Baykal değil, Özkök kazanacak...
Emekli Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün Ergenekon davası savcılarına İzmir'de 25 Nisan'da verdiği 20 sayfalık ifadenin ayrıntıları, çok önemli yeni bir süreci işaret ediyor. Sayın Özkök, dönemindeki, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven adlı darbe teşebbüslerinin varlığından haberdar olduğu halde, işlem yapmamakla eleştirilmişti. İfadesinde bu eleştiriye de cevap veriyor ve delil bulamadığı için işlem yapamadığını söylüyor.
Özkök'ün verdiği ifade, önümüzdeki günlerde Ergenekon davasında, darbecileri yargılama konusunu öne çıkaracaktır. Yani asıl dava, üçüncü iddianame ile başlayacaktır. Bir eski Genelkurmay başkanının mahkeme salonunda ifade vereceği o anı gözlerinizin önüne getiriniz. O süreçte ortaya saçılacak gerçekleri düşününüz. Yeri geldikçe söylüyoruz. Ergenekon davası, geri dönülmez bir yolu ifade ediyor. Bu gerçeği hâlâ kabullenemeyenler her geçen gün köşeye sıkışacak, kaybettiklerini anlayacak, mahcup olacaklardır. Birkaç yazı önce anlattığım avcı hikâyesini hatırlayınız. Avcı, öyle bir yerinden vuruyor ki, vurulmadığını zanneden av, 200 metre daha gidiyor ve düşüyor... Ergenekonculara hâlâ destek çıkan bazılarının durumu da aynen o av gibi.
Sayın Özkök, Star gazetesinde yer alan haberi yalanlamadı. O habere göre, Ergenekon savcılarına, "Türkiye tarihinde kimsenin cesaret edemediği bir soruşturma başlattınız." demiş. Savcılar da kendisine "siz de burada bir tarih yazacaksınız" karşılığını vermişler.
Ben de pek çok kimse gibi CHP Genel Başkanı Sayın Baykal'ın, Sayın Özkök'ün ifade vermesi konusunda hâlâ hiçbir yorum yapmamasını çok manidar buluyorum. Yine Sayın Baykal'ın, kendi amirallerine suikast planlamak iddiasıyla tutuklanan 6 teğmen için konuşmamasını da manidar buluyorum.
Sayın Özkök'ün darbe planlarını doğrulaması ve şu son 6 teğmenin tutuklanması hadisesi, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili acı bir gerçeği anlatıyor. TSK'da bir bölünmüşlük görüntüsü var. Milletin kendilerine her türlü imkânı verdiği komutanlar, neden bununla yetinmiyor ve asli görevlerini bırakıp ülkeyi yönetmeye kalkıyorlar? Neden bağlı oldukları üslerine, başkomutanlarına karşı yalan söylüyor, onu küçük düşürüyor, kendi aralarında üstlerini çekiştiriyor, alay ediyor ve onların kuyularını kazmaya çalışıyor? Bunlar hukukun dışına neden bu kadar kolay çıkıyor?
Günlerdir kamuoyu, bir teğmenin, komutanlarına neden suikast düzenlemek istediğini anlamaya çalışıyor. Mesleğinin daha ilk basamağında gencecik bir subay, üstelik başarı ile mezun olmuş bir teğmeni, böylesine gözü dönmüş hale getirenler kimlerdir? TSK bünyesinde Karargâh Evleri'nin varlığını küçümseyenler, acaba neyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorlar mı? Bu Karargâh Evleri'nin bazı sivillerle irtibatı, cuntacılık heveslerinin, hâlâ TSK bünyesinde geçer akçe olduğu acı gerçeğini anlatmıyor mu?
Cuntacılık, darbecilik, artık Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bünyesinden sökülüp atılmalıdır. Hilmi Özkök'ün asil ve demokrat duruşu, TSK bünyesinde bu iradenin var olduğunu anlatıyor. Yüksek yargıda halen emarelerini gördüğümüz, demokratikleşmeye karşı gösterilen direnci de bu irade bitirecektir. Çünkü HSYK'daki son üç haftadır sergilenen akılalmaz cüretin kaynağı, hâlâ TSK içinden, bu zihniyet sahiplerine gönderilen cesaretlendirici mesajlardır.
Aslında şu anda Ergenekon davası üzerinden bir cesaret karşılaşması var. Demokratikleşmede direnenlerin cesareti ile Ergenekon yapılanmasını, dolayısıyla askerî vesayet rejimini savunanların cesareti karşı karşıyadır. HSYK'daki karşı karşıya gelişi demokratikleşmeden yana olanların cesareti kazanmıştır. Alternatif medyanın kamuoyuna yaptığı öncülük, kamuoyunun verdiği destek ve hükümetin kararlılığı, vesayetçilerin bileğini bükmüştür. Ama gösterdikleri direncin anlattığı bir şey var. Tam bir panik halindeler. Kaybettiklerini anlamaya başlamışlardır. Yakında çözülecekler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.