Acı ile hatırlanan Doğu Türkistan
İsa Yusuf Alptekin merhumun yazdığı gibi Doğu Türkistan ya unutulmuş ya da son olaylarla birlikte olduğu gibi acı ile hatırlanmıştır. Necip Keylani'nin Türkistan Geceleri belki de unutulan toprakların bu kaderine işaret ediyor olmalı. İlk İslam Türk devleti olan Karahanlılar bu topraklarda neşvü nema bulmuştur. Hoten, Kaşgar ve Urumçi unutulan medeniyetin dünden bugüne izlerini taşıyan abide şehirlerdir. Hive ve Buhara ne ise aslında Kaşgar ve Hoten odur. Maalesef ilk İslam Türk devletinden sonra İslamın şaşaası maalesef o topraklardan Batı'ya kaymış ve Selçuklular ve Osmanlılarla birlikte Türklerin cihanşumul zuhuru Batı topraklarında boy atmış ve serpilmiştir. O topraklar yine de Batı'da kurulan Türk devletlerinin nüfus ambarı olmuştur. Emevilerin nufus ambarı Arap kabileleridir. Abbasilerin nüfus ambarı ise kuruluş yıllarında Horasan ve İran'dır. Selçukluların nüfus ambarı ise Maveraünnehir ve Harezm ülkesi olmuştur. Daha önce bağımsız ve bağlantısız olan bu kadim Türk toprakları zamanla genişleyen ve yayılan Rusya'nın esareti veya nüfuzu altına girmiştir. Bunlardan bir kısmı olan şarki Türkistan ise zamanla Çin'in kontrolü altına girmiştir. Mao'dan sonra modern ve merkezi bir devlet kurmayı başaran Çin, Doğu Türkistan devletine son vermiş ve topraklarını istila ederek kendi topraklarına katmıştır. Şimdi ilhak ettiği topraklarda yaşayan Doğu Türkistanlıları ayrılıkçılar olarak ilan etmekte. Onları her türlü kötü sıfatla yaftalamakta kah Batı kavramlarını kullanarak onları teröristlikle kah aşırılıkla kah ayrılıkçılıkla suçlamaktadır. Halbuki, Sincan ifadesi yeni sömürge ülkesi demektir. Türkistanlıların ifadesiyle Çin kesinlikle işgalci bir ülkedir ve Doğu Türkistan halkı veya Uygurlar da kendi ülkelerinde ayrılıkçı değillerdir. Çin işgalcidir. Tibet ve Doğu Türkistan Tayvan'dan daha fazla bağımsızlığa hak sahibidir. Çinlilerin iddia ettiği gibi, Uygurlar Çöl Çinlisi değildirler. Batı Türklerinin akrabalarıdırlar. Hatta Macarlar da onların bir uzantısıdır ve onların neslindendir.
Çinliler yeni sömürge ülkesi olarak ilan ettikleri Doğu Türkistan'da asimilasyon politikası uygulamaktadır. Bunun iki veçhesi vardır. Birincisi, bölgenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla sömürülmesidir. Çin'de en fazla petrol havzalarına ve rezervlerine sahip bölge Doğu Türkistan'dır. Ve Doğu Türkistan'ın yüzölçümü yaklaşık İran'a yakındır. Çin'in asimilasyon politikaları çerçevesinde Uygur nüfus baskı altında tutulurken bu bölgeye Çinlilerin iskanı politikası var gücüyle devam etmektedir. Çin yönetimi tarafından demoğrafik yapının ve nüfus terkibinin bozulması için buraya yerleştirilen Han Çinlileri gerilim kaynağıdır. 50-60 yıl zarfında Uygurların ekseriyete haiz nüfusları gerilemiş ve neredeyse yarıya inmiştir. Buna mukabil, Hanların nüfusu giderek artmış ve neredeyse ekseriyeti bulmuştur. Uygurlar kendi bölgelerinde parya muamelesine maruz kalmışlar ve bu da tepki doğurmuştur. En son olarak bir oyuncak fabrikasında Han Çinlileriyle Uygurlar arasında çıkan arbede katliama dönüşmüştür. Bu çifte bir katliamdır. Önce bölgeye yerleştirilen Hanlılar devletten aldıkları cesaretle Uygurların üzerine yürümüşler ve birçok Uyguru gün ortasında infaz ve linç etmişlerdir. Buna seyirci kalınması mümkün değildir. 26 Haziran ve 5 Temmuz tarihlerinde iki defa katliam yapılmıştır. Bunu önce Han uyruklu Çinliler ardından da sistematik olarak Çin devletinin kolluk güçleri gerçekleşmiştir. Zaten sinsi ve yavaş katliamın bir boyutu da bölgede gerçekleştirilen nükleer denemelerdir. Gün ortasında linç girişimleri üzerine gösteri yapan Uygurları sindirmek için bu defa kolluk güçleri harekete geçmekte ve Hanların yarım bıraktığı icraatı onlar tamamlamaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde bu tarz bir vahşet görülmemiştir. Bu mesele Ruanda ve Burundi'de yaşanılan Hutu-Tutsi katliamına benzemiştir. Lakin Ruanda'da katliamcı Hutular sonunda iktidarı kaybetmişlerdir. Çin'de ise bu ihtimal varit bile değildir. Çin yönetimi Hanlara arka çıktığı gibi orantısız güç kullanmakta ve katliam irtikap etmektedir.
Kimileri ABD'ye karşı Çin'le veya Rusya ile hareket etme gibi bir yanılgıya düşüyorlar. Burada izlenmesi gereken politika, ABD'den sonra Çin ve Rusya'nın geriletilmesi ve geri püskürtülmesi olmalıdır. Zira, ABD'nin yerini Çin'in veya Rusya'nın alması insanlığın hayrına değildir. Bir patronla diğer hatta daha kötü bir patronun değiştirilmesinin bir anlamı yoktur. Aralarında denge gözetilirken üçünün hegemonyasının da insanlık için hayırlı olmadığı göz ardı edilmemelidir. Şimdi Çin'de de karşımıza İran rejimi gibi olayların arkasında yabancı parmağı arayanlar çıkabilir. Halbuki asıl sorulması gereken Doğu Türkistan'da Çin parmağının ne aradığıdır? Yanlış soru yanlış sonuca götürür. Bunun karşısında BBC'nin de sorduğu gibi; İslam alemi ne yapmaktadır? Üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi Çin'i memnun etme siyaseti izlemekten gayrı bir politikası yoktur. Dolayısıyla körü körüne Amerikan düşmanlığı bize Çin'i ve Rusya'nın yayılmacı emellerini unutturmamalı. Dengeyi gözetmeyen düşmanlık histerisi önce sahibine zarar verir. Şunu demek istiyoruz: Amerikan düşmanlığı hesabına Çin'in mezalimi sineye çekilemez. Bunu çekenler yanlış bir denklemin kurbanıdırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.