Önümüzdeki birkaç saat içinde Cumhurbaşkanı da birdenbire, bu yasanın hiç uygun olmadığını anlama noktasına gelebilir." deyiverdi. Ayıp değil mi? Askerlerin, MGK'da Cumhurbaşkanı'na baskı yapmasını istemek, bir sivil siyasetçiye yakışır mı?

Ne oldu şimdi? MGK toplantısı devam ederken, Ergenekon savcıları Çiçek albayı sorguladılar ve Şener Eruygur'un eşinin, "bizden" dediği 14. Ağır Ceza Mahkemesi, savcılığın talebi üzerine Çiçek albayı tutukladı.

Evet, ne oldu şimdi? Sayın Başbuğ ve Sayın Baykal, ne duruma düştüler? Konuştuklarının, savunduklarının hepsi havada kalmadı mı?

Genelkurmay karargâhında çalışan Deniz Kıdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek'in örgüt üyeliğinden tutuklanması, Ergenekon davasında yeni bir dönüm noktasıdır. Bu davanın, Türkiye'nin demokratikleşmesi adına taşıdığı anlamı ve değeri anlamayanlar, belki bu defa anlarlar. Yargının, Susurluk davasından ders aldığını, devletin içinde, bizzat hükümetin ağırlık koyduğu bir iradenin kararlılığını, artık kabullenirler...

Olan biteni hâlâ anlamayanlar var. Medyada, iş dünyasında, yüksek yargı ve asker bürokrasisinde, CHP yönetiminde Türkiye'nin nereye doğru yöneldiğini hâlâ anlamayanlar, anlayamayanlar, kabullenemeyenler, hazmedemeyenler var. Türkiye, demokrasinin geri dönülmez ufkuna doğru yürüyor. Mesele, "kâğıt mı belge mi, dolu mu boru mu, yazı mı tura mı?" meselesi değil... Türkiye, demokratikleşiyor.

Tam da yeri gelmişken bir avcı fıkrası anlatayım. Avcının ismi her yerde duyulur olmuş. Herkes onu konuşuyor, ondan bahsediyor. Adamın biri de, başlamış aleyhinde atıp tutmaya: "Avcı değil mi kardeşim, en fazla iyi bir avcıdır, büyütmeyin şu adamı bu kadar..." Avcının arkadaşları, "Gel o zaman gözünle gör" demişler. Almışlar onu da yanlarına, gitmişler ormana. Avcı, fırlayınca yaban keçisi, basmış tetiğe. Ama o da ne, keçi kaçıp gidiyor. Adam, dönmüş oradakilere; "Ne oldu sizin avcıya?" demiş. "Biraz bekle" demişler. "Zaten adamın avcılığı burada. Öyle bir yerinden vuruyor ki, mermiyi yedikten sonra keçi 200 metre daha gidiyor..." Aynen öyle olmuş. Yaban keçisi, iki yüz metre sonra mecalsiz kalıp düşüvermiş.

Tıpkı fıkradaki gibi hukuk, vesayet rejimini öyle bir yerden vurdu ki, ayakta kalmış görüntüsüne bakmayın. Mecali tükeniyor. Türkiye, artık eski Türkiye olmayacak. Artık kimse hukukun dışına çıkamayacak. Kimse hesap vermekten kurtulamayacak. Cuntacılar, devletin kurumları içinde at oynatamayacak. Vatanseverlik adı altında cinayetler işleyemeyecekler... Türkiye, artık geri dönülmez bir yolda.

Bunu da en iyi, medyadaki arkadaşların anlaması gerekiyor. Bırakın artık Ergenekoncuları savunmayı. Halk her şeyin farkında. Kim nerede duruyor, kim kime neden vuruyor, kim kimi neden koruyor, her şey apaçık ortada. Kral çıplak dolaşıyor... İnsanımıza yakışan, çağdaş, ileri bir demokrasi için herkes üzerine düşeni yapmalı artık. Ordumuzu yıpratmadan, askerimizi eski alışkanlıklarla tahrik etmeden, "medenî bir normalleştirme ikliminde" buluşalım artık... NOT: Albay Çiçek'in serbest bırakılmasından sonra yazımı bilhassa değiştirmedim. Sebebini ve yeni gelişmeyle ilgili düşüncelerimi yarın paylaşacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi